07# Bağ

10.1K 738 332
                                    

#7

B A Ğ

K I Ş A S K E R İ

Kış Askeri ona yaslanmakta olan kadına endişeyle bakarak bir kez daha seslenmeyi denedi.

''Melinda?''

Sorusu yeniden sessizlikle cevaplandığında, Kış Askeri vakit kaybetmeden Melinda'yı yavaşça kendinden uzaklaştırdı ve kolundaki dikişe aldırmadan, önce elini beline yerleştirdi. Ardından hafifçe çömelerek metal koluyla da, dizlerinin altına yerleştirip kolayca ufak kadını kucağına aldı.

Endişe her zaman kanında dolanan bir duygu değildi, hatta hiç değildi. Duygulardan ırak olması göz önüne alındığında, ona yabancı sayılırdı. Fakat şimdi kollarının arasında savunmasız bir halde yatan kadın için endişeleniyordu. Kalbi tuhaf bir ritimle atıyordu. Sanki... Sanki tekliyor gibiydi ve kulaklarında uğuldayan bir basınç hakimdi. Kalbi, kanı öylesine pompalıyordu ki,  terlemeye ve bacaklarını titretmeye başlamıştı. 

Bütün bu hissetikleri... Ne kadar da garipti.  Kış Askeri bedeninin verdiği tepkileri ve hissettiği hiçbir şeyi anlamlandıramıyor, bir mantık çerçevesine oturtamıyordu. Melinda'yı kurtaramazsa, sonucunu düşünmek tüylerini diken diken etti. Kadının neyi vardı? Durumu ciddi miydi?

Geç mi kalmıştı?

Kış Askeri derin bir soluk alarak, yersiz endişeleriyle beraber duygu ve düşünce cümbüşünü de bir kenara bırakıp, soğuk maskesine büründü tekrar. 

Melinda'yı iyileştirecekti ve bunun için gerekirse HYDRA'yı altına üstüne getirecekti. Kucağında yatan dişi onundu ve onun sorumluluğuna aitti.

Ne gerekiyorsa yapmaya hazırdı. Karanlık, zalim dünyasına düşen bu ufacık, narin ışığı henüz kaybetmeye niyeti yoktu. Elinde tutabildiği kadar tutacaktı. Keşfedip öğrenmek istediği yığınla şey varken genç kadının gitmesine izin veremezdi.

Onu insan gibi hissettiren tek kişiydi.

Kış Askeri çabucak odadan çıkarken, Melinda kucağında kıpırdanarak başını göğsüne doğru yasladı. Genç kadının titrediğini hissedebiliyordu. Kalın kıyafetleri vücudunu örtbas etmeye yetmiyor, adeta onu ele veriyordu. Yüzünün önüne gevşeyen atkuyruğundan kurtulan tutamlar dökülürken, dişlerinin birbirine çarparak takırdadığını duydu.

Asker elini çabuk tutarak koridordan koridora doğru koşmaya başladı. Doktor arayıp, onu bulundukları odaya getirerek vakit kaybetmekten ziyade, doktorun ayağına gitmek daha mantıklı bir çözüm olarak gelmişti ona.

Başka bir koridoru dönerken, köşede daha önce yaralarıyla ilgilenmekte olan doktorun kapısını görmesiyle adımlarını hızlandırdı. Adamın adını hatırlamasa da odasının yerini çok iyi hatırlıyordu, yeterli kişi kalmadığında hep bu odaya ve bu adamın ellerine teslim edilirdi. Yanında da, onun birlikte tetikte bekleyen başına dayalı bir sürü askerle. Sinirleri anılarından dolayı gerildiyse de, Kış Askeri sakin kalmaya gayret ederek, hiç düşünmeden kapıya sert bir tekme atarak indirdi.

Kapı kartondan yapılmaymış gibi onu tutan menteşelerinden ayrılarak yere serildiğinde, bilgisayarın başında duran doktorun korku dolu gözleriyle göz göze geldi.

Orta yaşlı, ufak sayılabilecek kadar kısa bir adamdı ve burnunun ucunda duran yuvarlak camlı gözlükleriyle, zararsız biri izlenimini yaratmasına rağmen buradaki diğer herkesten bir farkı yoktu. Doktorun eli panikle masasının yanındaki kırmızı düğmeye ilişmesiyle, Kış Askeri hırlayarak ileriye doğru bir adıma attı.

Kırılgan MetalHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin