14.Bölüm

48 9 2
                                    

Gözlerimi, başımın üstündeki uğuldama gibi gelen sesler ile aralamak istedim fakat. Bu bende etkiye tepki olarak daha kötü bir baş ağrısına dönüştü.

"Ah" istemsizce dudaklarımdan dökülen bu iki harf ile tüm sesler kesilmişti. Hadi ama bu çok ironi. Gözlerimi zorlada olsa açıp, karşımdaki ki iki çift kızgın göze çevirdim. Biri tsunami etkisi yaratacak kadar mavi, diğeri ise kaplan gözü gibi yırtıcı.

"Sonunda uyanabilidin! Bende nasıl uyandırsam da öyle öldürsem diye düşünüyordum. En azından birinden kurtulduk..." dedi Mercan yanımda biterek. Gerçekten kızgın görünüyordu.

"Bu sefer bende eşlik edebilir miyim?" dedi Ilgın'da, Mercan'a destek çıkarak.

"Kızlar saçmalamayı kesin de üzerimi değiştireyim. Okula gidip, ödevi teslim etmemiz gerekiyor Karan'la. "

"Hala ödev diyor ya Mercan. Vallaha ben dalarım bu şırfıntıya..." dedi ve üzerime atıldı. "Gerizekalı! Bizim burda sana birşey olacak diye canımızdan can gitti, sen çıkın gidin diyorsun odadan. Senin o kızıl saçlarını birer birer yolar, yumak yapar, atkı işlerim. Beni çıldırtma!" midemin üzerine oturmuş, saçlarımdan çekiyordu. Dediklerine gür bir kahkaha attım.

"Cidden çok korktum(!) Sen atkı örmeyi biliyor muydun ya?" dedim gülmeye devam ederek. Mercan'ın mizacında dehşet bir ifade belirmişti.

"Bu sefer ben bile korktum Ilgın. Yılmaz babayı arasak iyi olacak bence..." dedi ve ayaklandı. O an gülmeyi kestim. Anılar birer birer gözümün önünde belirmeye başlamıştı.

"Bence daha fazla incilerini dökmemelisin." dedi Siyah.

"Sen ned-..." sıcacık dudakları, dudaklarımın üzerine kapandı.

"Mercan!" diye bağırdı Ilgın. "Birşey oluyor yine. Hemen doktoru ve Yılmaz babayı ara!''

Koştum, koştum. Ve onu gördüm. Dizlerimin bağı çözülmüştü.

Dede...

"Arya, Arya kendine gel canım." saçlarımı okşuyordu. Ama sesler karışmaya başlamıştı. "Özür dilerim. Özür dilerim. Benim yüzümden..."

"İlgilendirmiyor öyle mi?! Farkında mısın bilmiyorum ama çocuk değilsin artık! biz bu görevi beraber yapıyoruz. Öyle başına buyruk hareket edemezsin! Şımarık bir çocu-..."

"Bana küçük çocuk benzetmesi yapmayı kes! Ben hiç çocuk olmamış iken bana küçük çocuk benzetmesi yapamazsın! Buna hakkın yok..."dedim ve dizlerimin üzerine çöktüm.

"Özür dilerim, öyle demek istememiştim" dedi ve bana sarıldı.

O an herşey karardı. Aklımda kalan ve duyduğum son ses ise adımın hızla açılan kapı eşliğinde son bulmasıydı.

🌿🌿🌿🌿🌿🌿🌿

Gözüme vuran beyaz ışık, tepemde dikilen 3 baş ile, gölge düşmüş yüzlerini seçmeye çalıştım. Neredeydim ben?

"Ne oldu bana?"

"İyi misiniz Arya hanım?" yabancı gelen bu sesin kime ait olduğunu çıkaramamıştım. Gayri istiyari bir cevap verip, bunun üzerinde takılmadım.

"Şu an iyi hissediyorum. Fakat şu ışığı gözümden çekerseniz daha mutlu olacağım. "

"Ah, çok özür dilerim. " dedikten sonra gözümün önündeki ışığı çekti. Ve simalar yeni yeni belirmeye başladı. Siyah saçlarının arasında ki beyaz saçlarını arkasında at kuyruğu yapmış, uzun bir çehreye ve bardak altı gibi gözlüklerle sahip biri vardı. Beyaz bir önlük giymiş, başımın üzerinde dikiliyordu. Ilk defa gördüğümden emindim.
Kafamı biraz sağa çevirdiğimde gözleri ağlamaktan kızarmış, iki çift mavi göz gördüm. Ilgın gereğinden fazla endişe yapmıştı yine anlaşılan. Mercan'a da bir göz gezdirdikten sonra onunda sinirinden hiçbirşey kaybetmediğini anlayabiliyordum. Gözlerim kararmadan önce bana baktığı gibi asi ve yırtıcıydı. Solumdan gelen ses eşliğinde, doktor olduğunu tahmin ettiğim kişiye çevirdim.

Siyah Ve Beyaz Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin