"Karan" dedi aşık olduğum o ses."Efendim." dedim ve tamamen vücudumu ona doğru çevirip, tebessüm ettim.
Arya'dan;
Yaşadığım şaşkınlık, duygu karmaşası ve onun bende olan bakışları, elimi ayağımı birbirine doladı.
"Sen bunu nasıl yaparsın Karan! Ben hepiniz için bunca şeyi yaptım. Sizi korumak için." dedi Yılmaz baba. Sinirli olduğu kadar üzgündü.
"Hadi ama Yılmaz baba. Bunu kabul etme sebebimiz Arya..! Bende kabul etmiyorum artık maske takmayı. " dedi beklenmedik bir hamle yapan Mercan. Erkeklerden gelen şaşkın nidalar eşliğinde sırası ile Ilgın çıkardı. Olanlara bakarsak oğlanlar da çıkaracaktı. İkisi aynı anda çıkardıktan sonra gördüğüm manzara beni şaşırtmak ile kalmamış, başımı döndermeye başlamıştı. Ilgaz ve Barlas'da mı? Bugün çok ağır patlıyordu herşey.
Kızlar erkeklere, erkekler kızlara garipser bakışlar atarken, tek maskesi takılı olan ben kalmıştım. Başımı hafifçe öne eğip, bende çıkardım. Gizleyecek birşeyim kalmamıştı ki zaten. Yüzümden indirdiğim maskeyi elimde tutarak kafamı yavaşça kaldırdım. Karan'ın gülümsemesi gamzelerini belli edecek kadar çoğalmıştı.
"Siz-..." aniden açılan kapı, Yılmaz babanın sözünü yarıda bıraktı.
"Efendim acilen bayanların hazır olmaları gerekiyor. Üstler odada toplandılar bile." dedi asistanı olduğunu düşündüğüm, sarışın bir bayan.
"Bu iş burda kapanmadı. Gidin üzerlerinizi giyinin. Sizi toplantı odasında bekleyeceğiz."
..................
Odaya girer girmez, kabinlere geçtik. Ben üzerime kömür kadar kara, kalp yaka balık elbise giydim. İç astarında eteğimi hafifçe kaldırınca belli olan bordo renk bir kumaş ve o tonlarda stilettolarım vardı.
Kızıl saçlarım ise omzuma dökülmüş dururken, bundan rahatsız olduğum kanaatine varıp sıkı bir at kuyruğu yaptım. Boşta kalan naif boynuma ucunda küçücük bir pırlanta bulunan kolyeyi taktım.
Makyajım ise buğulu bakışlar eşliğinde sade bir göz makyajı ile kalırken, rujum bordo tonlarında yer alıyordu. Yeşil gözlerim ise arkada ki kapı eşiğinde kafası karışık duran bir kız çocuğunun gözlerinden farksızdı. Bir süre arkamdan gelen seslere aldırmadan kendimi incelerken, bir el omzuma dokundu."Arya?"
"Efendim Mercan." dedim bitkin bir halde. Yarın benim deli doktorun, yanına gitmem gerekecekti anlaşılan.
"Yılmaz babanın dediklerini kafana takıyor isen, umursama. Biz bunları senin için kabul ettik." kenarda duran maskeyi eline alıp "Bu iğrenç şeyleri senin için taktık. Benim bir yüzüm var iken ikincisine ihtiyacım yokdu. Bunların hepsi senin için. Ayrıca anlaşılan okul arkadaşlarımız da öyle düşünüyor. Arkandayız. Canını sıkma ve her hangi bir durumda oluşabilecek görevlere odaklan. " dedi destek olan, en tatlı ses tonuyla. Arkamı döner dönmez ona sarıldım. Haklıydı. Birbirimize tutunmaktan başka çaremiz yoktu. Kimsemiz de yoktu zaten.
"Siz hangi ara bu kadar kaynaştınız peki o arkadaşlarla?" dedim muzur bir çocuk gibi, elimdeki kozları son raddesine kadar kullanarak.
"Boşversene...." dedi yüzünü görmesem de kaçamak cevaplar vermeye çalıştığını anlayarak.
Biraz geri çekilip, üzerine giydiği giysilere baktım. Fazlası ile ve ondan beklenmeyecek şekilde iddialıydı.
Hafif bir ıslık çalıp, tekrardan süzdüm.Deri siyah bir etek giymişti. Hemen dizinin bir karış üstünde bitiyordu. Üzerine ise kolsuz, balıkçı yaka bordo bir bistüyer giymişti. Göbeği bir çizgi denebilecek kadar açıktı. Gümüş, halka küpelerini ortaya çıkarmak istercesine onunda saçları at kuyruğu yapılmıştı. Gözlerini ön planda tutmuştu. Ve ayakkabıları benimkilerin siyahıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Siyah Ve Beyaz
AksiKalbini aşka mühürlemiş bir insan, aşık olabilir miydi? Bence olamazdı... Peki ya içinde oluşan bu kıpırtılar neydi? Başını döndüren, dünyayı durduran. Kalbini yerinden oynatan, karnında kelebekler uçuşturan. Bu hissettiklerinin tanımı neydi? ...