Geçen hafta bölüm yazamadım sınavlarımdan dolayı fakat son bölümü çok okuyan da olmamıştı. Meşgul olduğunuzu düşünüp, moralimi bozmak istemiyorum iyi okumalar.
Sabah kalkar kalkmaz yeni evimizin bulunduğu alanda koşuya çıktım. Şimdi ise 2 saatlik koşumu küçük bir ara ile ödüllendiriyordum. Elimdeki matarayı, kurumuş dudaklarıma doğru götürüp bir yudum aldım. Boğazımdan akıp giden ılık suyun, ihtiyacımı bir yudumla karşılamadığını fark edip ard arda iki üç yudum daha alıp mataranın kapağını kapattım. Sırtımı banka yaslayıp, derin bir nefes çektim, koşunun yorgunluğuyla hızla inip kalkmakta olan ciğerlerime. Saat 4 civarında çıktığım koşunun karanlıkta ki halinden eser kalmamıştı. En sevdiğim şeyi yapıp, güneşin yavaş yavaş yükselişini izledim. Bu beni ayrı bir şekilde mutlu ediyordu.
Rüzgarın tenimi okşayan, kulaklarımda yankılanan ninnisi ile mayıştım. Gözlerimi kapatıp, ağaçların rüzgarın etkisiyle çıkardığı hışırtıyı, kuşların cıvıldayan sesini, yanıma yaklaşan ayak sesini... Dur bir dakika! Ayak sesi mi?! Bedenimi sakin tutmaya çalışarak sol tarafımdaki hareketliliğin ne olduğunu anlamaya çalıştım. Ayaklarının altında ezilen dalların ve yaprakların hışırtısıyla anında gözlerimi aralayıp, gelen kişiye baktım. Kumral saçları, beyaz teni ve kahverengi gözleriyle beni izlemekte olan kişi uzun boylu zayıf bir erkekti. Muhtemelen benimle aynı yaşlardaydı.
Dudaklarının kenarında beliren gülümsemesi benim şaşkın ve sinirli bakışlarımla daha da genişledi. Eğleniyor gibiydi!...Sert bakışlarımı üzerinde gezdirip;
"Ne yaptığını zannediyorsun sen!" dedim, çatılmış kaşlarımla.
"Sadece...'' dedi ve solumdaki boş alana kurulup, kollarını arkasında iki yana doğru açtı. "Bu genç bayanın burda tek başına ne yaptığını merak etmiştim." dedi. Sesindeki ukalalık ve dudağının kenarında beliren tebessümün daha da sinirlenmeme neden olmuştu. Gittikçe sertleşen bakışlarımı tek tek üzerinde gezdirip, "Sus ve gevezelik etme!" dedim gözlerimi geri kapatarak. Eski sakin, huzurlu halimden eser kalmamıştı. Yanımda insanların oluşu beni kendi dünyam'dan soyutluyordu.
"Ama ayıp oluyor. Senin gibi şirin bir kızın böyle davranması." dedi ve benimde gözlerim tekrardan aralandı. Bıkkın bakışlarla onu süzüp "Bence şansını fazla zorluyorsun." dedim. Yüzünde yer edinen gülümsemesi genişledi. "Sert kız." dedi. Gözlerimi devirdim. Sen bir de yaptıklarımdan haberdar olsan(!) Ayağa kalkıp yürümeye başladım.
"Nereye?" dedi arkamdan. Duymazdan gelip, yoluma devam ettim. Arkamdan yaklaşan adım sesleriyle ani bir şekilde arkamı döndüm. Dönmem ile bana çarpan sert bir vücutla afallayıp, anında kendimi toparladım. Zayıf demiştim Di mi?(!)
"Bak açık bir şekilde konuşalım. Benden ne istiyorsun?" dedim, sakin bir şekilde. Yüzünden anladığım kadarıyla kötü birine benzemiyordu fakat tanımadığım insanlarla muhattap olmak istemiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Siyah Ve Beyaz
ActionKalbini aşka mühürlemiş bir insan, aşık olabilir miydi? Bence olamazdı... Peki ya içinde oluşan bu kıpırtılar neydi? Başını döndüren, dünyayı durduran. Kalbini yerinden oynatan, karnında kelebekler uçuşturan. Bu hissettiklerinin tanımı neydi? ...