13.Bölüm: Herkes Gider Mi?

16 3 1
                                    

Üç gün sonra ;
Sabah uyandığımda başım çatlıyordu. Gerçi normal uykumun yarısı kadar bile uyumamıştım. Dün bizimkileri geç saatte otobüse bindirdim. Hepsi gitti. Kendimi çok yalnız hissediyordum. Akşam çok ağladığım için başımda ağrıyordu. Kalktım, banyoya gittim. Elimi, yüzümü yıkadım. Üzerimi değiştirdim (medya:ceketsiz hali). Mutfağa gittim. İlk defa uyandığımda saçım düzgündü. Şoklardayım. Gidip oyunculuk başvurusu mu yapsam acaba? Bir bardak su içtim. Oha dökmeden su içtim lan. Bugün bende kesin bir şey var. Gidip abime hava mı atsam?! Havalı havalı yürüdüm. Abimin odasına havalı bir giriş yaptım. Tabi benim havam en fazla 5 dakika sürdü. Ayağım kaydı, düştüm. Hayır, iki dakika önce kendimi hollywood starları gibi hissediyordum. Şimdi ise evin yaramaz çocuğu gibi hissediyorum.

Abim gülmeye başladı. "Ya ne gülüyon abi!? Bir süper kahraman düşen birine gülmez. Aksine gülenleri susturur." yanıma geldi. Kucakladı, yatağa koydu.

"Niye gelmiştin buraya?" utandım. Eğer hava atmaya geldiğimi söylesem dalga geçer. En iyisi geçiştirmek. "Hiç, öyle. Sana bakmaya geldim." abi kesin yemedi ya. Böyle basit, klişe bir şey söylenir mi? İnsan bari 'captain America yı gördüm sandım.' der. Onun bile yenme payı vardı. Bir ihtimal yerdi.

"Bücürük sen yalan söyleyemediğini unuttun herhalde. " gene yakaladı ya.
"Yemiş gibi yapsan?!" sevecen sevecen sırıttım. "sen böyle yaptıkça daha çok merak ediyorum." hay ben... Kendi kendime küfür ediyorum artık.

"Üff tamam ya. Şimdi sabah kalktım. İlk defa tipim düzgündü. Havalı havalı yürüdüm. Mutfağa gittim. Suyu da dökmeden içtim. Ben bir gaza geldim. Gidip abime hava atayım dedim. Odana havalı havalı geldim. Havalı bir giriş yaptım ama havamın sönmesi uzun sürmedi." dudağımı büktüm.

"Çok güzel hava attın yanlız. Üff bayağı kıskandım. Nasıl öyle düşmeyi beceriyorsun? Lütfen bana da öğret. "
Elime geçen ilk yastığı kafasına geçirdim. Aslında geçiremedim. Hemen yakaladı.

"Biz konumuza gelelim. Dün kaynattın ama kaçış yok. Annem nerde niye gelmiyor? Babam nasıl? Neler dönüyor? Hemen söyle. Kaynatmak yok bu sefer yemem. Deneme bile. Öğrenene kadar beyninin etini yerim. Hiçbir yere gidemezsin. Bağlarım seni. Burcu'yu çağırırım. Espri işkencesi yapar sana." ben çok konuşmam ki. Benim ağzım var dilim yok.

"Arada bir nefes al. Tamam söyleyeceğim." dil çıkarttım. Bekliyorum işareti yaptım.

"Sakin olacaksın tamam mı?" Allah allah ne oluyor ya? "tamam." bunu pek isteksiz söylemiştim. Ellerimi tuttu ve konuşmaya başladı. "Hani bizi aradılar ya babam hasta diye. Hasta değilmiş." bunu niye bu kadar abarttı ki. "iyi işte ne güzel!" derin bir nefes aldı.

"Öyle değil. Babam trafik kazası sonucu... " kafasını çevirdi. Yüzüme bakamıyordu. "sonucu ne abi sonucu ne?" olamaz. Hayır, ben yanlış düşünüyorum.

"Ölmüş. Bize telefonda söylemek istememişler. Oraya gittiğimizde söylediler." yüzüme hala bakmıyordu. "yalan! yalan! benim babam ölmedi."
İnanmıyordum ya da inanmak istemiyordum.

"Abicim yapma böyle. Sakin ol! Yalan değil. Üzgünüm ama yapacak bir şeyim yok." beni teselli etmeye çalışıyordu. Ama çoktan gözümden yaşlar süzülmeye başlamıştı. "Bana niye söylemediniz? Benim öğrenmeye hakkım yok muydu?"

"söyleyecektim. Annem fenalaştı. Hastaneye kaldırıldı. Onunla ve cenaze işleriyle uğraştım. Fırsat olmadı." bana sarılmaya çalıştı. İttim. Koşarak odama gittim. Kapıyı kitledim. Kapıya sırtımı yasladım. Yere oturdum. Abim geldi. Kapıya kıracak gibi vuruyordu. "Lütfen aç kapıyı! Aybüke lütfen yapma böyle."
Sinirlendim. Kalktım ve bir hışımla kapıyı açtım. "Ne yapmiyim ha ne? Sizin onca yaptığınızdan sonra benim ağlamam mı gözünüze battı? Hakkım değil mi bu kadarı?" telefonumu kulaklığımı cüzdanımı çantama koydum. Bir de ceketimi alıp çıktım. Abim peşimden geldi. "Sakın, deneme bile!" sesim çok sert çıkmıştı. Abime karşı bu yaptıklarıma pişman olacaktım. Evet belki de geri dönüp onun kollarına koşacaktım. Ama şu an içimden gelen buydu.

Sen Benim Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin