1.Bölüm (BAŞLANGIÇ)

152 51 14
                                    

Aslında bu hikayeye hemen başlamayı düşünmüyordum ama dayanamadım. Konusunu beğeneceğinizi düşünüyorum. İyi okumalar...

Başımın ucunda çalmaya başlayan alarmın sesiyle ayaklandım. Uykum küçüklüğümden beri hiç derin olmamıştı. Bedenim uyuyor ama bir türlü zihnim uyuyamıyordu. Sanki her an birşeyler olabilecekmiş gibi tetikteydi zihnim.

Ayaklarımı yataktan sarkıtıp, siyah parmak arası terliklerimi ayağıma geçirdim. Olduğum yerde gerinip, turuncu ve kızılı andıran belimdeki iri dalgalı saçlarımı tepemde topladım. Hızlı adımlarla odamdan çıkıp, koridorun hemen solundaki kahverengi kapıyı açtım. Özel işlerimi, duşumu aldıktan ve dişimi fırçaladıktan sonra lavabodan çıkıp, odama geçtim. Gardrobumun kapağını açıp siyah V yaka, uzun kollu salaş gömleğimi alıp, altına beyaz havuç paça pantolonumu aldım. Üzerime geçirdikten sonra gömleğimi pantolonumun içine koyup, tuvalet aynasının çekmecesini açtım. İçinden düz, siyah deri ve gümüş tokalı kemerimi alıp, pantalonumun kemer gözlerinden geçirdim. Saçlarımı salık bırakıp, gardrobumun kapağını kapattım ve odamdan çıktım. Ağır adımlarla merdivenden aşağı inerken, her adımda kızların sesi daha çok gelmeye başlamıştı. Yine gereksiz bir tartışma yapıyor olmalılardı. Merdivene son adımımı da atıp, hemen karşımda ki odaya doğru ilerlemeye başladım. Sağ tarafı amerikan mutfağı olan oturma odamıza doğru ilerleyip, kızları dinlemeye başladım.

 Sağ tarafı amerikan mutfağı olan oturma odamıza doğru ilerleyip, kızları dinlemeye başladım

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Mercan;

"Kızım gözün kör mü senin?! Her zaman olaylar iyi sonuçlarla bitmez! Sok artık şunu kafana! Bu kadar pozitif bakma şu hayata.!"

Ilgın;

"Ne düşünürsen onu yaşarsın Mercan! Sende anla şunu. Hem senin gibi negatif mi bakim dünyaya.!" diyordu ikili birbirine çemkirerek.

Her zaman olduğu gibi sakinleştirme görevini üstüme alıp, kızlara doğru ilerledim. Aynı anda yüzlerini bana çevirip, tebessüm ettiler.

Ilgın;

"Söyle şu (-) değerdeki arkadaşına sabah sabah sinirlerimi hoplatmasın!" dedi. Ardından kumral, düz ve belinde biten saçlarıyla oynamaya başladı.

Ilgın çok çabuk sinirlenen bir tip olmamasına rağmen, Mercan ile bir araya gelince bir volkana dönüşebiliyordu. Ne kadar duygusal olsa da gökyüzü mavisi gözlerini birden karartabiliyordu sinirlenince.

Mercan;

"Arya şu arkadaşına birşey söyle de gerçek hayata geri dönsün."dedi, bakışlarını karartıp Ilgın'a doğru bakarak. Ela gözleri yeşil'den, kahverengi'ye dönmüştü. Açık kahverengi ve hemen omzunun altında biten saçları sert görünmesine yol açıyordu.

"Kızlar yeter! İşiniz gücünüz yok, bunlar için mi kavga ediyorsunuz?! Hadi onu bunu bırakın da birşeyler yiyelim. Birazdan baba arar." dedim ve beyaz ahşaptan oluşan dolap kapaklarımızı açıp içinden bir kase çıkardım. Ardından orayı kapatıp masanın hemen altında bulunan dolabın kapağını açtım. Tam buğday gevreğimi kaseye boşaltıp, dolaptan süt aldım ve üzerine döktüm. Çekmeceden kaşık aldıktan sonra televizyonun karşısında ki koltuğa kurulup, yemeye başladım. Kısa bir süre sonra kızlarda yanıma gelip oturmuştu.

"Daha önemli işlerimiz var kızlar. O yüzden birbirinizi kırmayı bırakın." dedim, bir kaşık alıp ağzıma atarak. Gözlerimi orta sehpanın üstündeki kumandaya dikmiştim. Almak için uzandığım sırada kızlar da elini uzatmıştı. Kafamı kaldırıp bakışlarımı kızlara çevirdim. Onlarda bakışıyorlardı. İstifimi bozmadan;

"Hiç kusura bakmayın kızlar, kumanda benim." dedim, önden atılarak.

Mercan;

"Hep sen alıyorsun ama!.." dedi, cırlayarak.

Ilgın;

"Aynen öyle. Arya sıra bizde." dedi, Mercan'a bir bakış atıp.

"A-aa siz aynı fikirde olabiliyor muydunuz?" dedim, yandan yandan sırıtarak. Bu pek yaptığım birşey değildi. Ben hislerimi pek dışa vuran bir kişilik değildim çünkü. Bu sadece kızlar için geçerliydi.

"Mercan, bu son zamanlarda çok kaşınıyor. Kaşıyalım istersen?!" dedi, Ilgın pis pis sırıtarak. Mercan'da ona aynı şekilde karşılık verip, otuziki diş gülmeye başladılar. Birbirlerine bakışları böyle devam ederken katil bebek Chucky gibi kafalarını yavaşça bana doğru çevirdiler. Tırsmamıştım yada korkmamıştım ama komik gelmişti. Sonuçta katil bir bebekten daha aksiyonlu ve korkutucu bir hayatım vardı.

"Korkmadım şuan da kızlar. Hem Ilgın o salak salak ifadeni değiştir gülesim geliyor." dedim ve kahkahayı bastım.
"Hele sen Mercan. Beni korkutmaya çalışırken daha çok Çığlığı andırıyorsun." dedim ve çığlık filminde ki maske gibi gözlerimi pörtletip, ağzımı açtım kocaman. Sonra gülmeye başladım.

Ilgın ;

"Kızım bu bizimle fena dalga geçiyor ya !"

Mercan ;

"Aynen öyle." dedi ve arkasında ki siyah yastığı kafama attı. Bende engellemek için bir harekette bulunmamıştım zaten. Sonuçta işinde oldukça iyi, eğitimli bir ajandım. Bunlar benim için bir şey değildi. Yalandan kaşlarımı çatıp ayağa kalktım. Tam kızların üzerine doğru ilerleyecektim ki, televizyonda Yılmaz baba belirdi.

"Günaydın kızlar. Keyfinizi yarıda kesiyorum ama birşey söylemek zorundayım. Türkiye'ye dönüyorsunuz. Uçak biletleriniz 5 dakika içinde posta kutusunda olacaktır. Saat 08:30 gibi uçağınız kalkıyor hazırlansanız iyi edersiniz. Türkiye'ye döndüğünüzde sizi bizim adamlar karşılayacak. Detayları sonra konuşuruz. Görüşmek üzere." dedi.
Kızlar şaşkın şaşkın birbirlerine baktıktan sonra, bakışlarını benim üzerimde sabitlemişlerdi.

"Benimde haberim yoktu." dedim şaşkınlığımı belli etmeye çalışarak. Bakışlarını üzerimden çekip önlerine döndüler. Ardından kapı çaldı. Mercan ayağa kalkıp, elindeki beyaz ince uzun bir zarfla geri döndü. Biletlerimiz olmalıydı. Zarfı açıp içinden biletleri çıkarıp bize uzattı. Adımın yazılı olduğu uçak biletine baktım bir süre. İntikamıma bu kadar erken mi başlayacaktım..?

1 Saat sonra:

Uçakta ki koltuklarda yerimizi almış uçağın kalkmasını bekliyorduk.

Mercan;

"Yılmaz baba paraya kıyıp VIP bilet almış ha." dedi, sırıtarak. Gülümsedik.

"Aynen öyle olmuş Mercan'cım." dedi, cam kenarında oturan Ilgın.

"Ilgın'cım neden Yılmaz baba seni cam kenarına koymuş sorması ayıp. Ben burda ikinizin arasında boğuluyorum." dedi homurdanarak. Gözlerimi devirdim.

"Mercan bir kere de memnun ol birşeyden." dedim bıkkınlıkla. Mercan ağzını açıp cevap vereceği sırada, kaptanın sesiyle ağzını geri kapattı.

"Dear passengers, is to stand at the NewYork- Turkey flight. Please fasten your seat belts. Thank you for choosing us. ( Sayın yolcularımız, NewYork- Türkiye uçağımız kalkmak üzeredir. Lütfen kemerlerinizi bağlayınız. Bizi tercih ettiğiniz için teşekkür ederiz.)" dedi.

Ardından kemerlerimizi bağlayıp, havalandık. Kafamı koltuğa yasladım. Keyfim yerine gelmişti. İşte başlıyorduk...

Yıldızı boyamayı ve yorum kutusunun sayısını arttırmayı unutmayın. Sevgilerle canlarım...

❤❤😊❤❤

Siyah Ve Beyaz Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin