Müzik; Cem Belevi-Günaydın sevgilimArya...
Kerem'le kısa süreli yaptığımız boy gösterisi sonucunda, pisten inmiş gidecekken; koridorda burnuma dolanan o tanıdık kokuyla durakladım. Sanki Karan yanımdaymış gibi, sıktığı o erkek parfümü tüm hücrelerimi birer birer kaplamıştı. Başımı döndüren türden bir parfümü vardı. Kalp atışlarım yerinde durmaksızın hızla göğüs kafesime baskı yaparken, elim istemsizce kalbime gitti. Olmayacak bir dua'ya amin demekti bizimkisi. İçimde filizlenen bu tohumu ben sevgim, şevkatimle beslersem, sorumluluğunun altından sonra nasıl kalkacaktım? Unutmayacak mıydım onu beslemeyi? Biri gelip kökünden sökmeyecek miydi benim tohum olarak ektiğim filizimi? Belkide burda, bu kapıdan çıkarken dizginlemeliydim herşeyi. Eskisi gibi ona arkadaş, bir ortak gözüyle bakmalıydım. Solum da kalan duvara kollarımı dayadım bir süre. Çıkmaya hazır değildim ki ben.... Ondan uzak durmaya ise hiç hazır değildim.
..................
Zorda olsa kendimi yukarı attığım sırada, işlerin yeniden başa sarpa sardığını fark etmemle ellerim bilgisayarımın düğmeleri arasında gezindi. Bilincim kaybolmadan kendime gelmeye çalışıyordum. Kısa bir sürenin ardından ekranda beliren gülen yüz, bayılmak üzere olan yüzümü gördüğünde soldu...
"Arya neyin var senin?"
"Ben iyi değilim deli doktor. Yorgun, korkak ve bitkin hissediyorum. Düşünebiliyor musun? Onca adamdan korkmaz iken, kendi kalbimden korkuyorum. Aradan geçen onca zamanın sonunda ilk defa burası kıpırdıyor." ellerimle kalbimi gösterdim. "Ben yeniden onu duyuyorum. İzin istiyor benden. Filizlenmek istiyor. Korkuyorum, ben çok korkuyorum." hıçkırıklarım eşliğinde gökyüzünde bir gümbürtü koptu. Benim sessiz çığlıklarımı bastırmak istercesine hızlandı. Yağmur damlaları çarpıyordu artık camımın en kuytu köşelerine. Aynı bir zamanlar unuttuğum merhametin, sevginin en ücra köşelerine, Karan'ın da dokunduğu gibi.
"Arya kendine gelmelisin. Sakinleş ve bana bakmaya çalış. İlaçların nerde?" dedi. Duymuyordum ki ben şuan onu. Kulaklarım duyuyor, yüreğim onun seslerini tıkıyordu. Kendi kendimi sakinleştirmeye ve bir yandan da derin derin nefesler almaya çalışıyordum.
"Arya nefes al ve bana bak. Hadi kızım." dedi, az çok kendime gelirken, sorularını yineledi. Dediklerini harfiyen yaptıktan sonra, kendime gelebilmiştim.
"Teşekkürler doktor. Ben biraz hava alacağım." dedim bulanık bir kafayla, dışarı çıkmak istiyordum. En azından biraz daha içimi dökmek, gökyüzüyle bir bütün olmak istiyordum.
"Kızım orda hava yağ-..." devam etmesine fırsat vermeyip, üstümdekilere aldırmadan aşağı indim. Birden fazla kova suyu ard arda boşaltırcasına yağmur yağıyordu. Herkes kaçmakta iken ben dışarı çıktım. Kimse yokken kaldırıma çöküp, sessizce orda ağladım. Ben tekrardan sever isem kaybetmeyecek miydim onu? Aynı ailemi en sevdiklerim elimden aldığı gibi de onu en sevdiğim kişi elimden almayacak mıydı? Yasak değil miydi? Neden bunu yaptım, neden sevdim onu?
"Arya?" yine ondan kaçarken onu buldum. Yukarıda geçirdiğim krize göre biraz daha sakindim. Beynim uyuşuk, hareketlerim ağır ve yavaştı.
"Neden senden kaçarken sende buluyorum kendimi? Neden yanımdasın ya?! Senide almayacaklar mı benden?" dedim, kafam buruk bir çocuk gibi eğilmişti. Yanıma oturdu, elleri yüzümde gezindi. Sıcak, merhamet dolu.
"Neden kaçıyorsun ki benden? Kim alabilir ki seni benden yada beni senden. Sen burdasın." ellerim soğuktan buz tutarken, onun sıcacık kalbinin üzerinde durdu kaldı. Aynı atıyordu kalplerimiz. "Sen burdasın zaten. Burdan ancak ölüm alabilir seni." Ölüm fikri tekrardan beynime ilişince duran yaşlarım geri döküldü. Ailemi de ölüm almıştı benden...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Siyah Ve Beyaz
ActionKalbini aşka mühürlemiş bir insan, aşık olabilir miydi? Bence olamazdı... Peki ya içinde oluşan bu kıpırtılar neydi? Başını döndüren, dünyayı durduran. Kalbini yerinden oynatan, karnında kelebekler uçuşturan. Bu hissettiklerinin tanımı neydi? ...