Mermi

89 9 2
                                    

Takmakta olduğum kemerin elimde kalan kopçasını bıraktığımda hızlı bir şekilde başlığına geri çekildi. Enes açık kapıdan başını biraz daha içeri sokup sesini alçalttı. "Arabayı burada bırakıp yol üzerindeki farklı bir istasyona gitmemiz gerekiyor. Ancak oradan bir araba bulup izimizi kaybettirebiliriz"

Başımı salladığımda aklıma yarım saat önce burktuğum ayağım geldi. Başka bir istasyona arabayla gitmeyi teklif edecektim ki son anda da tekerleğin patlamış olduğu da büyük hızla beynime düştü.

Ben montumu tekrardan giyerken Enes'te Uzaya "ben Feyzayı kucağıma alırken sende adamı kontrol et. Takım elbiseli uzun boylu biri şuan markette. Biz tarlaya koşmaya başladığımızda arkana bakmadan koş" dedi. Uzay başını sallayıp arabadan indiğinde eneste arabanın ön tarafından dolaşıp kapımı açtı. Kucağına alıp doğrulduğunda mavi koca camlardan içeri baktım. Adam alacaklarını almış kapıya doğru yürüyordu.

"Enes" diye fısıldadım. Kapıyı ayağıyla ittirerek kapattı. "Geliyor enes geliyor!" Enes adımlarını hızlandırıp benim boyumu çoktan aşmış olan mısır tarlasına doğru yürümeye başladı. Omuzuna vurup "koş!" Dediğimde uzayda bize katıldı ve asfalt yoldan hızlıca tarlaya doğru koşarken marketten çıkıp bize bakan o adamla göz göze geldik.

Adamda koşmaya başlayıp bir yandan da belinden silahını çıkardığında korku benliğimi sardı. Koca mısırların arasına girerek kaybolmamıza ramak kala adam rastgele ateş etmeye başladı.

Enesin kucağında olduğum halde onu es geçip burktuğum ayağıma gelen mermiyle çığlık attığım sırada eneste koca bir küfür savurdu. Daha sonrasında adamı göremedim çünkü sahibinin hiç bakmadığı koca tarlada kış olmasına rağmen biçilmemiş mısırların arasına girmiştik.

Ardımızdan hala silah sesleri geliyordu. Enesin boynundaki kollarımı sıkıp acıyla inledim. "Şş. Geçti güzelim geçti" dedi enes. "Herhangi bir yerinde bi acı hissediyomusun" diye sordu. Artık koşmuyorduk ama olabildiğimiz en hızlı şekilde yürüyorduk koca ekinlerin arasından. Başımı salladım ve dolu gözlerimdeki yaşlar akmaya başladı.

"Vay orospu çocuğu" diye mırıldandı enes. Koca ekinlerin arasından birden uzay çıktığında çığlık atacaktım az kalsın. "Adam sanırım hala peşimizde. Ben sola siz sağa doğru ayrılalım ve 10-15 dakika ekinlerin arasında saklanın bence. Ses yada kıpırtı duymazsak tekrar buluşuruz"

Enes birşey söylemeden bedenini ve doğal olarak beni sağa doğru çevirerek yürümeye başladı. Bir şey konuşmadan dümdüz ilerledik. Arada bir yüzüme gelen koca otları ellerimle ittiriyordum. Ayağımdaki mermiyi düşünmemeye çalıştığım beş dakikada tüm bacağımın uyuştuğunu hissettim. Kış ayında olduğumuz için güneş bile çıkmamış gibi etraf gri bulutlarla kaplıydı.

Uzun ekinlerin arasına gizlenmiş koca bir kayanın arka tarafına geçtiğimizde enes beni yere karların üzerine bıraktı. Uyuşmuş olduğu halde acısı bedenimi sarsan ayağıma sessizce inledim. Toprağı bembeyaz bir şekilde kaplamış olan kar sayemde kırmızıya döndü. Korkmaya başlamıştım bile. Damla damla kan kirletiyordu karı. Nası sakin kalabilirdim ki?

Enes montumun fermuarını açtıktan sonra aynı işlemi de kapşonlu hırkama uyguladı. Siyah askılı dar bluzumun karın kısmını tuttuğuyla karnımı açıkta bırakacak şekilde yırttı. Sonrasında hemen kapattı üzerimdekileri. Bacağımın yanında diz çöküp bez parçasını bileğime sararken gözlerimi kapadım. Başımı kayaya yasladım ve dişlerimi sıktım. Sıkı bir şekilde sardığında alnımda havanın soğukluğuna inat boncuk boncuk terler birikmişti.

Ayağımı hareket ettirmeden bırakıp yanıma geldi ve koca kayaya sırtını vererek yanıma oturdu. "Çok ağrıyor mu?" Diye sordu. Başımı olumsuz anlamda salladım ama ağrıyordu.

SırıkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin