--Sen gel karakola derdini orada anlatırsın.
* * *
Luke ayrıldıkları yere gidecekti ama kardeşleri orada olsa bile onları bulamazdı. Onları bulmanın başka bir yolu olmalıydı... Sokakta bir kedi gördü. Demir kutu gibi bir şeyin yanına gidip kahve rengi küçük şeyler yiyordu.
--Biri kedisine balık vermeyi unutmuş herhalde kaçmış ama o yediği kakao mu ? Kediler kakao yemez ki. Yediği ne acaba, dedi ve kedi mamasından bir tane aldı. Tadı çokta kötü değil çiğ etlerden daha iyi. Bir tane daha almaya çalışırken kedi elini ısırdı. Yine o iksir damlasına benzer şey elinden akmaya başladı. Kedi pençelerini çıkarmış Luke'a kötü kötü bakıyordu. Bunun üzerine Luke bu diyarın hayvanlarından çekinmeye başladı.
* * *
Johnsonsokaktaki insanlara kardeşlerini nerede bulacağını sordu. İnsanlar ya derdini polise anlat ya da kayıp ilanı ver diyordu ama Johnsonpolisin de ilanın da ne demek olduğunu bilmiyordu. Birine o kelimelerin anlamlarını soracaktı. O sırada önüne siyah bir araçtan uzun boylu biri çıktı. Elinde siyah şapkaya benzer bir şeyi kafasına geçiriyordu. Önüne geçip:
--Bakar mısınız ? Polis ne demek biliyor musunuz ? diye sordu. Adam şaşırmış ve biraz korkmuştu. Öfkeyle:
--Ne diyorsun be, dedi. Johnson, herhalde bu adam da kulübedeki yaşlı gibi duymuyordu. Sesini yükseltip tekrar sordu.
--Polis ne demek biliyor musunuz ?! Bu gürültü müzik dinleyen dükkan sahibinin dikkatini çekti. Camdan dışarıya bakınca uzun boylu bir adam cebinde silah ile bir adamla konuşuyor. Hemen telefonuna sarıldı. Çalan müziği kapatıp polisin numaralarını tuşlamaya başladı. Bunu gören soyguncu arabadaki arkadaşına:
--Gördüler gördüler gaza bas, dedi ve arabaya binip oradan uzaklaştı. Johnson dükkana girip dükkan sahibine soracakken kadın sevinçle:
--Dükkanımı kurtardın ne istersen alabilirsin.
--Bir şey almaya gelmedim sadece polis ya da ilan ne demek biliyor musunuz ? Kadın telefonu uzatıp:
--Polisle konuşabilirsin, dedi.
* * *
Mark polis karakoluna gitmişti. Polisler üzerini aradı ama bir şey bulamadı. Mark'a:
--Nereden geldin ? Üzerinde nüfus cüzdanı falan yok. Kardeşin mi kayıp ? Nerelisin ? gibi sorular soruyordu. Mark'ta:
--Buraya bir portaldan geldim. Üzerimde bir zırhım bir de silahlarım vardı. Onlarda kardeşlerimde. Polisler meslektaşına hak vererek:
--Gerçekten de bir deliye denk gelmişsin ama bu silah zırh falan diyor. Hafızasını kaybeden bir asker falan olmasın... Masa başında bir eliyle çilekli donatını yiyen, diğer eliyle çizgi romanını tutan şişman bir polis:
--Yoksa dünyayı işgal etmeye gelen bir uzaylı neden olmasın. Kafasında darbe izi falan gözükmüyor. Asker olsa bu turist kıyafeti ile ince kollarla asker de olamaz. Portaldan geldim ve silahım var diyor. Bence kesin uzaylı.
Devam edecek...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MİNECRAFT ÜÇ KARDEŞ 2: DÜNYA PORTALI
Science Fiction*BİTTİ* Birinci kitap ile çok bağlantılı değildir. Üç kardeşin komik maceralarını okumanızı, yorum yapmanızı ve sevmenizi dilerim.