~5~

26.8K 1K 93
                                    

  Asiye donup kaldığımı fark edip sessizce ne olduğunu soran gözleriyle bana baktı. Ben de ona gülümseyerek koluna girip
"Hadi eve gidelim" dedim ve çıktık. Arabaya binerken Mirza'nın mırıldandığını duydum.
"Ben sana ödetirim bunu!" dedi. Ben de üzerine gitmek isteyip
"Efendim, birşey mi söyledin?" dedim. Başını iki yanna sallayıp arabaya bindi ve kapıyı hızla çarptı. Ben de amacıma ulaşmanın verdiği gururlu edamla bindim.
  Eve ulaştığımızda hala burnundan soluyan Mirza önde bizde arkasından içeri girdik.
  Bizi salonda karşılayan Süheyla teyze ve Ömer amcanın gülen yüzleri içimi ısıtıyordu. Bu beton yığınını ev yapan onların aile bağları ve sahiplenme duygularından kaynaklanıyordu.
"Maşallah, akşam oldu. Neler aldınız?" diyen Süheyla teyzenin karşısında Asiye ile göz göze  gelip gülmeye başladık. Onlar da ne olduğunu anlamadan bizimle güldüler ama haliyle ne olduğunu merak ettiler.
"Çok eğlendiniz galiba yaramazlar" Ömer amcanın bize yaramazlar demesine daha fazla güldük ve Asiye babasının yanına gidip elini omzuna koydu.
"Evet gerçekten yaramazlık yaptık. Saklambaç oynadık ama gelinin de abim gibi çok iyi saklanıyor. Çocukken onu da kimse bulamazdı" dedi. İnananması zor ama Mirza da güldü. Onu ilk defa gülerken gördüm. Gözlerim, içinden ışıklar saçılan koyu renk gözlerine takıldı. Bu hal ona çok yakışmıştı ve gergin olmayan yüz hatlarıyla oldukça yakışıklı göründüğünü itiraf etmeliyim. Gözlerim onda kalmışken beni bulan bakışlarına rağmen hala onu izliyordum. Süheyla teyzenin
"Hadi sofra bekletilmez" demesiyle kendime geldim. Kalkıp masaya geçtiğimde tam karşımda oturan Mirza'nın yüzünün hala gülümsüyor olması beni rahatlatmıştı. Buraya geldiğim vakitten bu yana ilk defa huzurla yemek yemiştim. Aile olabilmek, sıcaklığı hissetmek, gülen gözler eşliğinde yemek yemek, hoş sohbetleriyle kimsesizliğimi unutmama yardımcı oluyordu. Herşeye rağmen kendimi bu eve ait hissetmemi sağlıyordu.
Yemekten sonra Süheyla teyze hasta ziyaretinde bulunmaları gerektiğini söyleyip Ömer amca ve Mirza ile çıktılar. Bizde Asiye ile çardakta kahve içmeye karar verdik. Asiye beni arkadaşı gibi görüyor samimi hallerinden hoşlanıyordum. Konuşması içten ve yalansız olduğu belliydi. Güzelliğini anlata bilir miyim bilmiyorum ama uzun boyu ve zarif fiziğiyle göz dolduruyor, harika enerjisiyle tüm dikkatleri üzerinde topluyor, net cümleleriyle zekasını ispat ediyordu ve ben ona hayran oluyordum. Benden üç yaş büyük olması arkadaşlığımızın yanına ablalık vasfını da ekliyordu.

Kahvelerimizi alıp çardakta oturduk. Asiye gülmeye başladı
"Neden gülüyorsun?" dediğim de yüzünü toparlamaya çalışarak
"Söylerim ama aramızda kalacak tamam mı?" dedi. Ben de hemen meraklanırım tabi ki, kollarımı masada birleştirip başımla onayladım.
"Seni AVM de kaybedince abim kendine zarar vermenden korktuğunu söyleyip telaşla koşmaya başladı. Öyle hızlıydı ki peşinden yetişmek imkansızdı. Ben onu ilk defa o halde gördüm. Ne yaptın sen abime böyle?" dedi. Şaşkınlıktan ağzım gözüm açık ona baka kaldım. Kendime zarar vereceğimi düşünmesine ona söylediklerim neden oldu sanırım. Amacıma ulaşıp onu korkuttum ama benden nefret ederken neden telaşlansın? Ölümüm onunda kurtuluşu olabilirdi.

Benden cevap bekleyen Asiye'ye
"Yaşadıklarımdan dolayı psikolojimin bozuk olduğunu düşünmüş olabilir."dedim. Cevabım onu tatmin etmemişti. Kaşlarını inanmamış edasıyla kaldırıp kahvesinden bir yudum aldı.

"Abim kötü değil. Emrivakilerden hoşlanmıyor sadece" dedi. Ahhh... Asiye, bilsen bana ne sözler sarf ettiğini. Bana bakışları bile git burdan diyor. Hayatını alt üst eden bir düşmanmışım gibi kırmaktan asla çekinmiyor. Belki de çekmecesinde gördüğüm küpelerin sahibinden ayrılmak zorunda kaldı bu yüzden bile benden nefret ediyor olabilir. İçimden geçenleri Asiye ile paylaşmak isterdim ama daha fazla gerginlik yaşamaya halim kalmadı.
"Gerçek olmayan bir evlilik zaten. Çıkış yolunu gördüğümde ilk yapacağım boşanmak olacak"dememle yüzü asıldı. Bir süre cevap vermedi ki bende bu cümlenin üzerine daha fazla konuşmamam gerektiğini düşündüm. Mirza'yı incitmek isterken maalesef Asiye'yi kırdım. Mutfaktan koşar adımlarla yanımıza gelen Müniş soğuk havayı dağıtmayı başardı.
"Kızlar tatlı yaptım, tadına bakın beğenecek misiniz?" dedi ve servis tabağını önümüze bıraktı. Birer lokma tadına baktık, gerçekten muhteşem olmuştu. Zaten Antep fıstığı yok mu, tatlılara ayrı bir lezzet katıyordu.
İki elimle Müniş'in yanaklarını sıkıp salladım.
"Muhteşem olmuş mutfağın kraliçesi" dedim. Yüzü kızardı ve haliyle acımış olacak ki yanaklarını ovalayıp
"Afiyet olsun da yüzüm yerinde kalsaydı. Sahibi var..." demesi bizi güldürmeyi başardı. Osman amca ile aralarında ki aşkı yıllar etkilememişti. Ben de kalkıp yanaklarını öptüm.
"Kocan yokken öpelim de geçsin"deyip Asiye'ye göz kırptım. Müniş de yüzüme bakıp ellerimi tuttu.
"Canım kızım benim, içinin güzelliği kadar mutluluklar seni bulsun. Kaybettiklerinin yerini bundan sonra kazançların alsın. "dedi. Yaptığı güzel duaya amin deyip elini öptüm ve oturdum.

ESMER RÜYA   (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin