13- ŞEHİR

104 7 1
                                    

Bu pis yerden gidelim, evimi özledim. Koşarak yolu izlediler. Yolda bir at arabasına rastladılar. Johnson artık her şeye şaşırmayı bırakmıştı. Kardeşleri yorulduğu için adama:

--Biz de binebilir miyiz ? diye sordu. Adam olur şeklinde başını salladı. Kardeşler etraflarına baka baka dinlendiler. Yanlarından hızla bir araba geçti. Ağızları açık arabaya baktılar.

--Böyle balçık bloklu şeylerde iyi bir yere gidiyorsak çıkış portalını çok iyi devreler ile koruyorlardır. Yani işimiz kolay olacak. Birkaç araba daha görmeye başladılar. Şehrin uç kesimlerine geldiklerinde adam onları indirdi. Uzaklarda uzun büyük binalar gözüküyordu. Oraya ilerlediler gördükleri araba sayısı artmıştı. Üzerinde yatay yatmış huniye benzeyen daha büyük arabalar da hızla şehirden çıkıyordu. Buralarda evler derme çatma ama bir aradaydı. İlerledikçe daha güzel evler ve bilmedikleri şeyler görmeye başladılar. Daha kıyafetlerin neden ve nasıl kırıştığını anlayamayan bu üç kardeşin bunca farklı icadı görünce şaşkınlıktan ağızları açık gezmeye başladı. Onları gören gülüp geçiyordu.

Dakikalar sonra şehrin içlerine girmişlerdi. Kalabalıktan önlerini göremiyorlardı. Sürekli insanlar onlara çarpıyor ve bir şey olmamış gibi yollarına devam ediyorlardı. Mark yanına baktığında kardeşlerini göremedi. Aramaya çalıştı ama kalabalık hangi yöne gidiyorsa onu da o yöne sürüklüyordu. Johnson da kardeşlerini kaybetmişti. Bağırsa bile insanların ve arabaların gürültüsünden hiçbir ses net algılanmıyordu. Luke gürültüden uzak bir yere gitmeye çalıştı ama nereye gitse kalabalık ve gürültüden kurtulamıyordu. Kardeşlerin üçü de farklı yönlere ilerliyordu.

* * *

Bir saat sonra üçü de iyice uzaklaşmışlardı. Johnson kalabalığın içinde ters yöne bağıra bağıra kardeşlerini arıyordu. Kardeşlerini bulamadığı için deli olacaktı.

* * *

Luke deniz kıyısındaki banklardan birine oturdu. Sessizce denizi izledi. İki elini başına koyup kardeşlerini nasıl bulacağını düşündü. Yanındaki bankta insanlar yere bir sürü tohum atıp kuşları besliyordu ama sevmek istediğinde kuşlar korkup kaçıyordu.

* * *

Mark çarşıya girmiş, insanlara kardeşlerini soruyordu. Bir sokak çalgıcısı gördü. Etrafında hiç insan yoktu. Merak edip dinledi. Çalgıcı akordiyonunu daha kuvvetli çaldı. Şarkı bitince para dolu şapkasını Mark'a uzattı. Bir eliyle de para vermesini işaret ediyordu. Yaşlı adam da kardeşlere çikolata ikram etmişti. Mark'ta bunu ikram sandı ve bir avuç para aldı. Teşekkür edip uzaklaşıyordu ki adam kalkıp kalın sesi ile:

--Ne yaptığını sanıyorsun ?! Hırsız ! diye bağırıp kovalamaya başladı. Mark'ta korkup tabana kuvvet kaçtı koşarken hızlı gitmek için sıçrıyordu. Sıçrarken el ele tutuşan iki çifttin ortasına düştü arkasından çalgıcı adam gelirken hızla toparlanıp koşmaya devam etti. Peşine biri daha takılmıştı. Koşarken sürekli birilerine çarpıyordu. Çarptıklarının bazısı kovaladı bazısı da hakaret etmekle yetindi. Kovalayanlardan kaslı biri yetişip yakaladı ve kıyafetinden tutup havaya kaldırdı.

Devam edecek...

MİNECRAFT ÜÇ KARDEŞ 2: DÜNYA PORTALIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin