24.Bölüm-Büyük tehlike

5.2K 403 32
                                    

Selamun aleyküm arkadaşlar...

Kusura bakmayın, sizleri bekletiyorum. Gerçekten elimde değil, hiç vaktim olmuyor. Gönül isterki her hafta sizlere bölüm yazayım..

Finali bir türlü ayarlasım gelmiyor, yani bu kitaba henüz final yapmak istemiyorum. Bilmiyorum her an fikrim değişebilir..

Votelerinizi ve yorumlarınızı bekliyorum. Hatam varsa şimdiden affola.. Herkese keyifli okumalar diliyorum. Hayırlı geceler...

*****

Atilla zorlukla gözlerini açarak, gözlerinin ulaşabildiği noktaya kadar baktı. Şuan yaşadığı durumu anlamaya çalıştı. Aklına gelenle hızlıca başını kaldırmak istedi. Lakin sanki ensesinin üstünde büyük bir kaya parçası varmış gibi başı yere düştü. Tekrar denemeye çalıştı ama beceremedi.

Biraz ilerisinde yatan Furkan’ı gördü. Başına bir şey gelme korkusu ile seslendi.

“Furkan, Furkan”

Atilla, seslenmesi ile Furkan’ın kalkmadığını görünce korktu. Bir şekilde buradan kalkıp Rehnüma ve Ranya’ya bakmalıydı. Sesini duyurmak ümidi ile tekrar seslendi.

“Furkan, Furkan beni duyuyor musun?”

Furkan’ın hareketlenmesi ile Atilla sevindi. En azından yaşıyordu. Furkan iki elini yere dayayarak doğruldu. Yere oturup Atilla’ya baktı. Bağırarak seslendi.

“Atilla iyi misin?”

Atilla, Furkan’ın neden ağızını oynattığını ve konuşmadığını anlayamadı.

“Konuşsana, ağız hareketlerini anlayamıyorum.” Diye bağırdı.

Furkan, sesi duyamadığı için bir şey anlamamıştı. Eliyle boş ver dedikten sonra zorla ayağa kalktı. Gözünün üstüne sıcak bir sıvının akması ile gözlerini kapattı. Elinin içi ile silerek eline baktı. Bu kandı, tekrar elini başına götürdüğünde acı ile sızlandı. Başı kanıyordu. Elini Atilla’ya uzatarak zorla ayağa kaldırdı. Kendilerine gelip hemen Ranya ve Rehnüma’yı araştırmalılardı.

Yanlarına Mustafa’nın gelmesi ile ikisi Mustafa’ya baktı. Çünkü Mustafa’nın dediklerini duymuyorlardı. Mustafa cebinden telefonu çıkararak ekrana bir şeyler yazıp önlerine uzattı.

“Beyler, bomba patladığı için kulaklarınız bir müddet sağır oldu. Şuan burada durmanız tehlikeli, arkaya doğru gelin.”

Atilla ve Furkan, ekran da yazılanları okumayla kafaları dank etti. Bomba patlamış ve Ranya ve Rehnüma içerdeydi. İki genç adam korku ile öne atıldı. Mustafa iki adamın koluna girerek onları engellemeye çalıştı. Ekipten yardım isteyince Atilla ve Furkan’ı arkaya doğru götürdüler. Tekrar küçük bir patlama olması ile Atilla kolunu tutan polislerden kurtulmaya çalıştı.

Acı acı öten itfaiye ve ambulans sesi ile gözleri kocaman oldu. Bu sefer sevdiğini kaybederse dayanamazdı. Ağlayarak polislere yalvardı. Tesir etmeyeceğini bile bile konuştu.

“Ne olur bırakın, karıma bakayım. Ya ne olur, kafayı yiyeceğim.”

Polisler, amirlerinden aldıkları emir ile bir şey diyemiyorlardı. Mustafa gelen magazini uzak tutmak için etrafı çember altına aldı. Magazin ise çılgınlar gibi Atilla ve Furkan’a seslenmekteydi. Yapılan canlı yayınla tüm İstanbul’un çoktan haberi olmuştu.

Furkan, daha çok pişmandı. Ranya’ya karşı oyun oynadığı için ve  onu istemediği için büyük bir pişmanlık yaşıyordu. Kalbi acıyor ve bu durum nefes alamamasına sebep oluyordu. Furkan şuan kendinden emindi, Ranya’yı ilk gördüğünden beri aşıktı. Sadece gururuna yediremediği için dile dökemiyordu. Şuan onu kaybetmek her şeyden daha çok kötüydü. Sanki yaşam enerjisini şuan kaybetmiş gibiydi.

Furkan’ın gözleri, öne atılan ve polislerden kurtulmaya çalışan Atilla’ya kaydı. Onun için üzüldü, hakkında haberleri duymuştu. Aynı durumu tekrar yaşamak şuan genç adama kabir azabı gibi olmalıydı. Furkan, Atilla kadar cesaretli olup öne atılmadığı için kendinden utandı. Ama Ranya’ya karşı yüzü yoktu. Onu acı bir şekilde ölüme göndermek Furkan’ın şoka girmesine sebep olmuştu. Aklı ve mantığı şuan bu durumu kabullenemiyordu.

“Atilla... Atilla”

Furkan duyduğu sesle magazinciler seslenmiş olmalı diye onlara baktı. Onlarda şaşkın bir halde bir yöne bakıyordu. Gözlerini hızla onların baktığı yöne çevirdiğinde Rehnüma ve Ranya’yı gördü. Yanlarında ise orta yaşlarda adam vardı. Furkan karşısında canlı kanlı Ranya’yı görmesi ile beyninin kendisine bir oyunu zannedip gözlerini kapatıp geri açtı. Ranya halen karşısında şaşkın ve endişe ile bakıyordu.

“Ranya” diyerek seslendi. Sevincine mani olamamıştı. Atilla'da Furkan’ın seslenmesi ile başını onun baktığı yere çevirdi. Sevdiği karısını Ahmed dayının yanında görünce sevinç gözyaşları akıtmaya başladı. Allah’a ne kadar şükretse azdı. Sevdiğini ona tekrar bağışlamıştı.

“Bal gözlüm” diye fısıldadı. Sanki Rehnüma bunu duymuş gibi hızla kendisine doğru koşup boynuna hızlıca sarıldı.

Genç kadın çok korkmuştu. Yaşadığı eski olay aklına gelmesi ile küçük çapta kriz geçirmişti. Kendine geldiğinde Atilla’ya bir şey oldu zannederek binayı dolanarak, ön tarafa hızlıca gelmişti. Kocasını canlı kanlı ayakta görünce hızlıca koşup, Atilla’ya sıkı sıkı sarılarak korkusunu yenmeye çalıştı.

Ranya ise uzaktan Furkan’a baktı. Yanındaki polislerin çekilmesi ile başındaki yarayı görmüştü. Telaşla hızlanarak yanına geldi. Endişe ile yarasına bakarak, elini yaraya götürdü.

“Yaralısın, hemen hastaneye gidelim.”

Furkan, Ranya’nın dediğine aldırış etmeden Ranya’yı kolundan tutup kendine çekti. Boyunu eğerek Ranya’ya sıkı sıkı sarıldı. Sanki onu tekrardan kaybetmekten korkar gibiydi.

Ranya, Furkan’ın kendisine sarılması ile patlamadan sonra ikinci şokunu yaşıyordu. Patlamanın kimin yaptığı ve sonrasında Furkan’ın yaralanması ve şimdi sarılması genç kızı şaşkına uğratmıştı. Elini nereye koyacağını bilemeden havada asılı kaldı. Gözleri magazincilere ve oradan kendilerine doğru hızla gelen ailesini görünce, yanlış anlaşılmamak için ellerini Furkan’ın beline sardı.

Furkan’ın omzunda verdiği ağırlık ile Ranya zorluk yaşadı. Furkan elinden kayıp gidecekken büyük bir güçlülükle tutmaya çalıştı. Beceremeyince Furkan ile beraber yere düştü.

Furkan ve Ranya’nın yere düşmesi ile aile üyelerinden bazıları yanlarına gelmişti. Ranya’nın değil de Furkan’ın bayıldığını görmüşlerdi. Ranya şoka girmiş ne yapacağını bilmeden öylece Furkan’a bakıyordu. Emrah elini Furkan’ın boynuna koyarak atar damarını dinledi. Gelen ambulans çalışanlarına kısaca bilgi verdi.

“Nabız az, hemen hastaneye yetişmesi gerekiyor.”

Ranya, duyduğu sözlerle beyninden vurulmuşa döndü. Başı kucağında duran Furkan’a elini zorla uzattı. Elinin titremesine mani olamamıştı. Gözlerine hücum eden yaşlar yüzünden önünü bulanık görüyordu. Eliyle Furkan’ın kirli sakallı yanağını yavaşça okşadı. İçinden daha fazla ağlama hissi gelince, dudaklarına kadar gelen hıçkırığa mani olamadı. Gözyaşları ile beraber onu da serbest bıraktı.

Ambulans çalışanlarının kucağından Furkan’ı almalarını çaresizce izledi. Furkan’ın elini sıkı sıkı tutmuş, bırakmıyordu. Birisinin zorla ellerini ayırdığını gördü. Sonra o kişi başını kendi göğsüne bastırmıştı.

“Tamam, tamam geçti. Canım benim ne olur kendine gel. Furkan iyi olacak.”


Ranya, ağabeyinin sesini almasıyla kollarını ağabeyine doladı. Başını daha da ağabeyinin göğsüne bastırarak sesli bir şekilde ağladı. İçi yanıyor, yüreği sıkışıyordu. Nefes alması bile zora girmişti. Genç kız neden böyle hissettiğini anlayamıyordu. Şuan tek bildiği bir şey vardı; o da Furkan’ı kaybetmekten korkmasıydı.

**

Ranya, alt üst ettiği koridorda sert zemini bir kez daha ayakları ile ezdi. Dolaşmaktan ve ayakta durmaktan yorulmamıştı. Saatlerdir haber gelmemesi onu daha çok yormuştu. Annesinin ve kayınvalidesinin seslenmesi üzerine dönerek onlara baktı.

“Kızım yoruldun otur artık”

Kayınvalidesine üzgün bakışlarla baktı. Oturmak daha da azap haline geliyordu.

“Anneciğim yoruldun, hem haber verirler birazdan. Kendini yıprattın.”

Annesinin de ricası ile genç kız dolan gözlerini sildi. Annesine ve kayınvalidesine baktı.

“Ben böyle iyiyim. Oturunca nefes alamıyorum.”

Yanına kardeşi Rehnüma’nın gelmesi ile kardeşine sarıldı. Başını Rehnüma’nın omzuna gömerek sessiz sessiz ağladı. Kendisini çok çaresiz hissediyordu. Rehnüma kardeşinin başını okşayarak acısını hafifletmeye çalıştı. Ameliyathanenin kapısının açılması ile herkes yerinden kalktı. Ranya duyduğu kapı sesi ile doktorun yanına gitti.

“İyi mi, durumu nasıl?”

Doktor gülümseyerek Ranya’ya ve aile üyelerine baktı.

“Furkan Bey’in durumu çok iyi, birazdan odasına alacağız. O zaman görebilirsiniz. Geçmiş olsun.”

Ranya bu duruma sevinerek güldü. Kaynanası Rabia hanıma sarıldı. Başlarına kötü bir hal gelmeden bu durumu atlatmışlardı. Herkes Ranya ve Rabia hanıma göz aydınlığında bulunuyorlardı.

Furkan’ı odasına almışlardı. Rabia hanım ve Ranya ikisi birlikte odaya girdiler. Furkan yarı baygın bir şekilde uyanıktı. Baş ucundaki lamba açık olduğu için yüzü fazla seçilemiyordu. Rabia hanım oğlunun yanına giderek elini yavaşça tuttu. Furkan eline değen temasla gözlerini zoraki araladı. Annesini görünce tebessüm etti.

“Annem”

Rabia hanım oğlunun elini merhametle öpüp, başını okşadı.

“Oğlum iyi misin anneciğim”

Furkan, gözlerini açmaya çalıştı, beceremeyince kendi haline bıraktı. Dudaklarını zoraki aralayarak konuştu.

“Ra-Ranya nasıl”

Rabia hanım tebessüm ederek gelinine baktı. Elini uzatıp Ranya’nın elini tutarak yanına çekti. Furkan’ın elini eline vererek yanlarından ayrıldı.

“Kocan seni merak etmiş, yanında durman ona iyi gelecektir.”

Ranya, elinde Furkan’ın elini hissetmesi ile vücudu buz tutmuştu. Kaynanası odadan çıkması ile elini çekmeye yeltendi. Furkan’ın elini sıkıca tutması ile çekememişti. Diğer eli ile elini kurtarmak isterken, Furkan’ın hızlıca çekmesi ile yatağa oradan da Furkan’ın göğsüne düşmüştü.

