Cemal zayıflamış cüssesi ile büyük aşkını hastaneye götürmüştü. Bir aşk, bir de telaştır körlük. Düşünmeden hareket etmenin ağır bedelini ödetir. Bazı durumlar vardır ki, mutlak hareket edilmelidir. Aynı bu hadise gibi çaresiz bırakır insanı. Hastaneye şuursuz şekilde yetiştirdi. Doktorlara yarım yamalak ve anlaşılmaz şekilde anlatmaya çalıştı derdi. Ardından derin ıstıraplar içinde nöbet tutmaya başladı. Sigorta işçisi Cemal, cebinde borçlandığı parayı hesab etmeye başladı. Titreyen ellerle ve uçuk akılla matematiksel yetilerini anlık kaybetmişti. Masrafı canıyla bile ödeyeceğini düşünü verdi. Ancak kimin neyine can. Bir can ne zamandır beş para eder oldu? Aysel gözlerini aralar aralamaz konuşmaya başladı doktor. Kendisinin hastalıktan dolayı bayıldığından haberdardı zaten. Onun aklı Cemal ile daha ne kadar vakit geçire bileceği olmuştu artık. Habersizce gitmesi çok manidar bir durum değilmiş gibi. Taburcu edilir edilmez soluğu yeşil kapının ardında aldı. Yorgun düştüğü için Cemal'in kaburgasında uyuya kalmıştı. Kahvaltı sofrasında iki kahve, biraz peynir, üç beş zeytin, masumane bakışlı bir Aysel vardı. Aysel küçük bir tebessüm etti, ardından çenesini masaya dayadı. Gözünden akan iki damla yıktı dünyasını çocuk adamın. Cemal bir dejavu ile büyük sarsıntı geçirir. Ayağa kalkar ve Aysel'in dizlerine koyar başını. "Sana büyük hürmet ederim sevgilim" der. Sevmenin kimyasını bilmeyen kız eliyle saçlarına dokunur. Cemal gözlerini fazlasıyla sıkmasına rağmen yaşlar süzülmeye başlar. Bu da iki fincan kahvenin zehir ola bildiğinin başka bir kanıtı idi.
- Eve gitmeliyim Cemal
- Evindesin, bu dam bize yeter!
- Bu damın altına taşınmamı istemiyor musun?
Bunu söylerken gözü yaşlı şekilde gülümser Aysel. Cemalin gözlerine doğan sevinç etrafa saçılmaya başladı bile. Artık pozitiv konuşmak isteyi de beraberinde gelmiştir.
- Önce beni işe uğurla bakalım
- Uğurlamam, ne içimden, ne de çatımızın altından!
Soğuyan kahveleri masada bırakarak çıkarlar evden. İşe yürüyerek gitmek zorunluluk idi. Sigara paketinde bir kaç tane dal kalmıştı sadece. Sadece birini içti giderken. Maaşına sadece bir hafta kalmıştı. Bir hafta daha saklansa köşe bucak bitecekti çilenin birazı. Çilenin birazı gidince, başka bir tehlike daha doğar. Önce bitiyor dersin, nefesini alırsın, vermek isterken berbat olaylar daha da büyüyerek oturtur insanı gam teknesine. Akşam eve gelince bir ekmek, biraz daha peynir ala bilmişti sadece. Onu çok güzide bir sofra mı, yoksa telaş edecek bir hadise mi bekliyordu..?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ceketimi Daha Giymedim
General FictionAdım Cemal, Cemal Kurtuluş. Beyaz rengi hiç sevmedim. Kanım ısınmıyor işte fazla kurcalamayın. Çok fazla bir şey istemedim. Ne kadar istersem, o kadar birikir düşlerim. Hakkım var, gözüm yok fazlasında. Paylaşmak ruhumda var. Soyadımdan başlarım ger...