--12. günden sonrasını bulamadık.
* * *
O sırada sağ taraflarından gürültüler yükseldi. Uzaktaki ağaçlar bir bir devriliyordu. Bunca gürültüden, ufak bir rahatlık sağlamak için kardeşler ellerini kulaklarına götürmüştü. Devrilen ağaçların oraya bakıyorlardı. Sıra en öndeki ağaçlara geldiğinde ilk başta uzun bir boru gördüler. Öndeki ağaçlar yıkıldığında dev araç karşılarına çıktı. Gecenin zifiri karanlığında araçlar net görünmüyordu ama araç köşesiz borusunda oluşan bir patlama ile aydınlandı ve tüm kenarları net göründü. Arkasında birkaç araç daha duruyordu. Patlayıcı atan bir sistem gibi çalışıyordu. Borunun yönünü değiştirerek patlayıcıyı nereye atacağını ayarlayabiliyordu. Kendi bilgilerine göre böyle bir icat inanılmaz ve korkutucuydu.
Atılan patlayıcılar canavarlara büyük hasar verdi. Araçlar kardeşlerin üzerine doğru ilerliyordu. Kardeşler panikle kendilerini kenara fırlattı. Koca araçlar ilerleyip toprak ve taş yığınını dağıttı. Yığının içindeki eşyalar da etrafa saçıldı.
Bir canavarlar ölse bile portal beş on tanesini birden fırlatıyordu. Her askerden bir bağırış çıkıyordu:
--Tanklar yardıma geldi birazdan uçaklarda yardıma gelir !
--Geri çekilmeliyiz !
--Zombi olan askerlere dikkat edin !
--Önünüze çıkan her şeye ateş açın !
--Korkup kaçmak yok. Burada kalmalıyız !
Creeperlar sessizce tanklara yanaşıp patladı. Öndeki iki tank patlamalarla hurdaya döndü. Patlamalardan dolayı zombilerin kıyafetleri alev almıştı. Bu ateş zifiri karanlığı az da olsa aydınlatıyorlardı. Yanan zombiler açık hedef olmuştu. Barut kokuları içinde delik teşik oldular. Fırtınalı hava dinmiş, yağmur çilemeye başlamıştı. Endermanler fırtınanın dinmesi ile daha sakinleşmişti ama ıslak zemin ve hafif yağmur yüzünden ışınlanmadan duramıyorlardı. Savaş alanının ortasında kalan göl, patlama ve ateş açma seslerinden dolayı dalgalanıyordu. Portaldan bu sefer başka bir canavar çıktı. Bu bir zombi domuzdu. Kılıcı ile etrafı tarıyordu. Koluna isabet eden bir iki kurşun ile öfkelendi ve askerlere doğru hızla koşmaya başladı. Askerlere daha hızlı ulaşmak için gölün içinden geçmeye çalıştı. Gölün altına daldı. Burada kimse onu fark edemiyordu.
* * *
--Ortalık daha fazla karışmadan portaldan geri dönmeliyiz.
Mark patlamalardan ortaya çıkan kraterlerde zırhlarını gördü. Koşarak iki elmas kask ve elmas kılıcını aldı. Geri döndü ve Johnson'a kasklardan birini verdi. Luke'a da uzattı ama Luke:
--Başıma taş gibi ağır kasklardan takmayacağım, diyerek geri çevirdi.
--Nasıl geri döneceğiz ? Johnson:
--Aklımda bir fikir var ama çok çılgınca.
Planı kardeşlerine anlattı.
Devam edecek...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MİNECRAFT ÜÇ KARDEŞ 2: DÜNYA PORTALI
Ciencia Ficción*BİTTİ* Birinci kitap ile çok bağlantılı değildir. Üç kardeşin komik maceralarını okumanızı, yorum yapmanızı ve sevmenizi dilerim.