Genç kızın gözleri şaşkınlıktan kocaman olmuştu. Kendisini kaldırmaya yeltenirken, Furkan’ın diğer elini sırtında hissetmesi ile vücudu istemsizce gerildi. Eli halen Furkan’ın eli içindeydi.

“Biraz böyle kalalım ne olur, sana bir şey oldu zannettim. Çok korktum. Hayatımda ilk kez birisini kaybetmekten korktum. Lütfen böyle kal.”

Ranya, hayatında ilk kez yaşadığı bu durum karşısında nefesini dahi tutmuştu. Babasına ve ağabeyine çok kez sarılmıştı, ama Furkan’a sarılmak başka hisleri ortaya çıkarıyordu. Genç kız bu his karşısında ne yapacağını şaşırıyordu. Bir şey demeden sessizce kaldı. Yaşadığı tüm yorgunluğa daha fazla dayanamayarak, Furkan’ın sıcaklığı karşısında uyuya kaldı.

**

Rehnüma, Atilla’nın baş ucunda oturarak uyanmasını bekliyordu. Atilla’nın durumu Furkan’a göre çok iyiydi. Sadece düştüğünde kolu incinmiş ve ayağı burkulmuştu. Onda da korkacak bir durum yoktu. Sabah ezanın okunması ile Rehnüma yerinden kalkarak kıbleye karşı seccadesini serdi. Sabah namazını kılarak, namazın sonunda başlarındaki bu belanın gitmesi için dua etti.

“Bal gözlüm...”

Rehnüma, kocasının sesini duyması ile duasına sessizce amin diyerek yerinden kalktı. Kocasının yanına oturarak elini tuttu.

“Atilla iyi misin. Ağrın var mı? Hemen doktoru çağırayım.”

Atilla, karısının telaşesi karşısında gülerek kalkmasına mani oldu. Elinden tutup, karısının yumuşak elini öptü.

“İyiyim ben bal gözlüm, benim ilacım sensin. O yüzden ağrılarımı hissetmiyorum. Yanımdan gidersen o zaman ağrılarımla baş edemem.”

Rehnüma, kocasının sözleri karşısında utanarak tebessüm etti. Diğer eli ile Atilla’nın uzamış olan sakallarını okşadı.

“Ağzın laf yaptığına göre gayet iyisin kocacığım”

“Çok iyiyim, sen iyisin ya, daha ne olsun. Hem siz nasıl kurtuldunuz. Bizden çok sağlıklısınız.”

“Biz içerde iken Ahmet dayım geldi. Arka kapıdan girmiş, Vedat bomba koymuş hemen çıkalım dedi. Sizin dışarda olduğunuzu söyleyince bizde hemen arka kapıdan çıktık. Biz çıktıktan biraz sonra bomba patladı. Biz öyle kurtulduk.”

Atilla, karısının elini öperek yanağına bastırdı.

“Çok şükür iyisiniz. Seni tekrar kaybetmekten korktum.”

“Ben iyiyim elhamdülillah, sende iyisin. Rabbim bizleri koruyor, inşallah bize bir zarar gelmeyecek.”

“İnşallah bal gözlüm, olan Furkan’a oldu. O nasıl, ameliyattan çıktı mı?”

“Çıktı, durumu çok iyi çok şükür. Ranya çok endişeliydi, oda kocasının yanında.”

“Onlara bir şey olsaydı kendimi asla affetmezdim. Vedat belası yüzünden onların başı da belaya girsin istemem.”

Rehnüma, Atilla’nın yanağını okşayarak tebessüm etti. “Merak etme Mustafa Eniştem her yerde onu arıyor. Bulunacak inşallah” “Atilla serumda ilaç var. Hadi biraz uyu.”

Atilla, yatakta kayarak sağ tarafında yer açtı. Sol kolu sarılı olduğu için kaldıramıyordu. Kendisine şaşkınlıkla bakan karısına aşkla baktı.

“Beraber uyuyalım. Hadi gel” diyerek karısını yanına çekti. Pikeyi üzerlerine örterek gözlerini kapattı.

**

Ranya, sol kolunun uyuşması ile yüzünü buruşturarak gözlerini açtı. Nerede yattığını ve neden bu pozisyonda olduğunu merak etmişti. Gözlerini açması ile kendisine hayretle bakan Furkan’ı görmesi bir olmuştu. Hızla yerinden kalkarak yataktan fırladı. Düşecek gibi olacakken dengesini son anda zor tutmuştu.

“Dikkat et..”

Furkan’ın sesini duyması ile tekrar heyecanlanmıştı. Arkasına dönerek Furkan’a baktı.

“İ-iyi misin? Doktoru çağırayım ben” zar zor konuşarak gitmeye yeltendi. Furkan’ın sesi ile yerinde durdu.

“Dur, gerek yok. Sen uyurken doktor gelip kontrol etti. Bugün taburcu olabilirmişim.”

Ranya, bir şey demeden sessizce koltuğa oturdu. Dudaklarını kemirerek biraz önce bulunduğu konumu düşündü. Normal de çıt sesine uyanırken şimdi kesintisiz uyumuştu. En önemlisi hangi ara Furkan’ın yanına uzanmış ve uyumuştu. En son başı Furkan’ın göğsündeydi.

“Biz neden böyleydik.”

Furkan’ın sesi ile düşüncelerinden sıyrıldı. Genç kızda bu durumu anlamamıştı. Topu Furkan’a attı.

“Sen istedin, gece elimden tutup zorla yanına çektin. Bende kalkamadım.”

Furkan, şaşkınlıkla gözlerini açarak işaret parmağını göğsüne koydu.

“Ben.. Daha neler.. Ben hatırlamıyorum.”

Ranya, Furkan’ın sözlerine sinirlenmişti. Sanki bu durumu kendisi istemişti. Sinirle ayağa kalkarak Furkan’ın gözlerinin içine bakarak konuştu.

“Sana hayran değilim. O kadar güçlüsün ki, sana karşı koymak mümkün değil. Başına aldığın darbe yüzünden hatırlamıyor olabilirsin ama ben hatırlatayım. Beni yanında sen istedin.” Diyerek kapıya yöneldi.

“Nereye”

Genç kız çok sinirlenmişti. Arkasına bakmadan konuştu.

“Çıkış işlemlerini halletmeye.”

Ranya’nın çıkması ile Furkan derin bir nefes alarak verdi. Geceye dair ne varsa her şeyi hatırlıyordu. Sadece gururuna yenik düşmüştü. Sağ tarafına bakıp, Ranya’nın uykudaki halini düşünerek tebessüm etti. Ranya’ya aşık olmuştu, ama kabullenemiyordu.

**

Genç kız, annesi ile telefonda konuştuktan sonra oturduğu yerden kalktı. Odasına çıkmak için merdivenlere yöneldiğinde hizmetli Gönül, Ranya'nın yanına geldi. Elinde küçük tepsi içinde yemek vardı.

“Ranya hanım, Furkan bey yemek yemedi. İlaçlarını alması gerekiyor, bende o yüzden götürüyordum. İsterseniz siz götürün.”

Ranya, tebessüm ederek Gönül hanıma baktı. Tatlı dilli, sevecen ve neşeli olan bu kadını çok sevmişti. Kocası konağın dışarı işleri ile meşgul oluyordu. Bir tane kızları vardı, oda okuyamadığı için konakta annesine yardım ediyordu. Ranya eline tepsiyi alarak konuştu.

“Teşekkür ederim Gönül abla, sana zahmet oldu.”

“Estağfurullah Ranya hanım, ne zahmeti, afiyet olsun. Bir isteğiniz yoksa ben müştemilata geçiyorum.”

“Yok Gönül abla, teşekkür ederim.” Diyerek merdivenlere yöneldi.

Elinde tepsi ile odaya girdi. Konağa taşınalı bir hafta olmuştu. Genç kız burayı şehirdeki evden daha çok sevmişti. Ormanın içinde ferah bir alandaydı. Etraflarında kimse yoktu. Genç kız odaya girdiğinde Furkan’ın uyuduğunu gördü. Yemeği nasıl yedireceğini ve en önemlisi nasıl uyandıracağını düşünmeye başladı. Perdesi açık olan pencereden süzülen ay ışığı Furkan’ın yüzüne aksediyordu.

Ranya elindeki tepsiyi yavaşça Furkan’ın başındaki komidin üzerine koydu. Işığı açmak için uzandığında diğer elinde hissettiği baskı ile korkarak durdu.

“Açma, başım ağrıyor.”

Ranya, hızlı hızlı atan kalbine mani olamayıp derin nefes aldı. Elini çekmek istemişti ama Furkan izin vermemişti.

