15.Bölüm

34 10 20
                                    


Karan'dan; 

Uykusuz ve onsuz geçen üç günün, dört'üncüsüne de ayak basmıştım. Yarım yamalak uyuya kaldığım koltukta doğrulup, güneşin yüzüme vuran kızıl tonlarını izledim.
Etrafımda ki her şey, her olay bana onu anımsatır olmuştu. Aynı şuan güneşin gökyüzüne vuran kızıl tonları gibi... Onu en son Birliğin psikiyatri bölümünden haberini aldım alalı görmüyordum. Geride kalan o üç gün içimi yiyip bitirmişti.

"Karan?"

"Evet." dedim bahçenin mutfağa bağlanan giriş kapısında duran Barlas'a. Yavaşça yanıma gelip, sol köşeye yanıma oturdu. Kollarını da bir kartal misali koltuğa yaslayıp, gerindi.

"İyi olduğunu düşünmüyorum. En son ki kavgadan sonra..." dedi sıkıntılı bir nefes ciğerlerine çekerek.

"Ne diyebilirim ki. İyi değilim zaten. Hata yaptığımı biliyorum."

"Neler oldu Karan? Neden babam iki gündür eve gelmiyor?" dedi. Saçlarımı parmak uçlarım ile kaşıdım. Ve gözümün önünde bütün görüntüler canlandı.

"Kuralları biliyordun. Bunu yapmaman gerektiğini...Hepsini biliyordun." bir o yana bir bu yana yürüyüp.  " Ben sana güveniyordum.  Sen bunu nasıl yapabildin?" dedi öfkeyle. Sustum. Evet bir kural ihlali vardı ama pişman olup, olmadığımdan emin olamıyordum. "Sen ona nasıl aşık oldun? Ortağ-..."

"Yeter! Tamam bir kural ihlali yaptım ama beni ona Aşık oldum diye yargılayamazsın! Sen de Nergis teyzeye 'Ortağına' aşık olmadın mı? Hatta onunla evlenip, çocukların olmadı mı? Beni en iyi anlayan kişinin sen olması gerekmiyor muydu? Ben-..." olduğu yerde durup, bir o yana bir bu yana giderken birden durması dikkatimi çekmiş, sözüm yarıda kalmıştı.

"Yaptım... Bende hata yaptım." dedi ve koltuğa oturup benim de oturmam için bekledi. "Çok uzun zaman önce. Daha ortada kimlik gizleme, maskeler falan yok iken onu tanıdım. Kömür kadar siyah saçları, gökyüzü kadar da mavi gözleri vardı. Ilgaz annesine çok benziyor hatta. " hafif tebessüm edip, "İlk gözlerine tutuldum ben. Duruşuna, hareketlerine, soğuk kanlı oluşuna ve en önemlisi de merhametine. Onunla görevlere giderken kılına zarar gelir diye yüreğim ağzımda gezerdim. Sonra evlendik. Evli olmamız bizim görevlerde yan yana olmamıza engel olmuyordu. Bir süre çocuğumuz olmadı. Sonra ben yine Nergis ile eğitim amaçlı çocuk seçmeye giderken seni gördü. Kocaman gözlerin, küçük burnun ve uyurken büzdüğün durakların ile çok şirin bir çocuktun. Hemen dikkatini çektin. Ben görevliler ile konuşurken bir süre seni izledi. Ta ki sen ağlayana kadar." yanağından düşen yaşları elinin tersi ile silip, devam etti.

"Sen ağlarken görevliler gelene kadar bekleyemeyip, kucağına aldı. Sen o an susmuştun. Onu çok etkilemişti bu durum. Bana hep ' çocuk tutmayı bile bilmiyorum ilerde çocuğumuz olursa ben nasıl bakacağım ona' der dururdu. Ama öyle olmadı. Seni öz oğlu gibi kabullendi. Sonra Ilgaz ve Barlas oldu. İki zıt kutup oğlum. Annen yetişemez iken küçücük yaşında bile onları ağlarken susturmaya çalışırdın. Mutlu bir aile olmuştuk. "  dedi ve yüzündeki tebessüm silinip, yerine saf öfkeyi bıraktı. Kanı çekilmiş gibi eli ayağı birbirine dolanmış, avuç içlerini sıkıyordu. "O gece. Ben daha rutbe atlamadan önce, son bir görev verilmişti. Riski çok büyüktü. Ben kabul ettim. Sizi bırakıp gidecek iken, Nergis de benim ile gelmek istedi. Engel olamadım. İlk başta iplerin hepsi bizim elimizdeydi. Ta ki pisi pisine gelen kurşunun önüne Nergis benim için kendini atana kadar. O an hayat da, dünya da durdu. Benim hayatım da dünyam da oydu zaten." sustum. Çünkü bu anlattıklarından bir anlam çıkaramıyordum.

"Bu işte hislere yer yok. Ya Birlik'den ayrılırsın yada Beyaz'dan vazgeçersin. O kadar. Kararını 4 gün sonra ki toplantıda vermek zorundasın. " dedi eski soğuk kanlılığına geri dönerek.

Siyah Ve Beyaz Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin