Bir süre sonra Kardeşler hazırlandı ve etrafı araştırmaya başladılar. Uzun süre ormanda yürüdükten sonra bir yola çıktılar. Johnson yolu inceledi. Yola belirli aralıklar ile beyaz halı konmuştu. Yolda biraz ilerlediklerinde demirden bir tabela gördüler. Mark:
--Bu diyardakiler zengin olmalı. Tabelayı bile demirden yapıyor. Tabelada boynuzlu, ata benzeyen bir resim vardı.
--Acaba bunu neden koymuşlar, derken Mark bağırmaya başladı. Ne oldu diye sorunca:
--Koluma minik, siyah uçan bir şey kondu, dedi. Johnson:
--Yarasadır. Zarar vermedi ya.
--Yarasaya benzemiyordu ve köşesiz, kırmızı gözleri vardı. Çok iğrençti. Kardeşleri önemsemeyerek yolu izlediler.
--Bu yol kesin zengin birinin evine gidiyor. Sadece zengin biri böyle geniş ve uzun bir yol yapabilir, diye düşündüler. Mark:
--Keşke elmas baltamı alsaydım. Luke'un çantasına koyardım o taşırdı. Şimdi taş kılıçla mı savaşacağım ? Luke:
--Johnson çantama birkaç tane elmas, zümrüt, demir, çubuk gibi şeyler koydu ağırlaştı. Onlar ile yaparsın balta.
--Çalışma masası koydu mu ? Ben burada ağaç kesmem. Çalışma masası olmadan yapamayız. Johnson eli ile ya da çalışma masası ile hiçbir şey yapamıyordu ama kardeşlerini telaşlandırmamak için:
--Gittiğimiz evde vardır, dedi. Güneş batmaya başlamıştı. Burada günler çok daha uzundu. Biraz ileride eski tahta bir ev gördüler.
* * *
Kampçılar ormana geri dönmüştü.
--Niye buraya geri döndük ki ? O deli insanlar bizi bulup öldürecek. Aynı korku filmlerindeki gibi. Bir grup genç kamp yapmaya gider, ormanda da kötü kalpli seri katiller insan eti yiyordur. Gençleri öldürüp etlerini yerler.
--Sen ısrar ettin ya. Telefonunu kampta unutmuşsun onu almaya geldik. Asıl ben niye senin yanında geldim ?
--Dedin ya o çadırlar için çok para verdim. Onları almamız gerek diye.
--İnşallah çizgi romanımı almamışlardır. O özel sayıydı.
Biraz sonra kampa vardılar. Çizgi romanını arayan çantanın oraya baktı ve zümrütü gördü.
--Bu da ne ? Gerçek mi ?
--Hiç bu kadar büyük bir zümrüt görmemiştim. Gerçekse bin liradan fazladır. İyki gelmişiz.
--Ben demedim mi gelelim diye ?
--Asıl ben gelelim dedim. Paranın yarısından çoğu benim.
--Ben buldum benim payım daha çok olmalı. Kampçılar tartışırken dede kardeşleri merak edip iki üç kitap koydu. Kampçılardan biri havada birden beliren kitabı gördü. O yöne dikkatle baktı ve bağırmaya başladı. Sonra da var gücüyle koştu. Diğeri ne olduğunu anlamamıştı. Korkarak arkasında ne olduğuna baktı. Dede bir tane daha kitap gönderdi. Bağıra bağıra:
--Burayı uzaylılar basmış olmalı ! dedi ve elindeki zümrüdü sıkı sıkı tutup kaçtı.
Devam edecek...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MİNECRAFT ÜÇ KARDEŞ 2: DÜNYA PORTALI
Science Fiction*BİTTİ* Birinci kitap ile çok bağlantılı değildir. Üç kardeşin komik maceralarını okumanızı, yorum yapmanızı ve sevmenizi dilerim.