6.

6.1K 469 183
                                    

" Hiçbir şey- "

" Bir tür veli toplantısı. " Jimin sözümü keserken söylediği şeyle garip bakışlarımı üzerine dikmiştim. Bu muydu yani bulabildiği tek cevap? Jungkook ve yeni farkettiğim Mingyu gayet rahat bir şekilde iki yanımdaki boş sandalyeye oturdular.

Jungkook önümdeki tabağı kendi önüne çekti ve gayet rahat hareketlerle kendine bir chopstick açıp yemeye başladı. Ne yapmaya çalıştığına beynimi yorarken yemeyi bırakıp başını kaldırdı ve elini de kaldırarak " Toplantınıza devam edin siz. " dedi.

Mingyu ise kaşlarını çatmış bakışlarını Jimin ile benim aramda gezdirirken ilişkimizi çözmeye çalışıyordu. Yani ilişki derken... Veli-öğretmen gibi bir ilişki.

" Zaten bitmişti. Ben de tam kalkıyordum. " Apar topar masadan kalktım ve Jimin'e küçük bir baş selamı verdikten sonra hızla kafeyi terk ettim.
Neden kendimi basılmış gibi hissettim bilmiyorum ama Jungkook nerede beni kötü hissettireceğini iyi biliyordu. Küçük velet...
Yanıma koşarak gelen iki bedenle durdum ve ikisinin de başına vurdum.

" Ne yapmaya çalışıyorsunuz siz? "

" Oh, üzgünüm. Randevunu mu bozduk yoksa? " Jungkook dalga geçerek sorunca alt dudağımı dişledim. Mini mini bir çocuğa hesap verecektim. Sesimi çıkarmayıp kaldırımda öylece dururken, aklım tamamen dağılmıştı ve ne yapacağıma karar vermem gerekiyordu, Jungkook'un saçma sorusunu es geçtim. Ama o yine de susmak bilmiyordu.

" Evlenirseniz benim için sorun olmaz noona. Dersi çok zor. Bu güzel haberin hatrına beni de geçiriverir hem. "

Ona vurmak için yeni bir hamle yaptığım sırada Mingyu benden daha hızlı davranarak kafasına sağlam bir şekilde geçirmişti. Jungkook başını ovalayıp sessiz birkaç küfür savururken burdan gitmeye karar verdim ve motorsikletimin yanına ulaştım. Hala beni takip ettiklerinde yine sesimi çıkarmayarak hızlıca oradan uzaklaştım.

Gerçekten çok utanmış hissediyordum. Jungkook ve belki de Mingyu beni yanlış anlayacaktı. Jimin'den hoşlanmıyordum bile, bu yüzden böyle bir yanlış anlamadan son derece rahatsız olmuştum. Neyse ki Jimin ile işim bitmişti ve bundan sonra bu şekilde yakınlaşmamız gerekmeyecekti.
Borcunu ödemişti ve veli toplantılarında son derece ciddiydi, yani gelip benimle saçma şeylerden bahsetme imkanı yoktu.

Yine yanılıyordum. Ertesi gün onu pizza dükkanında yemek yerken görünce gözlerimi devirmeden edememiştim. Jimin'i görmezden gelerek mutfağa girdim ve Bay Chang'a selam verdim.
" Ah merhaba kızım! " sevecenlikle beni karşılarken gülümsedim. Mutfağın köşesindeki sandalyeye oturup gelecek olan siparişi bekliyordum. Bu sırada telefonla oynayıp vakit öldürmeye çalışıyordum.

Bay Chang yeniden yanıma geldiğinde hızlıca telefonumu cebime attım, oysaki oyundaki en yüksek puanı geçmek üzereydim.
" Biraz kasada durur musun? Tina bugün gittiği için işlerimiz biraz aksadı. "

Tina gideceğini söylendiğinde fazladan çalışacağımı biliyordum. Bana yerine bakacak birini bulduğunu söylemişti. Yine de Bay Chang'a hayır diyemeyeceğim için tıpış tıpış kasaya gidip başında durdum. Etrafa şöyle bir baktığımda hala gitmemiş olan Jimin ile göz göze gelmiştik. Rahatsız olarak bakışlarımı başka yerlerde dolaştırmaya devam ettim.

Kısa süre sonra Jimin dükkandan giderek dakikalar sonra elinde siyah kaplı bir defterle içeri girip önceki yerine tekrar oturdu.
Onun ne yaptığını anlamak zordu. Bu yüzden artık akışına bırakmayı düşündüm.

Dikkatimi ondan çekip kısa bir süreliğine müşterilerle ilgilendim. Ardından başını cam kapıya çarparak gürültülü bir giriş yapan bedene verdim dikkatimi.
Omuzundan düşmek üzere olan ceketini ve dağılan saçlarını düzeltti ve hiçbir şey olmamış gibi karşıma geçti. Alnındaki kızarıklığı belli oluyordu.

MARIGOLD • pjm ☑︎Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin