Genç kız uzun bir yolculuktan sonra nihayet Kastamonu'ya vardı. Arabanın durması ile camdan dışarıya bakarak etrafını izledi. Kastamonu'ya hakim olan kar, her yeri bembeyaz yapmıştı. Genç kızın aklına Atilla gelince, ne yaptığını merak etti. Kimsenin yüzüne bakacak yüzü yoktu ama şimdi bu kaçması bile vicdanını sızlatıyordu.
Gideceğini bir kağıda yazarak yatağın üzerine bırakmıştı. Sonra bir hayalet gibi hastaneden kaçarak gitmişti. İstanbul’dan ayrılırken onu uğurlayan yağmur, burada ise onu ayaz ile birlikte kar karşılamıştı. Rehnüma, yüzünün acıması ile kendine geldi. Elini gözüne götürdüğünde ağladığını gördü. Tuzlu olan gözyaşı sargının altından kayarak gitmişti.
“Adrese göre burası, kız telefonumu açmıyor. Mesaj attım, bizi görmüş. Şimdi annesi ile aşağıya iniyor.”
Rehnüma, Dinçer’in şefkat dolu sesi ile başını camdan çekti. Dinçer’e bakarak tebessüm etmeye çalıştı. Yüzünün yanması hasebi ile gülümsemesi yarıda kaldı.
“Teşekkür ederim Dinçer, kendini kötü hissetme, buraya ben zorladığım için getirdin.”
Rehnüma, her ne derse dersin bir türlü Dinçer’i rahatlatamamıştı. Dinçer yaptığından dolayı kendisini suçlu hissediyordu.
“Nerede olduğunu Atilla’ya diyeceğim. En azından karısının nerede olduğunu bilmeli.”
Rehnüma, sesini çıkarmadan durdu. Atilla’nın bunu bilmek hakkıydı ve genç kız bu durumdan dolayı bu hakkı sevdiği adamın elinden alamazdı. Başını cam tarafına çevirdiği an, beyazların üstünde siyahlar içinde Mihriban’ı gördü. Yanında yine siyahlar içinde biraz toplu bir bayan vardı. Rehnüma içinden ‘büyük ihtimal annesi' diye geçirdi. Mihriban’ı görmesi ile çok mutlu olmuştu.
Dinçer, gelenlere tuhaf gözlerle bakarak, arabadan indi. Rehnüma'yı incitmemek adına sustu. Gözlerini çarşaftan ayırmadan, Rehnüma’nın kapısını açtı. Genç kıza yardım ederek arabadan çıkardı. Mihriban öne atılarak Rehnüma’yı tutmaya çalıştı.
“Dinçer, bana yardım ederler. Teşekkür ederim beni getirdiğin için.”
“Zor durumda kaldım ama olsun canım. Şunu bil ki ne olursa olsun, burada olduğunu kocana söyleyeceğim.” Dedi arabaya binmeden önce.
Koca lafının geçmesi ile Mihriban yeşil gözlerini açarak Rehnüma’ya baktı. Evli olduğunu bilmiyordu. Rehnüma’nın ayakta beklerken acı çektiğini görünce düşüncelerini bir kenara atarak arkadaşının yanına yaklaştı. Elini Rehnüma’nın koluna atarken tereddüt etti.
“Ben kendim yürüyebilirim. Kollarım yara içinde” dedi mahcup bir ifade ile. Kendisini fazlalık gibi hissediyordu. Özellikle bulunduğu bu durum hiç hoşuna gitmiyordu.
Anne kız, Rehnüma’nın yanında yürüyerek, yüksek duvarlarla örülü olan geniş bahçeye girdiler. Rehnüma gözlerini geniş bahçede, çıplak olan ağaçlarda gezdirdi. Kar ile uyum sağlayan beyaz iki katlı ev içini ısıtmıştı. Gözlerini evin çatısına çevirdiğinde bacadan tüten dumanı görmesi ile içini korku kapladı. Aklına patlamanın olduğu gece geldi. Gözleri dolu bir halde korku ile Mihriban’a döndü.
“Ev yanıyor.”
Mihriban, Rehnüma’nın baktığı yere bakarak Rehnüma’ya baktı. Gözlerindeki korku genç kızın içini yaktı. Arkadaşının durumuna üzülerek gözleri doldu. Rehnüma’yı rahatlatmak adına hemen konuştu.
“Doğalgaz olmadığı için evde soba yanıyor. Dumanda o sobadan çıkıyor. Endişe etme, ev yanmıyor ısınıyor.”
Rehnüma, yapılan açıklama ile içi rahatladı. Aklından olay çıkmıyordu. Kulağından patlamanın sesi ve gözlerinden ateş gitmiyordu. Yavaş yavaş yürüyerek eve geldi. Mihriban içeriye girerek Rehnüma’nın elinden tuttu. Mihriban’ın annesi Rehnüma’nın ayakkabılarını çıkararak içeriye girmesine yardım etti. Mihriban yatak serili olan yatağa Rehnüma’yı yatırdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MANKEN-(Hayat Serisi-2)(tamamlandı)(Düzenlenecek)
SpiritualDaha doğmadan kaderleri babalarının iddiaya girmeleri sonucunda yazılmaya başladı. Kader onları dünyanın farklı yerlerine savursa da yolları daima kesişti. Kendisine verilen değerleri kabul etmeyip, hayallerinin peşinden koşan ve hayatını bataklık i...