"Kızım sakin ol." dedi annem başımı okşarken.
"Nasıl sakin olabilirim?" diye hışımla döndüm,canımın acısını sanki bağırırsam dindirebilecekmişim gibi sesimi yükseltmiştim.
"Hislerini anlayabiliyorum kızım,ama karnında daha çok yeni hayata tutunmaya çalışan bir can var,hadi annecim kalk gidelim." dedi bir yandan da ellerini uzatmış ona uzanmam için bekliyordu sabırla.
Ege gözümün önünde yere yığılınca ne yapacağımı bilememiştim.Kahrolası göz yaşlarım durmuyordu.
Telefonum yanımda değildi,Ege'nin şifresini bilmiyordum.Yine imkansızlara oynuyordum yani. Onu hayata döndürmem gerçekten imkansız mıydı? Ben bir şeyler için çabaladıkça sanki her şeyi elime yüzüme bulaştırıyordum.Egeyi zor zar da olsa düşmeyecek pozisyona getirmiştim koltukta,en azından düşünebilme yeteneğimi kaybetmemiştim.Daha sonra hemen içeri geçip ambulans çağırmalarını istedim. Tek derdim bir an önce hastaneye ulaşmaktı,bir yandan karnımı tutuyor bir yandan Ege'ye bakıp bakıp kendime söyleniyordum.Biz daha aylarca ne yapacaktık? Her gün nasıl geçecekti?
Ege dışardayken acaba bugün ne oldu diye düşünecek miydim? Her gün kapıda,camda onu bekleyecektim.
Acaba yaşıyor mu korkusu.Bunu yaşamak istemiyordum.Yıllarca onsuz onunla mutluydum.Şimdi ise onunlaydım ama huzursuzdum.Onunlayken iki saat sonra onunla olacağımın garantisi yoktu.Gerçi hayatta kimin garantisi var ki? Belki ben onu kurtaramadan ölecektim ki bu en az düşünmek istediğim ihtimaldi.
Gelen ambulansa binip Ege'yi hastaneye kaldırdık.Bana ne kadar sakinleştirici yapmak isteseler de ben reddettim.Hamileydim,sakinleşmek istemiyordum,her dakika ayık olmak Ege'nin durumunu gözlemlemek istiyordum,çünkü korkuyordum.Gözümü açtığım an kötü bir haber alacakmışım gibi geliyordu.
O günün gecesi kaldığımız otele gidip eşyalarımızı topladım.Arabayı cafeden çektirip hastaneye getittirdim.Tüm bunları yaparken yarım saatte bir doktoru arıyor,Ege'yi soruyordum.Her defasında aldığım cevap aynıydı.
"Hastanın durumu aynı,ciddiyetini koruyor."
Ne olurdu sanki iyi bir haber verseler?
Önce annemi arayıp olanları anlattım.Ege'nin ailesini arayıp aramamakta tereddüt etsem de doğru olanı yapıp bu haberi verebileceğim en sakin ve en 'sorun yok' şekliyle verdim.Ege bunu istemezdi ama yapmam gerekeni yaptım.Bunu bilmeye ailesinin hakkı vardı.
Annem bana destek olmak için ilk uçakla atlayıp gelmişti. Ege'nin ailesi ise iç rahatlatıcı konuşmamla,bir sonraki gün gelmeye ikna oldular.
Bense perişan halde durumu daha kötüye giden Ege'nin iyileşmesini yoğun bakım ünitesinin kapısın eşiğine oturmuş bekliyordum.Annem haklıydı,canımdan canımızdan bir parça içimdeydi ve ben onu umursamadan nasıl da böyle şuursuzca davranmıştım?
Yerden annemden güç alarak kalkıp koltuğa geçip oturdum.
Neredeyse bir gündür uykusuzdum.Annem durumu bildiğinden başımı alıp omzuna yasladı."Yaşayacak." dedim anneme.İnanmak istediğim buydu.
"Tabi ki yaşayacak." dedi annem iç çekerek.Gözlerimi kapattım ama uyuyamıyordum.Hani uyurken kirpikleriniz göz bebeklerinize batar da acıdan ölürsünüz ya,kirpiklerim batmıyordu ama acıdan ölüyordum.
"Yaşamak zorunda." dedim anneme. Tekrarlarsam Ege duyacakmış gibi.
"Arya şu an yapman gereken gidip görüş saatine kadar dinlenmek."
"Anne uyuyamıyorum,biliyorsun.Sanki uyursam,onun kalbinin attığı her saniyeyi kaçıracakmışım gibi geliyor.Uyandığımda,başımda ağlayarak otururken kötü bir haber vermenden korkuyorum.Yatakta beni günlerce uyutup olanları saklamanızdan korkuyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZORAKİ BEBEK
ChickLit"Kararımı verdim anne,ona yardım etmek zorundayım." "Değilsin" dedi,gözündeki yaş süzülürken. "Kendini ortaya atmayacaksın.Okul ne olacak kızım? Bir bebeği dünyaya getirecek yaşta mısın Arya Allah aşkına zamanı mı?" "Anne bebeğimi doğurduktan sonra...