34# Hastane

7.4K 602 237
                                    

#34

H A S T A N E

B U C K Y B A R N E S

''Doktor Cho?'' Tony hastane koridorlarında ileri geri yürürken kulağındaki telefonla konuşmaya devam etti. ''Bu akşam Kaliforniya'ya gelmeniz gerek, acil bir durum var.''

Bucky defalarca kez yaptığı gibi ellerini karmakarışık hale gelen saçlarının arasından geçirerek, rahatsız koltukta duruşunu düzeltti. Saatlerdir aynı şekilde kalmaktan dolayı sırtı ve boynu ağrıyla tutulmuş, kafasından geçirdiği bin bir tane düşünce ile kendine işkence eder hale gelmişti. Nasıl olup da buraya vardıkları konusunda hafızası oldukça bulanıktı, bir an Melinda kollarının arasında son nefesini verirken, bir an sonra ise hastane kapıları ardında kollarından koparılarak götürülmüştü.

Boynuna aniden giren krampı ovuşturarak başını kaldırdığında karşısında asılı olan duvar saatine baktı. Hastaneye varmalarından beri neredeyse altı saat geçmişti ve hala Melinda'nın durumuyla ilgili herhangi bir bilgi alamamıştı. Defalarca kez yoğun bakıma girmek için ayaklanıp çabalasa da, Steve'in onu zar zor durdurması ve Tony'nin de dil dökmesini dinlemek zorunda kalmıştı.

Elinden bir şey gelmeyeceğini diğerleri gibi o da biliyordu. Ancak onu mahveden suçluluk duygusu ve kederle beklemek azap gibiydi. Hiçbir şey yapamamaktansa en azından genç kadının yanında olmayı isterdi, elini kavrayarak ona yanında olduğunu hissettirmek kalbindeki acıyı hafifletirdi belki.

Zorlukla yutkundu. Öyle görünüyor ki, sahiden de lanetlenmişti. Bugüne dek bütün yaptıklarının bir bedeli olacağını biliyordu ve bunun karşılığında ise Melinda'nın olması... Canını en kötü şekilde acıtıyordu. Her bir parçası korkunç bir ağrıyla kavruluyor, ruhu resmen feryat ediyordu.

Bir şeyler yapmak istiyordu. Elinden ne gelirse, buradan oturup beklemekten bin kat daha iyiydi.

''Sizin için bir ünite hazırlatacağım''

Düşüncelerinin arasından Tony'nin sesini duyduğunda, başının arkasını soğuk duvara yaslayarak sızlayan gözlerini kapadı. Aralarında en iyi durumda olan şu an için Tony sayılırdı. Bilim adamı kendinden beklenmeyecek bir şekilde durumu kontrol altına alarak, geldiklerinden beri elinden telefonu hiç bırakmamış, ulaşabildiği herkesle konuşarak yardım almıştı.

Steve ise kendi durumundan farklı sayılmazdı, onun gibi sessizliğe gömülü bir halde sonuçları beklemekteydi. Çok büyük ihtimalle hastane koridorlarında beklemek onu eski anılarına, annesinin kanserle mücadele ettiği zamanlara götürmüş olmalıydı. Buck yanına oturup ona destek olmak istese de, ayaklandığı gibi bedeninin onu nereye yönlendireceğini biliyordu. Dolayısıyla oturmak mecburiyetinde kaldı.

Tony birkaç cümle daha konuştuktan sonra telefonu kapadığında Steve'in yorgun çıkan, boğuk sesini duydu.

''Cho'da kim?''

''Kore'de çok ünlü bir doktor, deri rejenerasyonuyla ilgili elinde ileri teknolojiden ürettiği aletler var. Onunla sizi daha sonra tanıştırmayı planlıyordum aslında ama bugüneymiş demek''

Tony'nin sesi sonuna doğru kısıklaştığında Bucky gözlerini açarak tavana baktı. Elinden bir şey gelmediği için o kadar berbat hissediyordu ki, kendini boğmak istiyordu adeta. Vicdanı sürekli olarak bunlara sebep olduğunu hatırlatıp, zaten aklından çıkmayacak olan görüntüleri zihnine kazıyarak, kendinden daha da nefret etmesine sebep oluyordu.

''Onu kurtaracağız Barnes.''

Tony eliyle omzunu kavrayarak desteklercesine hafifçe sıkmasıyla, Bucky ona sadece yarım bir tebessüm sunabildi. Sözlerini duymak içini bir nebze rahatlatmıştı fakat yeterli değildi. Melinda'yı kendi gözleriyle görmedikten sonra hiçbir şey, onun için iyi sayılmasında kabulü olamazdı.

Kırılgan MetalHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin