5.

5.7K 550 123
                                    

Jimin, iflah olmaz derecede yapışık biriydi. Yani sürekli olarak karşıma çıkmasının başka bir açıklaması yoktu. Varsa da ben kabul etmiyorum.

Eve gitmek için dükkandan çıktığımda onu motorsikletime yaslanmış frenleri ve aynasıyla oynarken bulmuştum. Yüzündeki meraklı ifadesi açık bir şekilde belli oluyordu. Dudaklarını hafifçe öne çıkarmış, kaşlarını da çatmıştı. Buradan bakınca yeni bir oyuncağı keşfeden küçük bir çocuk gibi görünüyordu.

" Ne işin var burada? " diyince dikkatini çekmiştim. Beni gördüğü an yüzündeki ifade yumuşamıştı. Suçüstü yaklanmış gibi bir hali vardı.

" Bana karşı edindiğin olumsuz tutumu düzeltmeye geldim! "
Ellerini iki yana açarak kendini takdim ederken kollarımı göğüs hizamda birleştirdim ve onu biraz süzdüm. Siyah dar pantolon... Evet, sonunda. Beyaz bir tişört... Tamam, bu konuda hala biraz eksikleri var. Ayrıca şu lanet tişört hiç kirlenmiyor mu?

" İstemez! " dedikten sonra düşen yüzünü görünce yapmacık bir şekilde gülümsedim ve etrafından dolanıp motorsikletime bindim.
Direksiyonun ortasından tutarak bana bakmaya devam ediyordu. Gözlerimi devirdikten sonra bileğinden tutup elini direksiyondan uzaklaştırdım.

" Yakınlarda güzel bir mekan biliyorum? "

" Ciddi misin? " Söylediğim şeyi gerçekten abartılı bir şekilde söylemiş olmalıyım ki onu kaleye almadığımı anlamış olmalıydı.

Kaskı takarken direksiyondan yeniden tuttu ve sıkıntıyla ofladım.
" Tamam ben ödeyeceğim bu sefer. Söz! " dedi.

Diğer elini pantolonun arka cebine atarak siyah bir cüzdan çıkardı ve havada salladı. Soru dolu bakışlarını bana yönelttiğinde bir süre düşündüm. Sonra " Pizzanın ve makarnanın parasını da alırım ama. " dedim.
Ona bir iyilik yapıp kendi yediğim sandvicin parasını almayacaktım. Yeterki kendi yediklerinin parasını versin, diye düşünüyordum.

Hevesle başını sallayıp arkama binmek için yeltendiğinde elimi kaldırdım ve " Dur, dur, dur. " diyerek olduğu yerde kalmasını sağladım.
" Yine ne var? "

" Kuralı unutma. Fazla yaklaşmak yok! "

Bıkkın bakan gözlerini kapatıp başını salladı. 'Tamam' diye mırıldandıktan sonra da arkamdaki boşluğa oturdu.

Öğretmenler nasıl olurdu bilmiyorum ama Park Jimin gençliğine verebileceğim kadar garip davranıyordu. Tabi okul dışında böyleydi. Toplantıdaki ciddi halini anımsayınca kendime çeki düzen veresim geliyordu.

Kolunu omzumun yanından uzatıp yolu tarif ederken bana temas etmemek için özel bir çaba sarfettiğini düşünüyordum. Çünkü kolunu bile belli bir uzaklıkta tutuyordu.
Geldiğimizi söylediğinde motorsikleti park ettim ve inmesini bekledim.
Onu takip ettim sonra. Ortalarda bir masa seçip sandalyeye kuruldu ve karşısındaki sandalyeyi işaret etti.

Kısa süre içinde siparişleri verene kadar hiç konuşmamıştık. Garson masadan uzaklaşırken ellerini masanın üzerinde birleştirdi ve omuzlarını dikleştirdi.

" Arkadaş olmak istiyorsak beni başından savmaman gerekiyor. "

Söylediği şeyle kahkahamı içimde tutamamıştım. " Seninle arkadaş olmak istediğimi de nereden çıkardın? " dedim gülüşlerimin ardından. Tanrı aşkına, hangi dünyada yaşıyordu bu adam?

" İşte buradasın! " diyerek karşılık verdiğinde yüzümdeki alaycı gülücük buhranlı bir şekilde söndü. Masaya biraz daha yaklaşarak " Ya sen biraz yanlış anlamışsın. " dedim. " Aramızda bir para mevzusu var. Bu yüzden buradayım. "

MARIGOLD • pjm ☑︎Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin