Arya...
Hakan bey aracılığıyla gönderdiğim o mesajdan sonra, onayladığını belirten karşılıklı bir mesaj almıştım.
Bunu kafede bir garsona kağıt vererek bildirmem ve Hakan bey'e vererek iletmemem belki saçmalıktı, fakat ona güvenmediğim de aşikardı. Her işe burnunu sokması hoşuma gitmiyordu."Eee ne zaman gidecekmişsiniz? Bizde geliyormuyuz?" diyip, elindeki kahve bardağıyla karşıma oturdu Ilgın. Masanın dört bir köşesini incelediğimin yeni farkına varıp, başımı kaldırdım.
"Sizin gelemenize gerek yok. Zaten eski, boş bir çiftlik evi. Birşey olacağını düşünmüyorum. " dedim bana da aldığını yeni fark ettiğim kahvemden, bir yudum alarak. İçim ısınmıştı.
"Ne düşünüyorsun?" dedi Ilgın ve devam etti. "Yani kafanda ne tilkiler dönüyor yine?" daldığımın yeni farkına vararak, sorusuna cevap vermeye çalıştım. Parıldayan deniz gözlerinin içine bakıp:
''Hiç. Her zamanki gibi." dedim ve sahte ama inandırıcı olduğunu düşündüğüm gülümsememi sergiledim. Bugün hiç tadım yoktu. Durgunluk bir yana, içime öküz oturmuş gibi hissediyordum.
"Peki o zaman. Mercan'ın dersi ne zaman bitiyormuş?" olduğum yerde kıpırdanmama sebep olan sorularla, gözlerimi devirerek karşılık verdim.
"Ne kadar çok soru sordun bugün!" dedim, isyan ederek. Sorularına cevap verecek takati bulamıyordum kendimde.
"Aman be." dedi ve ayaklandı.. Ben eve geçiyorum. Yoruldum bugün. Sen geliyor musun?" çantasını ve ceketini alarak tepeme dikildi. Başımı göz hizasına doğru denk getirip, baktım.
"Ben gelmeyeceğim bugün. Biraz kafamı dinleyeceğim. " dedim. Bu benim antreman yapmak istediğimi özetleyen bir cümleydi.
"Peki o zaman. Ben kaçtım. " dedi ve hızla uzaklaştı. Bende bir süre boş boş etrafı inceleyip, bahçeye çıktım. Havaların soğumasından dolayı, kar yağmaya başlamış, kaldırımlar buz tutmuştu.
Bir süre öylece yürümeye devam ederken, arkamdan atılan birşeylerle durdum. Islaklık, soğuk... Hadi ama! Sert bakışlarımı bana bunu yapma cürreti gösteren kişiye çevirdim. Sırıtıyordu..."Çok mu komik?! Ben gülecek birşey bulamıyorum da..!" yüzündeki sırıtış, kahkahalara yer verince benimde sinir kat sayım artmaya başlamıştı.
"Bence komikti. Aynı şuan olacaklar gibi. " elini aşağı indirip, bir parça karı elinde yuvarladı.
"Hayır, sakın onu-..." dedim ve yüzüme inen karın ıslaklığıyla durdum. "-sakın atma!" diyip üzerine yürümeye başladım. Kahkahaları git gide artıyordu.
"Komikti ama." dedi. Ölümcül olduğunu düşündüğüm bakışlarımı üzerine diktim.
"Komik olanı göstereceğim sana şimdi. Seni kardan adam yapayım de sen o zaman gör. '' üzerine doğru ilerlemeyi kesip, elime doldurduğum karları hızla üzerine attım. Gülümseyen suratına denk gelen her kar topunda gülümsemesi genişliyor, benimde çattığım kaşlarım düzelmeye başlıyordu.
"Gülmesene! Seni kardan adama çeviriyorum. Neden gülüyorsun?!" dedim şaşkın şaşkın bakarak.
"Çünkü sende gülümsüyorsun." dedi. Güldüğümün yeni yeni farkına varmam beni şaşırtırken, Arda; için böyle bir tepki vermem çok normal görünüyordu.
"Her neyse. Bunu neden yaptın?" dedim ve eski halime geri büründüm. Gereğinden fazla samimiyete gerek yoktu.
"Çatmasaydın o kaşlarını, bunları yapmazdım. " dedi sırıtarak. Gözlerimi devirip, üzerimdeki karı temizledim. Her yerim ıslanmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Siyah Ve Beyaz
ActionKalbini aşka mühürlemiş bir insan, aşık olabilir miydi? Bence olamazdı... Peki ya içinde oluşan bu kıpırtılar neydi? Başını döndüren, dünyayı durduran. Kalbini yerinden oynatan, karnında kelebekler uçuşturan. Bu hissettiklerinin tanımı neydi? ...