Mark elinde Marşmelov yığının oraya bakıyordu ki bir kitap yığının en üstüne düştü. Kardeşler kitabın yanına gitti. Kitapta ne yazdığına baktılar.
Torunlarım, o diyar çok mu güzel ? Niye gelmediniz hala ! O yeri çok merak ediyorum. Gelin sonra ben gireceğim, yazıyordu. Mark:
--Sakın gelme ! Burası çok kötü. Çıkamıyoruz ! diye bağırdı. Johnson eşyaları çalınmasın diye yeri kazıp değerli eşyaları içine koydu. Luke yere eğilmiş yerdeki minik hareketli canlılara bakıyordu. Hepsi ağzında bir cisim, deliğe giriyordu. Mark baltası ile kesmeye çalıştığı ağaca geri döndü. Bir süre sonra ağaçtan sesler çıkmaya başladı. Mark korkarak geri çekildi. Koca ağaç sallanmaya başladı. Ağacın üzerindeki kuşlar uçmaya başladı. Ağaç büyük bir hızla düştü. Yer sarsıldı. Kardeşler korkudan ağaca yaklaşamadı. Mark baltayı bırakıp:
--Burada bir daha ağaç kesmeyeceğim. Burada bir ağaç bile bizi öldürebilir, dedi. Jhonson tüm eşyaları sakladıktan sonra keşfe çıktılar. Luke:
--O kampa bir daha gidelim. Eğer gelip eşyalarını almadılar ise o çantayı yanımıza alalım karşılığında yere bir zümrüt koyarız. Johnson:
--Bu diyarda çok durduk. Yakında gece olur. Yarın alırız. Mark:
--Ama daha güneş yeni tepeye vardı. Zamanımız var. Luke:
--Ben hem yayı hem de oklarımı aynı anda tutamıyorum. Çantaya bakacağım, dedi ve gitti Mark ta peşinden gitti. Jhonson gece yaratıklardan korunmak için bir şey yapıyordu. Mark yürürken:
--Bana sen mi su şişesi attın. Luke:
--Sana neden su şişesi atıyım, dedi. Mark:
---Yüzümde su var ve ben de su şişesi yok. Luke:
--Benim suratımda da su var. Galiba bu diyarın bir özelliği. Kampa vardılar ve tüm eşyalar olduğu yerde duruyordu. Luke çantayı sırtına taktı sonra yere bir zümrüt bıraktı. Artık daha fazla eşya taşıyabileceklerdi. Yığından biraz zümrüt, ok ve yemek topladı. Daha uzaklara gidip çıkış portalını arayacaklardı. Kardeşlerin karnı acıkmıştı. Çiğ patates alıp ikiye böldüler. İlk bölüp daha çok yemekleri olduğunu düşünüyorlardı. Yediler ama tadı çok kötüydü. İlk kötü yiyecekleri bitirecek sonra iyi yiyecekleri yiyeceklerdi. Patates doyurmayınca çiğ koyun eti yediler ama bunun da tadı çok kötüydü.
--Johnson, fırın yok mu ? Neden çiğ çiğ yiyoruz.
--Fırınımız kırılmış. Çalışma masasında yapmaya çalıştım ama taşlar hem elime hem de masaya sığmadı. Bir süre sonra Kardeşler hazırlandı ve etrafı araştırmaya başladılar.
Devam edecek...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MİNECRAFT ÜÇ KARDEŞ 2: DÜNYA PORTALI
Ciencia Ficción*BİTTİ* Birinci kitap ile çok bağlantılı değildir. Üç kardeşin komik maceralarını okumanızı, yorum yapmanızı ve sevmenizi dilerim.