1 hafta 18 saat 43 dakika...
Kris ne aramıştı , ne mesaj atmıştı nede beni görmeye gelmişti..
Durumum iyiye gitmeye başlayınca kontrolleri azaltmamda sakınca olmadığını söylemişti. Bekledim.. en azından durumumu sormasını bekledim. Ama yine her zamanki gibi sadece beklemiştim. Sonuç aynı..
Kontrole gitmem gerekiyordu bugün. Bıkmış bir şekilde üzerimi giyindim. Arabaya atlayıp hastaneye sürdüm. Bir an önce şu hastalığın geçmesini ve bir daha bu hastaneye gelmeyi istemediğim kesindi !
Kris'in odasının önünde durdum. Ne diyecektim içeri girince ? Neden hiç aramadığını sormalı mıydım ? Ya da hiç bir şey olmamış gibi kontrolü yapıp gitmeli miydim ?
Düşüncelerimden kurtulmak için kapıya tıkladım. İçeriden gir sesini duyunca tedirginlikle kapıyı açıp içeri girdim. Ardından kapıyıp kapayıp gözlerimi Kris'e çevirdim..
Sarı saçları hafif dağılmış , yüzü de solgun bir ifade vardı. Gözlüğünü çıkardı beni görünce.
" kris.. "
" otur lütfen. "
Yurkunup önündeki koltuğa oturdum. Alt dudağımı kanatacak derecede ısırıyordum. Ne diyeceğimi bilmiyordum. Konuşmak istiyorum aslında. Beni unutacak kadar meşgul müydü sormak istiyordum. Aldığım tatlımsı bir tat ile dudağımı kanattığı anladım.
" neden bu kadar tedirginsin ?"
Sorduğu soru ile gözlerimi ona çevirdim.
"Tedirgin değilim.. "
" dudağın kanıyor "
Yutkundum. Cidden hiç bir şey olmamış gibi davranamazdım..
"Neden bir hafta boyunca hiç aramadın ? Mesaj bile atmadın kris. Nasıl olduğumu da sormadın.. "
Bir cevap vermeden yere baktı. İstemsizce gözlerim dolmuştu. En azından nedenini öğrenmek iyi gelirdi. Belki de mantıklı bir sebebi vardır ? Neden olmasın ki..
"Kris bir şey söyle "
"Meşguldüm "
" ne ?"
Şaşkınca baktım. Bu muydu cidden ? Ben en azından mantıklı bir sebep beklerken diyeceği tek şey bu muydu ?...
" kris ciddi misin sen ? Tamam aramayı anlarım. Konuşacak vaktin olmamıştır. Ama en azından mesaj atsaydın.. hiç mi merak etmedin ?"
" ettim. Ama meşguldum. Yapamazdım. "
" kris.. ciddi olmadığını söyle. Ya yine kriz geçirseydim ? 1 dakikanı bile ayıramadın mı ?! "
Yine yere bakarak konuştu."Ayıramadım tao "
Sinirle ayaģa kalktım.
"Sen.. sen iğrenç birisin kris. Duydun mu beni ? İğrenç birisin ! "
Kapıya ilerlerken ayaklanıp kolumu tutmasıyla tam ağızımı açacakken kris konuştu.
" babam... öldü "
Ağızım açık kaldı. Ona baktığımda gözlerinden yaşlar akın ediyordu.
" seni aramadım. Çünkü iyi değildim. Seninde bu durumu öğrenip üzülmeni istemedim. Ben.. ben iğrenç biri değilim. "
Akan göz yaşlarını sildim.
" tao.. artık arkamda duran bir babam yok. En kötü zamanlarımda yanına gideceğim bir babam yok. Hedefime ulaşıp başarılı olduğumda gidip sarılacağım bir babam yok.. benim artık bir babam yok.. "Sonlara doğru göz yaşları hızlanırken iki elimi de yanaklarına koyup göz yaşlarını sildim.
" ağlama.. dik dur. Baban senin ağlamanı istemezdi. Değil mi ? Ve yanılıyorsun. Sen bir baban var. Belki ona sarılamazsın ama o her zaman senin yanında. Bunu bil... " hıçkırıp ellerini sıkıca belime dolayıp sıkıca sarılınca ben de ellerimi boynuna doladım.
Bir süre boyunca bana sarılıp hıçkırarak ağladı. Belki de bu şekilde rahatlıyordu.. sesimi çıkarmadım. Daha sıkı sarılıp ağlamasını istemesemde öylece bekledim..
Bir yb daha. Öncelikle yazım hataları varsa affedin kontrol etmedim. Yorum istersem çok şey istemiş olmam değil mi ? Şimdiden tşkkk ama yprum isriyoruum. Plss şimdiden tşk. Bu bölüm de geonieee gelsin eheheh yorum dememe gerek var mı djsjjdjdjd teşekkür ederim ❤
ŞİMDİ OKUDUĞUN
My Doctor - TaoRis -
FanfictionTao kalp hastaydı.. her şeye alışmıştı. Her gün gittiği doktor bay park'ı da seviyordu. Bay park sayesinde durumu günden güne iyiye gidiyordu. Tao da memnundu. Tabii bay park'ın gideceğini öğrenene dek... bay park yeni doktorunun da en az kendisi ka...