17.Bölüm

17 10 15
                                    

Karan'dan....

Sinirden gözlerim fırıldak gibi ortada dönüyordu. Edward mıdır her ne zımbırtı ise Arya' nın elini öptüğü sırada ki bakışları ve ona doğru masumane görünen sözleri sinir etmişti. Bu adamda toplantıya girdiğimden beri hoşuma gitmeyen birşeyler vardı.

Beyaz odaya ilk adımını atarken ki ona bakışları, hayranlık doluydu. Düşüncesi bile sinir ediyordu. Elim istemesizce yumruk olurken, bir diğer elimle de kravatımı genişlettim. Ardından bakışlarını bana döndürüp, zümrüt yeşili olmuş gözleri ile elime, ardından gevşettiğim kravatıma baktı. Benim ise gözlerim onun üzerinden ayrılmıyordu. Tarif edemeyeceğim kadar nefes kesici ve kusursuz görünüyordu.

"Yarın akşam yola çıkmanız gerekecek. Eşyalarınızı toplasanız iyi edersiniz." dedi sıkıntıyla babam. Birşeylere canı sıkılıyor gibiydi.

"Canını sıkan nedir?" dedi Arya. İçimi okumuşçasına.

"Hoşuma gitmeyen şeyler var bu çocukta. Siz her ihtimale karşılık eski evinizde kalsanız iyi olur..." dedi Yılmaz baba.  Eski ev derken?

"Eski ev derken baba?"dedi Ilgaz.

"Kızların Londra'da kaldıkları evleri. " dedi. Eskisi kadar maske olayını kafaya takmıyor gibiydi. "Size de kızların evlerinin üstünde iki katlı bir daire tutarız. Orası kızların bildiği üzere bizim Birlik'de görev yapanların oturduğu bir bina. Her hangi bir durumda size yardımcı olacaklardır." dedi. Kızların bir sürede Londra'da kaldıklarını öğrenmek, beni şaşırtmamıştı. Arya okula ilk geldiği zamanlar bir süre ingilizce notlar alıyor ve konuşup duruyordu. Nerden biliyorsun demeyin... Azıcık, dikkatli bir şekilde onu incelemiş olabilirim.

"Bana uyar." dedi Barlas ve Ilgaz aynı anda cevap vererek. Kızlarda onayladıktan sonra kapıdan birer birer çıktılar. Bende gidecek iken arkama dönüp, babamı inceledim. Konuşmamız gerekiyordu. 

"Baba biraz konuşabilir miyiz?" dedim. Masada gezinen bakışları beni buldu. Ve otur dercesine eliyle sandalyeyi gösterdi. Kapıyı arkamdan kapatıp, eliyle gösterdiği sandalyeye oturdum.

"Dinliyorum." dedi. Ellerimi masanın üzerine koyup, bir süre parmaklarım ile oynadım.

"Baba senin bana anlattığın gibi olmayacak, ben buna izin vermeyeceğim. Senin bana tekrardan güvenmeni ve beni öylece yolcu etmeni istiyorum. Ben ikimize de zarar gelemesine izin vermeyeceğim. Söz veriyorum."
Bir süre hiç konuşmadı, sadece sustu. Zifiri bir karanlık içerisinde, kalmış ve sadece kendi kalp atış seslerimi duyuyor gibi hissediyordum. Bekledim. Bana cevap vermesini, 'peki evlat' demesini, ama o konuşmadı. Bende de bir umut kırıntısı kalmamıştı. Sandalyeyi arkama doğru itip kalktım. Kapıya doğru ilerlerken;

"Gel buraya Eşşek sıpası. Kocaman adam oldu ama hala boynunu büküp gidiyor yanımdan." dediği sırada dünyalar benim olmuşçasına mutlu oldum. Anında yanına gidip, kocaman sarıldım. Belkide öz babam değildi, yada Nergis anne öz annem değildi ama onlar benim hiç sahip olmadığım en güzel değerlerim ve ailemdi. "Sana güveniyorum oğlum. Bir hata yapmayacağına da eminim. Nergis'in dediği gibi "Sen bana benziyorsun.". Sen benim kanımı taşımasan da benim yüreğimin, gençliğimin beden bulmuş halisin. Belkide bu yüzden bu kadar çok korkuyordum.  Ama artık eminim. Kardeşlerine ve kızlarıma sahip çık tamam mı hergele?" dedi ve omzuma iki hafif darbe geçirip, uzaklaştı. Gözlerinin içi parlıyor ve bana gerçekten içimi sıcacık eden o güven duygusunu hissettiriyordu.



...................

Dün babamla yaptığımız konuşmadan sonra alel acele toparlanıp, derin bir uykuya daldık. Şimdi ise burda, bavulların makinadan inmesini bekliyorduk. Yeni okullarımız, yani ikizler ve benim için yeni olan okul kayıtlarımız yapılmıştı. Herşeyin 24 saatten kısa bir sürede gerçekleşmesi beni şaşırttı desem yalan olurdu. Fazlası ile güçlü, devletler arası çalışan ajanlar olmak, yeri geldiğinde ne kadar zor olsada baş edilemeyecek türden değildi. En azından şimdilik.

Siyah Ve Beyaz Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin