Saat'ime göre 7 kere 24 saat dolmuştu. Mendil'im o kadar sararmıştı ki, ilk kez beyaz rengi geri istiyordum. Aysel'im onu bana verirken bembeyazdı. En sevmediğim rengin, en sevdiğim kişiden gelmesi yetmişti onu sevmeme. Iş çıkışı "o" bankta almıştım soluğu. Cebimdeki sigaram kırılmıştı. Cebimde kırılan sigara dalları kadar düşlerimin yıkılmışlığı var. Çokta düşüm yoktu ki, benim. Çabuk doyar gözüm. Hakkım olan çok şey varsa bile, gözüm yoktur çoğunda. Üniversite param'ı ödemek için böbreğini satan babam vardı. Tek böbrekle kalamadı, annem de kahrından Azrail'e teslim olmuştu. Baba ben seni hayatımın merkezine koymuştum ya hani. Şimdi o merkez bomboş babam. Elimden tutup yol geçerdik ya anne. Artık alt geçitleri kullanırken bile hasretim ellerine anne. Acılarımı ortaya koydum, birazını bile almasına kıyamadım Aysel'imin. Sadece orada bulunsunlar diye koydum. Ama o hastalığını esirgedi benden. Sanki bana " ben kanserim, eğer bu lanet hastalık beni senden alırsa elimden tut. Belki kıyamaz almaz" derse, saçmalama mı diyecektim!? Kıyamamak öyle bir huydur ki, her zaman iyi getiriye sahip olamaz. Çok örnek vardır. Sahi hiç saymadım. Ama hani annelerin ezberden sözleri kadar klişe örnekleri vardır. Hatta o klişelerin özlenmesi bile klişe olmuş durumda. Zaten bu saçma "klişe" kelimesi yitirtiyor ya değerlerimizi. Işte o da bana kıyamadı. Ancak bu işte bir hata daha var. Gidip de uzaktan söyledi. Uzaktan kıydı. Demek ki, sadece yüz yüze kıya bilmiyor bana. Onunla hiç yüz yüze kavgamız olmamıştı. Mesajı bu kadar geç anlamak da bir ayrı dert. Dert dedim, derdim ki, ona dertlerim sende derman olsun. Ben ne çok sevmişim. Sevdiğim kadar sevilmiş olmak isterdim. Belki de seviliyorumdur. Yine de ortada "belki" var işte. Şimdi yıldızları görüyorum. Onu göremiyorum. Halbuki yıldızlar daha uzakta. Şimdi seni sevmek, yıldızlara dokunmak gibi bir şey.
Cemal kırık sigarasını yaktı. Her nefeste gelen deniz kokusu nikotin kokusuna bıraktı yerini. Gidenin döneceği fikri döndü kafasında. Varsaydı ki, Aysel geri dönmüş, tedavisi başarılı olmuştur. Ancak farketmedi ki, eğer hastalık bu kadar ilerlemiş olmasaydı gerek yoktu Amerikaya. Farkındalık hissi yoklama çekse yeterdi beyninden vurmaya. Bu sefer insaf etti, gelmedi. Yarım sigara bitmiştir.
-Içimde senden başka kimse olmadı
Içindeki haykırıştan küçük bir parça dışa vurmuştu. Etrafta kimse yoktu. Kalbindeki yetiyordu ona. Kalbindeki ile yetinen kaç adam kalmış dünyada?
Eve gitmek için kalktı. Varır varmaz güzel bir kahve hazırladı. Pencereyi açtı. Düşünmektem ve dert çekmekten yorgun halde sigarasını yaktı. Geceler karar vermek için sanki özel olarak verilmiş bir nimettir demiştik. Cemal çok fazla düşünecek halde değildi. Ancak karar alması lazımdı. Hayatına bundan sonra başka türlü devam etmeli mi? Yoksa sabırla Aysel'ini beklemek mi? Bu gece değil. Bıkmışca sigarayı yarısından söndürdü. Gözlerini iyice sıktı. Çalışmak bir yandan, düşünmek diğer yandan yorgun düşürmüştü onu. Kalbinden Aysel'i silemezdi. Zaten böyle bir şeye gerek yoktu. Asıl soru, o kalp bu yükü daha ne kadar kaldıracak?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ceketimi Daha Giymedim
General FictionAdım Cemal, Cemal Kurtuluş. Beyaz rengi hiç sevmedim. Kanım ısınmıyor işte fazla kurcalamayın. Çok fazla bir şey istemedim. Ne kadar istersem, o kadar birikir düşlerim. Hakkım var, gözüm yok fazlasında. Paylaşmak ruhumda var. Soyadımdan başlarım ger...