Kahve ve Aysel

37 5 0
                                    

Kahvaltı masasında bir kaç dilim ekmek, biraz peynir, 2-3 tane zeytin, 2 kahve dolu fincan ve ışıldayan bakışlarla Cemale bakan Aysel vardı. Gayet düzenli bu oda, bir de hazın bir şarkıyla romantizme musait hal almıştı. Bir üst sosyal sınıfın altında kalan bu naçizane sofra, aslında iki hayalperest aşık için olağanüstü idi. Rahatsız etmeyecek kadar kalın ve duyulacak şekilde kısık ses tonuyla Aysele müracat eder Cemal çocuk.
-Dönüşün kutlu olsun Aysel!
Hasta kız tebessüm eder. Kahvenin kokusunu içine çekerek yudumlayan Cemal, kendince dünyanın en güzel manzarası önündedir. Ağzına kadar dolu sigara paketine dokunmaz hatta. Cüzdan boştur, son lokmaları belki de. Mutluluk ise tavan yapmış. Bir de inişi vardır ki, şu aptal şeyin. Herkesin tatması gerekirken dünyanın gayri sosyalist oluşunun kanıtıdır çoğu kişinin mutsuz olması. Aysel çenesini masaya dayar. Gözlerinden bir damla yaş süzülür. Cemal elindeki peynire bulaşmış bıçağı yere düşürür aniden. Kalkar ayağa haksızlığa dayanamayan kimselerin kalkışı misali. Önündeki sandalye boştur. Hayalperestin öteki teki hayalin ürünü gibi sunulmuş. Tekrar sandalyesine yalnız şekilde çöker. Bir yudum kahve içer, ardından yüzünü kapatarak hıçkırıklı şekilde ağlama sahnesi. Dışarı atar kendini. Beş parasız kalan Cemal haftasonu'nu yine "o" banka armağan eder. Mendilim ve sigara paketi'nin mesai vaktidir. Iki gözü yola çıkmış. Aysel ciğerinde kanser, elinde bilet havalimanında beklemede...
Akıl sağlığı ile Aysel'in kanserine eşlik etmeye hazırdır. Yanında beliren ve yabancı gelmeyen bir sesle sarsılır. Döner yüzünü, Vehbi abi!
- Ondan vazgeçersen umutlarını, vazgeçmezsen kendini kaybedeceksin demiştim oğlum
- Abim, sen gerçek değilsin!
- Iki aşık isterse diye bir şey yoktur. Iki aşık bir şey isteme hakkını harcamıştır
- O nerde biliyor musun abim?
- Ben nerdeyim bilmiyorum ki, oğlum (gülümser)
- Burdasın işte!
Dehşetle bankta yalnız olduğunu farkeder. Insanların kendi kendine konuşan deli bakışlarını aldırmadan. Gözlerini sıkar ve Meleği aramak için telefona el atar. Telesekreter'in sözleri hüzünlü şiir kadar acıtır canını. Cemal bir sigara daha yakar. Üsulca toplamaya başlar ruh halini. Bunlar hepsi hayal, geçecek gidecekler. O geri dönünce anlatırım ve birlikte güleriz. Yağmur taneleri omuzlarıma çarpmaya başlar. Sanki bir kurşun gibi acıtır. Bir kısım montla, diğer bireyler de gerek elleri, defteri, kitabı ve .s ile muhafaza olunur yağmurdan. Ceketini giymeyen Cemal ise ıslak şekilde döner evine. Akıllı adamdır. Bilgisayar önüne geçer. Aldığı karara göre her şey not edilecektir. Akıl sağlığını korumak için gayet rasyonel bir fikir edinmiştir. Aslında zamanında asosyel olmayı seçmese gerek kalmazdı böyle uğraşmaya. Yorgun gözleri uykuya yenik düşecekti nerdeyse. Uyumaya bile korkuyor çocuk. Bu hallere düşmek radikal aşıkların en büyük sıkıntısıdır hep. Kavuşmak, kavuşamamak arasında telef oldu nice genç. Kimisi umduğuna kavuşamadı, kimisi ise... Uyudu Cemal. Aysel uçakta. . .

Ceketimi Daha GiymedimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin