Seriyi tek kitap halinde birleştirip tekrar yayınladım. Kitabın kurgusu tamamen baştan yazıldı. Lütfen yeni halini okuyunuz. Bu versiyon bir sürü hatayla dolu kötü bir versiyon.
Yeni kitaba yorumlardan ya da profilimden ulaşabilirsiniz.
Dede Jhon her gece kitaplık ve yataktan başka hiçbir şey bulunmayan karanlık odasında efsaneler ile ilgili kitapları inceliyordu. Torunları maden ve yemek toplayıp ihtiyaçlarını karşılıyordu. Artan şeyleri de köylülere kitap karşılığında veriyorlardı. Her sabah Luke'a kılıç kullanmayı, Mark'a balta kullanmayı, Johnson'a da hayat kurtaracak ilginç bilgiler öğretiyordu. Değişik yapıtlar bulmak için her ay keşife çıkıyor, keşfedebilecekleri efsaneleri bulmak için de var gücüyle çalışıyordu. Bu uğraşları sırasında fosiller, zindanlar ve madenler bulmuşlardı. Hayatları bir süre böyle devam etti. Torunları kendisini ihmal ettiğini düşünüyor, sağlığı için endişe ediyordu.
Bu arada onlar da evlerinin etrafındaki tüm madenleri toplamışlardı. Artık daha güçlü daha cesur ve daha tecrübeliydiler. Keşiflere çıkarken büyülü demir zırhlarını alıyorlardı. Luke altın zırh ve kılıcı tercih ediyordu. Büyülü yayı ile yaratıklar yaklaşmadan hepsini öldürüyordu. Ne kadar dedelerinin efsaneleri bırakıp kendileri ile ilgilenmesini isteselerde, bu aksiyon dolu hayatı seviyorlardı.
* * *
Fırtınalı bir geceydi. Dede bir zombi zindanında bulduğu, ilginç bir portal hakkındaki kitabını okuyordu. Zombiler ne olduğunu bilmeden zindanlarına götürmüş olmalıydı. Kitabı bitirince böyle bir portalın gerçekten yapılabileceğini düşünüp heyecanlandı. Koşarak evden çıktı. Johnson setini giyip dedesinin peşinden gitti. Mark yayıla yayıla yatağında uyuyordu. Luke hatıra odasında resim çiziyordu. Dede karşısına çıkan yaratıkları kolaylıkla öldürdü.
Evlerinin bir kilometre ilerisindeki laboratuvarına gidiyordu. Efsaneleri burada test ediyordu. Eğer yakında yapsaydı evleri patlayabilirdi. Dede o kadar heyecanlıydı ki Johnson'ı fark etmedi. Laboratuvarına vardı. Pistonlu kapıyı açtı. Johnson'ı fark etmeden kapıyı kapattı. Johnson rahatsız etmemek için laboratuvarın camından ne yaptığını izledi. Bir elinde kitap diğer elinde bloklar ile bir yapı yapıyordu. Sonra masasına oturdu ve bir şeyler yazmaya başladı. Johnson izlerken arkasına bir sürü zombi toplanmış. Hepsi saldırmak için hazırdı. Johnson geriye çekilmek istedi ama arkada duvar vardı. Zombiler onu köşeye sıkıştırmıştı. Yanına silah almadan çıkmıştı. Zombiler üzerine çullanmaya başladı. Cebinden can iksiri çıkardı. Birkaç iksir atıp oradan uzaklaştı.
Sabah olmuştu. Johnson kardeşlerini de çağırıp. Laboratuvara gitti. Dede elinde tüy kitabın üzerine düşüp uyumuş. Dede uyandı ve işine geri döndü. Kardeşlerden obsidian istedi. Obsidianlar ile Nether portalı yaptı. Kardeşler fırtına çıkar ve portal onları yutar diye uzakta durdular ama bir şey olmadı. Johnson:
--Nasıl bu kadar kolay oldu ? Neden portal bizi içine çekmedi ? Dede:
--Dışarıda yaptınız galiba... Açık havada öyle sorunlar olabiliyor. Dede bir iki saat bir cihaz üzerinde çalıştı. Johnson bu ne diye sordu.
--Bu bir diyardan başka diyara konuşmak için bir alet. Dede sadece iki saksıyı bir kayış ile birbirine bağlamıştı. Johnson test etmek istedi. Dede uzaklaştı kayış iyice gerilmişti. Johnson uzaktan bir şey söyledi. Dede bir eli ile testin başarısız olduğunu işaret etti. Diğer eli ile cihazı tutuyordu. Çalışmayınca elinden bıraktı. Saksı bir oktan daha hızlı bir şekilde Johnson'ın suratına çarpıp kırıldı. Johnson ne olduğunu bile anlayamamıştı. Dede kayış yerine ip kullandı. Bu sefer azda olsa sesi anlayabildi. Johnson heyecanla portala girdi. Portaldan korkuyordu ama icadın çalışıp çalışmadığını test etmek gerekiyordu. Portala girdi ve sıcak Nether dünyasına geçiş yaptı. Etrafına hiç bakmadan cihaza gözünü dikti. İp kopmuştu. Dünyaya gidecekti ama etrafına baktı. Burası köyde açtıkları portalın olduğu yerdi. Tek bir fark vardı. Kare şeklinde kazılmış derin bir çukur.
--Dedem yapmıştır, dedi ve zombi domuzlar gelmeden portala geri girdi. Başı döne döne geri gitti ama burası laboratuvar değildi. Kuarz bloklarından yapılmış minik bir odaydı. Korkarak geri portala girdi. Netherda biraz ne olduğunu düşündükten sonra geri girdi. Laboratuvardaydı. Dedesi ona sarıldı.
--Orada bir şey oldu sandım, dedi. Johnson korkarak:
--Portaldan değişik bir odaya çıktım. Dede merak edip girdi ve hemen sonra geri geldi.
--Yok bir şey...
Bir gün sonra Johnson'ın aklına daha iyi bir fikir geldi. Bir kitaba ne söyleyeceğini yazıyorsun. Portala koyuyorsun ve portallar arası iletişim kurmuş oluyorsun. Dede böyle basit bir fikir bulduğu için Johnson'ı tebrik etti. Johnson dedesinin hangi efsaneyi denediğine baktı. Bu milattan önce bin yıllarında yazılmış bir efsaneydi. Bu diğer tarafında ne olduğu bilinmeyen bir portaldı.
Devam edecek...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MİNECRAFT ÜÇ KARDEŞ 2: DÜNYA PORTALI
Bilim Kurgu*BİTTİ* Birinci kitap ile çok bağlantılı değildir. Üç kardeşin komik maceralarını okumanızı, yorum yapmanızı ve sevmenizi dilerim.