18.

3.5K 318 97
                                    

Sevgi neydi? Sevgi emekti.
Tamam, tamam. Böyle başlamıyor bölüm. Soldan devam edin.

Sevginin tanımını sorguladığım şu günlerde Jimin ya da dolaylı yoldan Jungkook tarafından karmakarışık edilen sınırlı aklım gittikçe dolmak üzereydi. Düşünceler beynimde fır fır dönerken bunu engelleyemiyordum. Normalde ayın bu günlerinde kira ve faturalar gibi ölüm bildirilerini düşünmem gerekirken bir de başıma Jimin'in davranışları çıkmıştı. Ya da benim davranışlarım mı demeliyim?

Şimdiye kadar kendimi çok iyi tanıdığımı düşünürdüm. Beni bu konuda yanıltıp başıma ekstradan iş açtığı için Jungkook'a ayrıca çok kızgınım. Her neyse... Devamlı kendiyle konuşan biri olarak hakkımda her şeyi bildiğimi sanıyordum. Zaten bir insan nasıl kendinden gizli bir şey yapabilir ki? Venüs güneş sisteminde ters istikamette dönen tek gezegendi ve ben kısmi olarak Venüs'ün kızı sayılırdım. Bundandır ki her işimde bir terslik vardı. Yani dünyanın en anormal insanı imajını çizdiğim şu günlerde bu, o kadar da zor değildi benim için. Kendi bahanelerine inanan biriydim. Yani kısmi olarak kendine yalanlar söyleyerek bir ömür kendimi kandırabilirdim.

Şöyle bir düşününce bunun ne kadar çekilmez bir durum olduğunu farkediyordunuz. Bir şeyler yapıyorsunuz. Fakat amaçladığınızı düşündüğünüz şeyden tamamen farklı bir şeyle karşılaşıyorsunuz.
Az önce kurduğum cümle biraz karışık olsa da mantık basit. Kısaca, planladığınız hiçbir şey yolunda gitmiyor.

Eve girdiğimde birkaç gündür olduğu gibiydi her şey. Salondan kahkahalar geliyordu. Arka fonda şu saçma TV programlarından birinin sesi vardı. Salona girip başımla kısaca selamladığımda hepsi susmuş, sadece bana adapte olmuşlardı. En sonunda Jungkook güzel bir gülümsemeyle ' Hoş geldin noona. ' dedi. Eğer birileri biraz daha bana bakmaya devam edip selamıma karşılık vermeseydi çok rezil hissedecektim.

Ablamın bulunduğu yerde böyle bir problemim vardı. Kendimi çok yabancı hissederdim insanlara. Onun iğrenç negatif enerjisi benim enerjimle çakışınca hoş olmuyordu işte. Yine de Jungkook'un hatrına daha ılımlı olmaya çalıştım.

" Bugün yine berbat görünüyorsun Soon Ra. "

Ablam büyük bir kahkaha patlatıp çakma platin saçlarını savurdu. Bu hareketin erkekleri cezbettiğini bilmek midemi bulandırıyordu. Şayet o bu işlerden çok iyi anlardı.
" Bir büyü yapıp beni güzelleştirmeye ne dersin? "

" Birincisi, ben büyü yapmıyorum. İkincisi, daha bu kadar basit bir şeyi bile anlayamıyorken senin yüzüne sahip birini nasıl güzelleştirebilirim? "

" Sae Ra noona! " Jungkook'tan gelen ilk uyarıyla sakinleşmeye çalıştım. Jungkook ile aramın bozulması en son isteyeceğim şeydi. Bunu unutun, 'en son isteyeceğim şey' diye bir şey bile yoktu.

Bir şeyi yeni anlıyormuş gibi bir ses çıkardı(aaaa anladım diyoruz ya onun başındaki ses gibi adfhj) ve başını salladı.
" Senin büyüler işe yarayacak olsaydı şu ucube haline bir çare bulurdun çoktan. " dedi. " O yüzden yapamayacağını söylüyorsun. " Sinir bozucu gülümsemesi dudaklarında yerini alırken üzerine atlamama iki saniyeden daha az bir süre kalmıştı. Bir adım atıp daha da yaklaştım.

En sonunda büyükannem kırışık ellerini taşın altına soktu ve bize seslendi. " Yeter artık Sae Ra. Neden yine huzurumuzu bozuyorsun? " Sadece bana seslenmiş.

Şaşkınlıkla büyükanneme baktım. Aslında onun beni arkamdan vurmasına şaşırmamam gerekiyordu. Sonuçta artık edindiği dedikoduları anlatacak, hatta bunlara güzelce tepki verebilecek, onunla kadınsı işler yapacak torunu yanında oturuyordu. Nedense o hiç sevmediğim büyükanneme alındığımı hissettim. Haksızdı, ben huzur bozmuyordum. Pekala... Şuan tartışmayı ben başlatmış olsam da teknik olarak her şeyin başlangıcını bizi bırakıp giderek o yapmıştı.

MARIGOLD • pjm ☑︎Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin