22.Bölüm

9 4 47
                                    

Medya'da kendi yaptığım bir resim var. Sonuç olarak hikaye siyah ve beyaz... 😉😊 Ayrıca moral bozukluğuna su veya ilaç niteliğinde iyi gelmesini temenni ediyorum canım. @meryemylmaz10 iyi okumalarrr.


Barlas'dan...

Mercan'ın bir hışımla yanımızdan ayrılması ve yağmuru umursamadan dim dik yürümesi hayranlık uyandırıcıydı doğrusu. Ama o benim çok da umrumda değildi. Benim mavi pamuğum arka koltukta oturuyordu.

"Dikiz aynasından kıza bakmayı keste arabayı çalıştır." diyince Ilgaz, mavi pamuk'umdan kıkırtı sesleri kulağıma ilişti.

"Tamam ya." diyip çalıştırdığım sırada bu sefer yine kükredi.

"Kapat o kontağı." şoförüne hitap ediyormuş gibi konuşmasına sinirlenip, ona döndüğümde bana bakmayışı sinirlerimi bozdu.

"Senin kontağını bir kapatacağım o olacak. Dengesiz dengesiz konuşma! Hem sen nereye bakıyorsun?" kafamı gözlerinin takılı kaldığı tarafa doğru çevirdim. Mercan'ın karşısında ultra yakışıklı bir adam ve Mercan duruyordu. Mercan öyle duruyor yani. Onun nasıl durduğu beni ilgilendirmez. Ama Ilgın ilgilendirir. Ay benim mavi gözlü, pamuk yüzlüm. Seni erik misali tuza banıp yiyesim, sıcak fırından çıkan ekmeğin köşesi gibi kemiresim var o yanaklarını.
Bir anda bana dönüp şaşkın şaşkın bakan mavi gözlerini üzerime dikti.

"Ne bakıyorsun öyle. Kapının kilidini aç. Mercan'ın yanına gideyim. Öldürecek çocuğu." dedi ve kapının kulbunu tutup beklemeye başladı. Kafamı iki yana sallayıp, kilidi açtım. Anında kapıdan fırlayıp, karşıya geçti. Nasıl da ceylan gibi koşuyor ya. Hele yanında da kurt gibi koşan bir ikiz. Sen niye iniyorsun ki, şartelleri atan ev misali dengesiz ikiz kardeşim..?

Hızla arabadan çıkıp, bizimkilerin yanına gittim. Tabi arkamdan arabayı da kilitledim. Londra oğlum burası, boru değil yani...

Mercan hırsını almak istercesine tekmeler savururken, Ilgın onu kollarından arkaya doğru çekip kulağına birşeyler fısıldadı. Hepimizin dudak okuma ile ilgili az çok aldığı bir eğitimi vardı. Tabi anladıklarım doğrultusunda Ilgaz'ın benimle birlikte anladıkları bu eğitimi aldığına kendi kendine sövecek nitelikteydi.

Kafamı hızla Ilgaz'a çevirip, tepkisini ölçmeye çalıştım. Hislerini yoğun yaşamaz, hatta belli etmezdi fakat; ben onun ikizi olarak o saçma sapan bilim'in açıkladığı terimler gibi onu anlayabiliyordum. Oda beni. Ben hislerimi dışarda yaşıyordum tabi ama en azından görevlerde Ilgaz kadar donuk ve soğuk olabiliyordum.

Mercan'ın akan göz yaşlarında takılı kalmış, gözlerini ayırmaksızın ona odaklanmıştı. Ne kadar kabullenmek istemese de Mercan'dan hoşlanıyordu. Belki bunun ismi aşk değildi, ama ondan etkilendiği ap açık ortadaydı.

Mercan birden arkasını dönüp hızla ilerlemeye başlayınca, Ilgaz'da yerde yığılmış çocuğa bakıp;

"Bu kıza bulaşmayacaksın." diyip, anahtarı elimden alması ve ortadan kaybolması bir anda oldu. Biz daha ne olduğunu bile anlayamadan Ilgın, ben ve yerdeki ismi her neyse zımbırtısı ile yalnız kalmıştık. Bir yerdekine birde, Ilgın'a bakıp onu yanıma çektim.

"Bizde ilerleyelim mi mavi pamuğum..." dedim ve koluna girip sanki daha demin olanlar olmamış gibi ilerlemeye başladım. Bir yüz metre kadar saf saf benimle kol kola ilerlerken, birden kolumdan sıyrıldı.

"Biz ne oluyoruz da ben senin mavi pamuğun oluyorum ya?" dedi yanakları soğuktan mı yoksa, benim ateşimden dolayı mı kızardı pek anlayamasam da bu hali gözümün önünde onu çok tatlı gösteriyordu. Bir anda kolumu kavrayıp, sırtımda birleştirdi. Benim daha demin orda Mercan'ın sevdiği çocuğa yaptığı hareketlerden bu kızları sevmenin zorlu bir iş olduğunu anlamam lazımdı. Kolum acıdı be pamuk şekerim.

Siyah Ve Beyaz Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin