Pera& Toygar Işıklı Unut
Bugün ki buluşmadan sonra arabama binip, evin yolunu tuttum. Sakin ve ıssız sokaklardan, kısa bir süre sonra çıkıp eve varmıştım. Ben kızların uyuduğunu düşünüp odaya çıkacakken, salonun lambası birden açıldı. Demek ki kızlar daha uyumamıştı.
Ayakkabılarımı çıkarıp, terligimi giydim. Ardından krem rengi, spor koltuklarımızın ve şu yeşili perdelerimizin süslediği salonumuza ilerledim. Sol tarafında bahçeye açılan cam kapımız, onun yanında ikili koltugumuz ve hemen çaprazında olan iki tane tekli koltugumuz vardı.
İkili koltukların bahçeye bakan kısmında Ilgın, diğer tarafında ise Mercan oturuyordu. Kollarını göğüslerinde birleştirmiş bana bakıyorlardı."Anlatmanı bekliyoruz." dedi Mercan, donuk bakan ela gözleriyle. Tekli koltuklardan birine oturup, sırt çantamı çıkardım. Yanında ki tekli koltuğa tek bir hamlede atıp, gözlerimi Ilgın'a diktim. Onun da Mercan'dan farklı kalır yanı yoktu. Açık mavi gözleri koyulaşmış, tedirgin olduğu zaman ki gibi parmaklarıyla oynamaya başlamıştı.
"Bana bakma boşuna Arya. Bu sefer haklıyız, bize bir açıklama yapmak zorundasın."
"Tamam, peki. " dedim başımı öne eğip, nerden başlayacağıma karar vermeye çalışarak.
"Hadi!" dedi, Ilgın sabırsızlıkla.
"Yılmaz baba dün beni yanına çağırdı. Benimle birşeyler konuşmak istediğini söyledi." Mercan yerinde kıpırdanıp;
"Biz olmadan mı?" dedi şaşkınlığını dile getirerek. Haklıydı. İlk duyduğumda bende şaşırmıştım.
"Evet. Sonra ben yanına gittim. Bir görevin olduğunu ve bu göreve beni de dahil etmekten emin olamadığını söyledi.
"Nasıl bir görev olabilir de bu kadar endişelenebilir ki?" dedi Ilgın, kırıldığını belli ederek.
"Hem devletle çalışıp, görevlerine yardım edeceğim, hemde onu bulacağım. " dedim, kararlı ses tonumla.
Mercan anında ayağa fırlayıp;
"Buna izin veremiyorum Arya! Tamam birçok kez görev yaptık ama devlet çok tehlikeli. Seni tek bir hatanda öldürürler. Hem, hem onu bulmaya çalışırken bir yandan devletle nasıl çalışacaksın? Anlarlarsa bitersin! Yılmaz baba buna nasıl izin verir?" dedi hiddetle.
Bir sağa, bir sola dönüp duruyordu. Ilgın ayağa kalkıp;
"Sakin ol Mercan. Bırak'ta devam etsin." dedi. Mercan'ın yerine geçmesiyle, devam ettim.
"Kimliğin deşifre olmasın diye maske takıyorum ve bir ortağım var. Görevleri beraber yapacağız. Şimdi de onun yanından geliyorum zaten." dedim.
"Hadi ya, ortağın var birde(!) Hiç tanımadığın birine nasıl güvenebilirsin?! Ayrıca maske takmak nedir ya? Film mi çeviriyoruz burda..!" dedi, alayla harmanlanmış öfkesiyle.
"Ne yapabilirdim Mercan? Onu bulmak için herşeyi denedim! Olmuyor! Bu son çarem! Sonunda ölüm dahi olsa vazgeçmeyeceğim..!" ayağa kalkıp, devam ettim. "Ayrıca maske olayına da gelirsek, devlete dair görevler hiç yapmadık. Bu nedenle okula daha rahat gittik. Ama bu sefer ki farklı. Kimliğim anlaşıldığı an biterim..!" dedim, odama doğru yönelerek.
"Bizi hiç düşünmedin mi Arya? Kardeşimize birşey olursa biz ne yaparız? Bizi hiç düşünmedin mi!" sonuna doğru sesi incelmişti. "Biz ne olursa olsun senin yanında olmayacakmıydık? Neden şimdi biz olmadan, kendi başına halletmeye çalışıyorsun?" dedi Ilgın. Dedikleriyle olduğum yerde durup, arkamı döndüm. Kırılmıştı. Endişeleniyordu ve ben ilk defa bencilce davranıyordum. Ağzımı açıp, konuşacağım sırada;
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Siyah Ve Beyaz
AksiKalbini aşka mühürlemiş bir insan, aşık olabilir miydi? Bence olamazdı... Peki ya içinde oluşan bu kıpırtılar neydi? Başını döndüren, dünyayı durduran. Kalbini yerinden oynatan, karnında kelebekler uçuşturan. Bu hissettiklerinin tanımı neydi? ...