#30
İ K İ N C İ B İ R Ş A N S
B U C K Y B A R N E S
Kafasında milyonlarca soru dört dönerken hafızası hiç olmadığı kadar doluydu. Buraya gelmesinden bu yana Steve'in ona kaybettiği geçmişinden parçaları bulmasında yardım etmesiyle, Bucky tahmininden de fazlasına ulaşmıştı. Neredeyse her şeyi hatırlıyordu.
Brooklyn'deki çocukluğundan öldürdüğü tüm o insanlara kadar.
Bucky yutkunarak eliyle yüzünü ovuşturdu. Anılarını, kendiyle ilgili parçaları bulmak güzel olsa da katlettiği onca yüzün, tekrar hafızasında belirerek anılarının yanındaki yerini alması onun bir nevi laneti olmuştu.
Başını yastığa her koyuşunda, aklı çalışmayı bir an olsun bırakmadan, ona HYDRA'nın elinde tutulduğu sürece boyunca yaptığı zalimlikleri gösteriyordu acımasızca. Başka bir insanın daha gözlerindeki yaşamın silinip gittiğini görmek ve buna kendisinin sebep olduğunu bilmek, gözüne bir damla uykunun girmesine dahi izin vermiyordu. Hissettiği suçluluk onu mahvediyordu. Kalbine ağır bir kütle gibi oturmuş, peşini bırakmayı reddediyordu adeta.
Ama bütün acıyı ve feryat eden duygularını bir kenara bıraktığında tek bir kişiyi hala hatırlayamaması onu deli etmeye başlamıştı.
Gözlerinin içine bakan samimi, iri kahverengi gözlerin neden bu kadar tanıdık geldiğini çözememek, meşgul olan aklını sürekli olarak kurcalar hale getirmişti. Uykusuz gecelerinde bile yapmış olduğu acımasızlıklar kâbus şeklinde rüyalarında dolansa da, uyanmayı başardığında o kahverengi gözlerin zihninde belirmesiyle rahatlamasında bir nebze de olsa yardımcı oluyordu.
Başta nasıl olduğunda anlam verememişti. Melinda tepeden tırnağa, en ufacık bir hareketiyle bile onu etkisi altına almayı başarıyordu. Cevapları havada asılı kalınca bir yerden sonra sorgulamayı bırakmış ve genç kadının varlığını kabullenmiş, hatta keyif almaya başlamıştı.
Ona gösterdiği yaklaşım tarzında yatan içtenliğe karşılık vermek, güzel yüzünü örten turuncu saçlara dokunmak istiyordu. Her ne kadar bunun doğru olmadığını, tertemiz duran o beyaz saflığa zarar vereceğini bilse de Bucky içindeki dürtüye daha fazla engel olabileceğinden emin değildi.
Elleri dokunmak için yoğun bir istek duyarken, bunu kamufle etmek gittikçe zorlaşmaya başlamıştı. Aklı Melinda'yı hatırlayamasa da, bedeninin tüy kadar hafif dokunuşlarını hatırlar gibi tepki vermesi içindeki isteği adeta daha da körüklüyordu.
Bucky oturmakta olduğu koltuğun kol dayamasına dirseğini yaslayıp, duruşunu düzeltirken ileriden gelen ayak seslerini duymasıyla sesin geldiği yöne doğru başını çevirdi ve odanın girişinde beliren Tony'nin ona tepeden bakan bakışlarıyla karşılaştı.
Bucky, bilimadamının gelmesinden ötürü huzursuz bir şekilde koltukta tamamen doğrularak sırtını dikleştirdi ve başını tekrardan önüne çevirerek gözlerini kaçırdı. Tony'nin varlığı binadaki kişiler arasında onu en çok rahatsız edeniydi. Orta boylardaki adamı gördüğü anda içindeki kaçma isteği kabarıyor, başını eğerek sessizce uzaklaşmak istiyordu.
Sebebi ise ailesine yaptıklarını hatırlamasıydı. Hem de her bir saniyesine, en küçük ayrıntısına kadar.
Ona ev sahipliği yapan bu adamda büyük bir hasar yaratmıştı. Ne kadar olanlardan pişman olduğunu, vicdanın onu canlı canlı yediğini söyleme cesaretinde bulunsa bile Tony'nin kaybının yerini tutamayacağını biliyordu. Zamanı geriye sarmayı isterdi. Her şeyin daha farklı olması için bir şeyler yapmayı, işleri yoluna koymayı deneyebilirdi. Böylelikle elinde bir fırsatı daha olmuş olurdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kırılgan Metal
Fanfiction-Hayran Kurgu İçinde #53 -Marvel İçinde #1 [] HYDRA'nın onun için kullandığı isim Kış Askeri'ydi, kimileri için ise gölge, kimileri için ise sadece bir hayalet. Rusya'nın kışı kadar soğuk ve acımasızdı, emir alır ve onu sorgulamadan yerine getirirdi...