Umarız uzaylılar geldikleri yere geri gidiyorlardır.
* * *
--Luke bizi de bekle ! Niye kızdın.
--Burada daha çok altın elma var.
Luke biraz şaşırdı ve:
--Ci...iddeen mii ? dedi.
Mark ona bir altın parçası fırlattı. Karanlıktan ve fırtınadan dolayı tam anlayamamıştı. Luke yakaladı ve hemen bir ısırık aldı.
--Aaaa dişim ! Bu altı...ın parçası.
--Pardon göremedim.
--Üzgünüm Luke çantada başka kalmamış ama girdiğimiz yerde yemekleri ve birkaç altın elmayı toprağa gömmüştük. Bir an önce oraya gidelim.
Luke eliyle dişini tutarken:
--O çantada üç tane varddı.
Mark biraz üzülerek:
--Iııı, ben iki tane yemiş olabilirim.
* * *
Kardeşler barıştıktan sonra ormana doğru yürümeye devam ettiler. Ormandan bir sürü ses geliyordu. Sıradan orman sesleri gibi değildi bu sesler. Daha çok şehrin tanımlayamadıkları gürültüsü gibi. Attıkları her adımda daha çok ses duymaya başladılar. Portalın olduğu yere yaklaştıkça, üzerinde mavi kırmızı ışık yakan ve uçan araçlar gibi şeyler görmeye başladılar.
Portalın oradan patlama, ateş ve bağırış sesleri geliyordu. Portalın olduğu gölün etrafına geldiklerinde, ellerinde silah tutan, tüm kafalarını kapayan siyah kasklı insanlar gördüler. Bu insanlar bir creeperdan daha korkutucu görünüyordu. Kardeşler o adamlara görünmeden girebilecekleri bir yer aradılar. Bir süre etrafı gezdikten sonra bir aralık bulamadılar. Siyah askerler, gölün içini ve dışını çok iyi bir şekilde koruyorlardı. Her yeri şeritler ve teller ile çevirmişlerdi. Kardeşler iyi bir plan yapmak ve portalın nerede olduğunu görebilmek için yakındaki bir tepeye çıkmaya karar verdiler. Yağan sağanak yağmur tepeden sel gibi aşağı akıyordu. Tepenin toprağı çamur olmuştu. Çıkmaya çalışırlarken ayaklarının yarısı çamura gömüldü. Birkaç metre çıkmayı başarsalar da akan su ile birlikte aşağı kayıyorlardı.
* * *
Havadaki helikopterler olay yerini spot ışıklarıyla aydınlatıyordu. Makineli tüfekler aşağıdaki canavarlara ateş açıyorlardı. Askerler bir an bile boş durmuyorlardı. Portal sürekli açılıp dışarı canavar fırlatıyordu. Sonra kapanıp ortalıktan yok oluyordu. İskeletler üzerlerine atılan mermilerden etkilenmiyor, askerlere ok atıyorlardı. Endermanler yaklaşan bir mermi karşısında anında ışınlanıyor, askerlerin yanına gelip onların silahlarını ve zırhlarını parçalıyordu. Örümcekler gecenin karanlığında fark edilmiyor. Kısa boyları ile askerlere rahatça yaklaşabiliyorlardı. Askerler çok fazla kayıp veriyordu. Yerlerini dolduracak kişiler geliyordu ama bu gidişle hiç asker kalmazdı.
Devam edecek...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MİNECRAFT ÜÇ KARDEŞ 2: DÜNYA PORTALI
Science Fiction*BİTTİ* Birinci kitap ile çok bağlantılı değildir. Üç kardeşin komik maceralarını okumanızı, yorum yapmanızı ve sevmenizi dilerim.