Yokuşun arkasında büyük, güzel bir sürü ev vardı. Yokuştan hızla indiler. Karşılarına bir adam çıktı. Önünde büyük bir koyun sürüsü yanında ise kahve rengi bir köpek. Elinde saman olmamasına rağmen koyunlar onu takip ediyordu. Yanında bir kurt, üzerinde büyük, deri bir kıyafet vardı. Kardeşler aynı anda:
--Bu adam kesin çok yetenekli biri. Böyle bir diyarda bu kadar eşyası olduğuna göre onunla konuşmalıyız !! dedi. Adam üzerine doğru koşan üç kişiyi görünce şaşırdı. Kardeşlerin elindeki silahları görüp:
--Bu halde ne avından geliyorsunuz ?
--Av mı ?!! Hiçbir hayvan avlamadık !!
--Kulaklarınızda sorun mu var ? Niye bu kadar bağırıyorsunuz ? Kardeşler yaşlı adamla o kadar konuşmuştu ki bağırarak konuşmaya alışmışlardı. Seslerini kısıp:
--Acaba bu diyardan nasıl çıkacağız ? Adam şaşırarak:
--Şu yoldan düz gidin tarlalara vardığınızda sağa dönün. Kardeşler sevinerek:
--Yaşasın sonunda buradan kurtuluyoruz ! Yardımınız için teşekkürler, dediler hızla yolu izlediler. Oysaki adamın bahsettiği köyden çıkma anlamıştı. Böyle sevindiklerini görünce şaşırdı. Herhalde ormanda avlanırken kayboldular ve yolu buldukları için bu kadar mutlu oldular, diye düşündü.
Kardeşler koşarak yolu izledi. Sokakta çok insan yoktu. İnek sesleri duyuyorlardı. Bu sesler evlerini hatırlatmıştı ama buradaki inekler daha farklıydı. Beyaz renkli, siyah lekeleri olan, büyük, sivri boynuzlu ve çok kötü kokuluydu. İneklerin yakınında tahtadan bir ev vardı. Merak edip oraya gittiler. Burası daha kötü kokuyordu. Johnson, yaşlı adamın burun hakkında anlattıklarını hatırladı. Eğer burnumu kapatırsam bu kokuyu almam diye düşündü. İçeride bir kadın ineklere bir şey yapıyordu. Luke hayvan beslemeyi sevdiği için kadının yanına gidip ne yaptığını sordu. Kadın:
-- Süt sağıyorum. İlk defa mı görüyorsunuz ? Bu arada Johnson nefessiz kalmış yüzü kızarmıştı. Elini burnundan çekti ve derin bir nefes aldı. Luke:
-- Bizim geldiğimiz yerde kovayı koyuyorduk, sonra süt doluyordu. Kadın şaşkın bir şekilde:
-- Süt sağma makinesi mi kullanıyorsunuz ? diye sordu. Luke çok anlamamıştı ama :
-- Hiçbir devre kullanmadan yapıyoruz, dedi. Mark ineğin suratına bakıp:
-- Bizim ineklere biraz benziyor ama yapısı çok daha değişik. İneğin suratına daha da yaklaştı. İnekte dilini çıkarıp Mark'ın suratını yaladı. Mark bir yandan suratını siliyor, bir yandan da:
-- Bu çok iğrenç ! diye bağırıyordu. Johnson:
--Bu pis yerden gidelim, evimi özledim.
Devam edecek...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MİNECRAFT ÜÇ KARDEŞ 2: DÜNYA PORTALI
Ciencia Ficción*BİTTİ* Birinci kitap ile çok bağlantılı değildir. Üç kardeşin komik maceralarını okumanızı, yorum yapmanızı ve sevmenizi dilerim.