8.Bölüm: Altın Günü

24 5 19
                                    

Medya:Anıl...

***

"anne yaaaaa!!! Ben uyumak istiyorum. Dedikodu yapmak, kısır yemek ya da hizmet etmek değil."

Annem bana terlikler ayağımda bakışı attıktan sonra tehditlere başladı. "zaten uyumak her zaman yaptığın bir şey. Bunu farklı bir şeymiş gibi gösterme. Eğer şimdi hemen anında oradan kalkmazsan ve bana yardım etmezsen bir daha sana bilgisayarı yasaklarım, Wi-Fi yi kapatırım. Kalırsın ortada."

"okuyom ben ya!!!" bir an duraksadım ve devam ettim. "Ay pardon anne içimden Burcu çıktı. Ben de babama söylerim seni."

Annem sesi bir bakışla bana her şeyi anlattı. 'sence baban senin dediğini mi yapar, benim dediğimi mi?' bakışıydı bu ki bu bakış %1500 annemin dediğini yapacak anlamına gelir. İç sesim şu an Halil Sezai'ye bağladı. İsyan diye bağırıyor. Günün sonunda 'çekmediğim dertler çile kalmadı' diye haykıracak.

Tabi ki de kalkıp annemin yanına doğru yol aldım. İki günlük temizlikten sonra temizlikten ölecek olan evimizin temizliğinin kontrol ettik. Tabi ki de cama kuş sıçtı ve onu ben temizledim. Sonra annemle sarma sardık.

" Anne sabahın köründe kalmak nedir ya! Daha kargalar kahvaltısını yapmadı. Acı bana lütfenn!!!"

" Sus çok konuşma git hanım hanımcık giyin gel."

" Ne hanım hanımcığı!? İyiyim ben böyle. Pijamalarımı çok seviyorum. Onlarla düzenli bir ilişkimiz var."

" Bu tiple insanların karşısına mı çıkacaksın? Ay ben bu kız yerine taş doğuraydım. Onu en azından süsledim, bir şey demezdi. Bu kız beni rezil edecek."

" Bir dakka bir dakka, ben odamdan çıkmayacağım."

Derken terlik uçuşa geçti. Ya bir de gelirken havadaki sineği öldürdü. Annem ile gurur duyuyorum. Terlik atma olimpiyatları olsa birinciliğe oynar. Ah bir de bana atmasa. Terlik bedenime doğru hızlı bir iniş gerçekleştirince odama doğru yol aldım.

Dolabı açtım. Aslında fazla bir alternatif yok. Ama şimdi hemen giyinip gidersem annem ya kıyafetime laf eder ya da bi iş verir. O yüzden dolap kapağını açık bıraktım. Giyeceklerimi sandalyeye koydum. Kendimi de yatağa attım.

Yarım saat sonra zil çaldı. Bir gümbürtü oldu. Annem üzerime zıpladı.

"Ne oluyor kadın? Ah belim. İç organlarım ağzıma geldi."

"Kalk kızım misafirler geldi. Ay Allahım bu kız daha giyinmemiş ya! Çabuk kalk kız giyin!"

Zil çalmaya devam ederken annem kapıya ışınlandı . Ben de el mecbur kalktım. Giyindim. Odamın kapısını açtığımda bir ses dalgası yüzüme çarptı ve şok geçirdim. Ya bu kadınlar hiç mi yorulmuyor, gidin evinize yatın zıbarın! İçeriye girdiğimde gözüm kör oldu. Ah bu tipler ne? Bir de hepsi anlaşıp nasıl aynı anda geliyor anlamıyorum. Biz - arkadaş grubumuz - hiçbir zaman aynı anda aynı yerde buluşamadık . İlla biri geç kalırdı.

"Hoşgeldiniz ! Ay sizde mi buradaydınız? Aaa parfümünüz çok güzelmiş. Ne bu güzellik kıskandım be."

Gibi sözlerle milletle selamlaşırken çarpılmamak için dua ediyordum. Bir kadına da 'kızınız niye gelmedi?' diye bir soru yönelttiğimde kadın 'benim kızım yok ki' dedi ve ben şok, ben vefat. Annem beni çimdikledi.

Fısıldayarak "Git çayları tazele. Tabakları doldur. İstekleri var mı sor." dedi annem . Oflayarak mutfağa gidiyordum ki kapı çaldı. Sevindim çünkü annemin bütün misafirleri buradaydı zaten. Gelen kişi beni kurtarmaya gelmişti. Ay kesin Burcu! Ben bu kızı çok seviyorum. Hemen kapıya koştum. Ha bu arada üzerimde kot tişört kombini var annem görünce küçük(!) çaplı bir şok geçirdi ama bir şey diyemedi. Kapıyı açtım.

Sen Benim Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin