19.Bölüm

21 3 5
                                    

Sabah telefonumun çalış sesiyle uyandım. Tabi ki de açmadım ama o kadar çok ısrar ediyordu ki en sonunda dayanamayıp açtım. "Lan sabahın köründe ne diye beni uyandırıyon? Arsız köpek, açmıyorum işte anla. Ne zorluyon?"
Kapattım direk. Kim olduğunu ve ne diyeceğini dinlemeden.

Bu sefer kapı hunharca çalınmaya başladı. "Laaaaaannn!! Senin o kapıyı çalan parmaklarını teker teker koparır. Sana yediririm. İnşallah tuvaletini yaptıktan sonra ayağın kayar da kafan klozete girer bok yersin." arka mahalle duymuştur herhalde bağırışımı.

Zil sesi kesildi. Ama çok geçmeden odamın kapısı açıldı. "Hemen o bedduaları geri al. İnsan biraz insaflı olur ya." Tabi ki de Anıl. Hayır ben de kimi bekliyorsam. "O dediğinden beş kilo ama akşam gönder."

"Ya bugüne sözleşmiştik. Beraber bir şeyler yapacaktık." "Ben küs olduğum insanlarla takılmıyorum. Prensip meselesi. Kusura bakmıcan artık. Hem Üniversite sınavına çok az kaldı. Biz bu sene doğru düzgün okula bile gitmedik. Çalışmam lazım." harbi lan üniversite sınavına çok az kaldı. Biz hopaşinanay.

"O zaman beraber çalışırız bizde."  yorganı üstümden çekti. Yimezler cınım. Kalkmıyorum lan inat ettim. Ya bu nasıl küslük ben doğru düzgün küslüğümü de mi yaşayamayacağım?
Ayağımdan tutup sürükledi. Bu sefer yerdeki yorgana sarılıp yattım. Anıl Bey durur mu?! Yorganı yine çekti. Ayıcığımı aldım ona sarıldım.

Ayıcığı aldı. Kendime sarıldım. Bu sefer beni aldı. "Sen de çok oluyon ha. Sürekli kucağındayım. Sürekli kucaklıyon. Bu ne ya?!" banyoya götürdü ve indirdi. "Elini, yüzünü yıka. Ders çalışacağız." bu çocuk mal. Ben diyom mal.

"Ya bak biiir ben sana küsüm, ikiii sabahın köründe uykumdan kaldırıldım, üüüç açım." yani bu faktörler çok önemli. "Biiir bu bi affettirme operasyonu, ikiii saat öğlen bir, üüüç ders çalışırken atıştırmamız için bir şeyler aldım." 

"Vays hazırlıklı gelmişiz ama olmaz. Ayrıca saat öğlen bir sabahın körü oluyor. Hem madem kendini affettirmek için yapıyorsun sebebini niye söylüyon?! Şimdi ne yaparsan yap affetmem." yandan yandan kaçmaya çalıştım ama yemedi. Yakaladı. 

"Amma uzattın ha. Gel bakayım buraya." beni zorla duşa soktu. Duş başlığını aldı ve üzerime su tutmaya başladı. "Ya sen ni yapıyon?" "Ben sana yıka dedim elini yüzünü. Yıkamadın. Ben yıkarım o zaman." her yerim sırılsıklam olmuştu. Uykum da açıldı zaten. 

Bu sefer de ben elinden aldım duş başlığını. Yüzüne yüzüne tuttum. "Biz de bazı şeylere iyi alıştık ha. Kucaklamalar, duşlar falan. Çok şeyi sanki hiç yaşamamış, yapmamış gibi hissederek tekrar tekrar yapıyoruz. Her seferinde ilkmiş gibi." ay ben bunları dışımdan mı söyledim?! Şu diline bir sahip çık ya. Sırıtıyordu yine. Başkası olsa o sırıtışı midemi kaldırır. Yüzüne gömesim gelir sırıtışını ama Anıl'a baktıkça bakasım geliyor. Hep sırıtsın, gülsün istiyorum. O sırıtışı yüzünden eksik olmasın. O hep mutlu olsun.

O çıktı. Ben üzerimi değiştim. "Bana da giyecek bir şeyler versene." senin için çok güzel planlarım var. Dolaptan o süpriz kutuyu çıkardım. "İçinde sana çok yakışacak bir şey var. Üzerinde görmek benim için büyük bir şeref, mutluluk olacak. Eğer bunu giyersen çalışabiliriz. Zorluk çıkarmam." kafasıyla onayladı. Kutuyu aldı banyoya gidiyordu. "No no no, çok ayıp. Yüz ifadeni görmek istiyorum. Burada açıcaksın kutuyu."

Kaşları kalktı. İçindekini çok merak ettiğine eminim. Kutuyu tedirgince açtı. Dadadadan!!! Flaşlar patlasın, kameralar çekime başlasın. Bu yüz ifadesi asırlarca saklanmalı. Heykeli yapılmalı bu yüz ifadesinin. "Bunun sende ne işi var? Yoksa o video da Emre'nin üzerindeki pijama da mı buydu?" kafamla onayladım.

Sen Benim Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin