Anıl frene çok sert basmış olmalıydı ki emniyet kemerini takmasam camdan çıkmıştım. Şu an sadece kafamı ön tarafa çarptığım için kafam kanıyordu. Aslında böyle dalmış gitmiş olmasam hiçbir şey olmazdı. Boşluğuma denk geldi. Anıl her şeyin farkında olduğu için sağlamdı. Ki iyi ki sağlam.
Anıl, yola atlayan o sarhoşu tutmaları için bağırdı dışarıdakilere. "Tutun o iti tutun. Geliyorum ben onun yanına. Arkadaşa dünya nasıl dönüyor göstereceğim birazdan." hemen bana döndü. Onun görmediği tarafı kanıyordu kafamın. O frene basarken benim kafam ona dönüktü çünkü.
"İyi misin bebeğim? Bir şeyin var mı? Bir yerlerin ağrıyor ya da kanıyor mu?" bana korkulu gözlerle bakan Anıl'a söyleyemedim kafamın kanadığını. Elbette öğrenecek ama şu an olmaz. Adamı öldürür. Gerçi şimdi de felç bırakacak da. "İyiyim bebeğim. Turp gibiyim. Hiçbir yerim ağrımıyor. Asıl sen iyi misin?"
"Ben iyiyim birtanem hazırlıklıydım ben. Sen öyle dalmış gitmiş olduğun için kafanı çarptın diye korktum. Şimdi sen araba da bekle ben gelicem." arabadan hızla indi. Gözlerinden ateş çıkıyordu. Arkasından bağırdım ama duymadı. Adamın üstüne atladı birden.
Hemen çantamda taşıdığım saçımı toplamak için kullandığım eşarp tarzı şeyi çıkartıp kafama sanki süsmüş gibi bağladım. Bir ıslak mendil ile de akan kanları sildim. Koşarak bende arabadan indim. Anıl'ın yanına gittim hemen. Tutmaya çalışıyorlardı ama sadece çalışıyorlardı.
"Anıl dur lütfen. Hadi gel gidelim sevgilim. Yapma gel. Bak ben gitmek istiyorum. Lütfen gel. Korkuyorum. Gidelim." gerçekten korkuyordum. Burası bir meyhanenin önüydü ve içmiş sarhoş insanlarla doluydu. Ki çoğu insan denmeyecek cinstendi.
Ben korkuyorum deyince Anıl adamı bırakıp yanıma geldi hemen. Sıkı sıkı sarıldı bana. Bir kolu ile beni sararak arabaya götürdü. Sonra kendi de bindi. "Korkma birtanem gidiyoruz şimdi." gülümsedi. Ben de ona gülümsedim. Başım çok acıyordu. Nasıl saklayacağım bilmiyordum. Eve gidene kadar onu düşündüm.
Yatarken saçlarımla örterim bir şekilde. Gerekirse üstüne yatarım. Gündüzleri bandana tarzı aksesuarlar, şapkalar takarım. Kapşonlu şeyler giyerim. Ben bunları düşünürken eve geldik. Eve girer girmez yukarı odaya çıktım. Anıl mutfağa gitti. Hemen kendime kıyafet alıp kendimi banyoya attım. Kapıyı da kilitledim.
Kapıya sırtımı koyup yere doğru yavaş yavaş kaydım. Derin bir nefes aldım. Üzerimi değiştirmeye başladığımda kapıyı çaldı Anıl. "Sevgilim girebilir miyim?" bir bu eksikti. "Müsait değilim canım." duş alıyorum diyemem daha yeni aldım. Giyiniyorum desem kaç dakika giyiniyorsun. Tuvalet desem. O kadar kalmadığımı biliyor. Neyse geçiştireceğim artık.
"Tamam sevgilim. Giyin sen. Ben burdayım." hızlıca giyinmeye başladım. Üzerimi değiştirdikten sonra pansuman malzemelerinin olduğu dolabı açıp oradan işime yaracak şeyler aldım. Anıl kapıya vurmaya başladı. "Güzelim iyi misin?"
"İyiyim." acele ile pansuman yapmaya başladım. O sırada dalgınlığıma geldi ve canımı yaktım. Ufak bir inleme çıktı ağzımdan. "Aybüke napıyorsun sen orda?" bana hiç Aybüke demezdi. Yalan söylediğimi anlamış olmalı. "Bir şey yapmıyorum hayatım üzerimi değiştirdim. Şimdi de tuvaletim geldi. Müsaadenle onu yapcam."
"Niye bağırdın o zaman? Canın acıdı hissettim ben." şimdi ben sana nasıl söyleyeyim. Kızma lütfen bana. "Ayağımı çarptım ondan." "Peki bekliyorum." hemen pansumanı bitirip yarayı sargı bezi ve bantla kapattım. Şimdi ise yarayı saklamak kaldı. Etrafi toplayıp sifona bastım sonra. Elimi yıkıyormuşum gibi çeşmeyi açtım.
O sırada tüm saçımı yaranın olduğu tarafa - sağ tarafıma - attım. Kafamı da birazcık öne eğdiğim zaman gözükmüyordu yara. Suyu kapattım. Kapıya yöneldim. Derin bir nefes alıp kapıyı açtım. Kapı da bekliyordu dediği gibi. "Sen beni niye korkutuyorsun böyle? Zaten bir garip hissediyorum. İçimde bir şeyler var anlamlandıramadığım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sen Benim
Teen FictionDoğal kelimesinin anlamını tamamı ile karşılayan rahatlıkta ve üşengeçlikte sınır tanımayan her yanı ile sürpriz dolu Aybüke, Bir yanı bir yanını tutmayan aşırı yakışıklı meteor kelimesinin anlamı bazen de öküz kelimesinin eş anlamlısı zeka küpü A...