#17
R U M L O W
M E L İ N D A W A D E
Melinda derin bir iç çekerek laboratuarda yaptığı işe odaklanmaya çalıştı. Aklı sürekli olarak dün gece Kış Askeri'yle yaşadığı ana takılı kalmasından dolayı sağlıklı düşünmesine engel oluyordu. Askeri hiç bu kadar kırılgan görmemişti, mavi gözlerinde yatan yalnızlık ifadesi hissedilebilir derecede yoğundu ve yüzündeki ifadeyi korumaya çalışırken maskesinin yıkılışı, Melinda'nın kalbinde buruk bir acı yaratmıştı.
Kış Askeri'ne verdiği sözü nasıl yerine getireceğine dair aklına bir fikir gelmemiş olmasına rağmen dün gece olanlardan sonra beyni çözüm üretmeye çalışırken neredeyse duman çıkaracaktı. Ancak aklından geçen tonla fikre karşı hepsinin içi boştu, hiçbir yardımı dokunmayacak türdendi.
Melinda oflayarak dirseklerini tezgâha dayayarak bir elini çenesinin altına koydu ve Zola'nın boş iskemlesine baktı. Ürkütücü bilimadamı bugün laboratuara gelmemişti, ne ortalıkta onu rahatsız eden gözleri, ne de sinir bozucu sesi vardı. Bomboştu. Durumu tuhaf karşılamakla beraber rahatlatıcı bulduğunu söylemese yalan olurdu.
Sivri dilli minyon adamın emirlerini yerine getirmektense, kendi kendine malzemeleri kullanarak bir şeyler yapmak hoşuna gitmişti. Getirildiğinden beri ilk kez laboratuarı dilediğince kullanıyordu ve kafasına göre elementlerle oynayıp, birkaç parça metalin kütlesini hesaplayarak birbirine karıştırmak ona ufak bir eğlence olmuştu.
Gözlerini odada dolaştırmaya devam ederek yerleşkede geçirdiği süreyi hesaplamaya çalıştı. Eğer yanılmıyorsa ve haftaları sayarken de bir hata yapmadıysa, yaklaşık olarak 3 aydır buradaydı. Hatta 2 gün sonra 4.ayı olacaktı.
Bu süre içerisinde yerleşkeden dışarıya görev dışında hiç çıkmamıştı ve gününü metal duvara bakarak geçirmekten, sürekli aynı şeyleri yapmaktan hem sıkılmış, hem de bunalmıştı. Dışarı çıkmasına izin verileceğini sanmıyordu, yerleşkenin kapısının önü bile onun için hiç yoktan iyiydi. Buz gibi soğuk olsa da temiz hava almak, güneşi teninde yeniden hissetmek için her şeyini feda edebilirdi.
Dışarıdan gelen ayak seslerini duymasıyla daldığı düşüncelerinden sıyrılarak, gözlerini koridoru gösteren girişe çevirdi. Sesler gittikçe yaklaşırken dirseklerini tezgâhtan çekip duruşunu düzeltti ve birkaç saniye sonra girişi tıkayan Rumlow'un kalın gövdesiyle karşılaştı.
Bu askeri ne zaman görse ilk seferki gibi ürküyordu. Onu evinden söküp alan bu adamdı, sert ve kaba tavırlarının yanı sıra üstünde taşıdığı boğucu bir hava vardı. Sadece öylece durması bile sinirlerini germesine yetiyordu.
''Zola. Nerede?''
Sesi nefes nefese olmasından dolayı hırıltılı çıksa da adamın yüzünü acıyla buruşturması gözünden kaçmamıştı. Sorusuna cevap vermek yerine kısa bir an gözlerini askerin üstünde dolaştırarak yaralanıp yaralanmadığına baktı ve düşüncelerini haklı çıkaran kırmızı lekeyle karşılaştı.
''Bilmiyorum, onu sabahtan beri görmedim.''
Gözlerini tekrar Rumlow'un yüzüne çevirdiğinde, adamın kapı girişine yaslanarak acıyla dişlerini sıkmakta olduğunu gördü. Her ne kadar HYDRA'daki insanlara karşı antipatikliği büyük olsa da, önündeki adama nasıl yardım edebileceğini görmek üzere durduğu yerden çekildi ve girişe doğru yürümeye başladı.
''Kurşun yarası mı?''
Rumlow sorusuna karşı burnundan soluyarak sıkılı dişlerinin arasından konuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kırılgan Metal
Fanfiction-Hayran Kurgu İçinde #53 -Marvel İçinde #1 [] HYDRA'nın onun için kullandığı isim Kış Askeri'ydi, kimileri için ise gölge, kimileri için ise sadece bir hayalet. Rusya'nın kışı kadar soğuk ve acımasızdı, emir alır ve onu sorgulamadan yerine getirirdi...