Yeşil kapının ardındakı yalnız adamın yıllık izni doldu. Saatine bakış attı,erkenciymiş. Kahvaltı masasını da boşlarsa, "o" bankta uzun uzun çay içe bilirdi. Gözlerindeki sebepsiz umut ışığı insanlarla atların ortak özelliğine işaretti. Atlar hisli hayvanlardır, insanlar da hisli varlıklar. Acımasız oyunlar strateji mi değiştirmiş , yoksa intihar etmeyecek kadar kudretli Cemal'e boyun mu eymişti. Kara dumanların çekilmesi neden hayra alamet gibi görünmüyor? Bir de üstüne Cemal'in adı zikredilir. Beyaz bir Melek tarafından adını durmadan daha da yakından duymaya başlar. Bu kişi üniversite'de sınavdan kovulma pahasına kopya verdiği Melek Öztürk'tür. Erkenci olmasında kaderin parmağı varmış demek. Ve Tanrı ona bozuk paraları evde unutturup iki tane simit alma mecburiyeti vermiştir. Konuşma yeteneğini geri kazanma süreci bir Melek'in gelişi ile erken başladı. Derdini açamazdı. Çünki üniversitedeyken aşıktı ona. Ancak Melek parmağındakı yüzük ile cesaret vermiştir.
-Sen evli misin Melek?
-Amerika'da kala bilmek için formalite olarak evet
Amerikanın Cemal ile derdi neydi? Sevdiği kadınları ondan koparmak ne kazandırıyordu ülkeye? Artık derdini açması gerekirken iş saati gelmiştir. Anlatılacak onca şeyin yerini "iyi günler" kelimeleri işgal etmişti. En azından iyi tarafına bakılırsa artık konuşmaya başlamıştı(eşyaları ile bile). Şirkette dalgın saatler geçirse de, Meleğe derdini nasıl açacağının provasını yaparken yüzünde umut tebessümü canlanırdı. Onun küçük tebessümü bile fazla geldi ya. Meleğin numarasını almamıştı. Insan umutlu olduğunda daha büyük yıkılırmış. Mazi canlanır kafasında. Sahi kimler vardı ki, orada. Okyanusta boğulan baba, gecenin sonunda doğan güneşe kavuşamayan anne, üniversite'de Melek dışında saçma hayat tarzını benimsemiş özentiler mi? Vehbi abi! Dur! Ne demişti abim? "Sol yanına dikkat et Cemal.Emanet ettiğin kişi dünyanın öbür ucuna giderse,dünyanın öbür ucunda kalacak yer arar bulmalısın kendini." Ama Aysel bana gidiyorum bile demedi ki,abi diye sesli cevap verdi Cemal. Ona dönen yüzlerin vurdumduymazca işine dönüşü kadar umarsızdı hayat. Iş çıkışı sigara dumanıyla boğduğu otobüs durağında yine o Melek vardı. Sevincin heyecanı ile ona sıkıca sarılması heyecanı Meleğe aktarmıştı. Ancak bakışlar her zamanki gibi en büyük baskı olmuştu insan özgürlüğüne. Bu gece uzun mesajlaşmalar yine mevzuyu ertelemişti. Cemalim beyazı sevmediğini unutmayan Melek onu etkilemeyi başarmışdır ki, acı çeken adamın gözündeki keder çekilmeye başlamıştır. Bir ceza daha alma hakkı yoktu Cemalin. Tedbirli bir karaktere sahipti ve bunu zamanında kullandı. Artık "iyi geceler" fastına geldiklerinde "yarın önemli bir konuyu açacağım sana" dedi. Bu gece her ikisi için farklı geçecekti. Kim ne hayaller kurmuştu Melek. Ya Cemal? Cemalinki umut muydu? Yoksa eskiden aşık olduğu kızdan bu durumda yardım alacak kadar çaresizlik miydi? Kim gülecekti ki, bu gecenin sabahında?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ceketimi Daha Giymedim
General FictionAdım Cemal, Cemal Kurtuluş. Beyaz rengi hiç sevmedim. Kanım ısınmıyor işte fazla kurcalamayın. Çok fazla bir şey istemedim. Ne kadar istersem, o kadar birikir düşlerim. Hakkım var, gözüm yok fazlasında. Paylaşmak ruhumda var. Soyadımdan başlarım ger...