“Ama yemek yemen lazım, ilacını almamışsın. Bugün doktorun dediklerini unuttun herhalde”

Furkan, yerinde hafif doğrularak, Ranya'yı tuttuğu elinden hızlıca yanına çekti. Elini Ranya’nın elinden çekmeden konuştu.

“Ay ışığı odayı yeterince aydınlatıyor. Işığı açarsan başımın ağrısı artacak.”

Ranya, Furkan’ın halini anlayarak sesini çıkarmadı. Boşta kalan eli ile yemeği işaret etti.

“Yemek...yiyeceksin değil mi?”

Furkan, derin bir nefes alıp verdi. Elini Ranya’nın elinden çekerek cevap verdi.

“Mecbur yiyeceğim. Yoksa yedirene kadar başımdan kalkmayacaksın.” Diyerek tebessüm etti.

Ranya, gülerek tepsiyi kucağına aldı. Kaşığı çorbaya daldırıp Furkan’a uzattı.

Furkan, şaşkın şaşkın Ranya’nın elindeki kaşığa baktı. Bir an ne yapacağını kestirememişti. Cevap ararcasına Ranya’ya baktı.

“Ağzını açsana, yemek dökülecek.” Dedi Ranya. Eli boşta kaldığı için titremeye başladı. Ağzını şaşkınlıkla açan Furkan’a hızlıca uzattı. Kaseye bir kaç ekmek doğrayıp, tekrar kaşığı Furkan’a uzattı. Furkan’ın uslu çocuklar gibi kendisine itaat etmesine çok sevinmişti.

Furkan, ise halen şaşkındı. Bir robot gibi Ranya’nın yönlendirmesi üzerine hareket ediyordu. Normalde asla izin vermediği bu hareketlere şuan ses çıkaramıyordu. Sessiz kalarak çorbanın bitmesini bekledi.

“Bitti, şimdi bu ilacı su ile içmelisin.”

Düşüncelerinden Ranya’nın sesi ile sıyrıldı. Ranya’nın uzattığı ilacı ağzına atarak, bardaktan bir yudum su içti.

“Teşekkür ederim.” Diyerek elindeki bardağı uzattı. Ranya tebessüm etmekle yetinerek bardağı tepsiye koyarak, tepsiyi komidin üzerine bıraktı. Furkan’a dönerek konuştu.

“Şimdi yat ve uyumaya çalış. İlaç seni rahatlatacak inşallah.”

Furkan, sessizce Ranya'nın kalkıp giyinme odasına gidişini izledi. Yastığını düzeltip, başını yavaşça koydu. Uykuya resmen aç gibiydi. Yatağın yan tarafının hafif bir şekilde sarsılması ile Ranya’nın geldiğini anladı. Ağırlaşan göz kapaklarını açmaya takati bile yoktu. Sonunda uykuya yenik düşmüştü.

**

Bombanın patlamasının ardından üç gün geçmişti. Polislerin titiz çalışmasına rağmen hiç bir yerde Vedat bulunamamıştı. Atilla, bir şey olacak korkusu ile Rehnüma’yı ve ailesini evden çıkarmıyordu. Kızı Ayşe Nefise’yi kendisi alıp, bırakıyordu. Bugün acil toplantısı çıkmış ve kızını alamayacaktı. O yüzden Ayşe Nefise’yi Tayfun alacaktı.

Rehnüma, kızının gelme saati yaklaşınca salon kapısından bahçeye çıktı. Ön tarafa gelerek beklemeye başladı. Tayfun’un arabası bahçeye girince başını arabaya doğru uzatıp, içine bakmaya çalıştı. Kızını arka koltukta görünce sevinçle derin nefes aldı. Ayşe Nefise annesini görünce sevinerek arabadan atladı. İşte ne olduysa o esnada olmuştu. Rehnüma ve Tayfun şok olmuşlardı. Ağaçların arasında saklanan Vedat hızlıca ortaya çıkmış, Ayşe Nefise’yi kucaklamıştı. Başına dayadığı silah ile bağırmaya başladı.

“Diana kocana söyle, dışarıya çıksın. Yoksa kızının beynini burada dağıtırım.”

Rehnüma, çıldırmış bir şekilde ağlıyordu. Kızına bir şey olacak korkusu ile adım dahi atamıyordu. Seslere evden Duru ve kızı Zeynep’te çıkmıştı. Emrah’ın dışarda işleri vardı. O yüzden evde değildi. Rehnüma ağlayarak öne doğru ellerini uzattı.

“Ne olur kızıma bir şey yapma. Lütfen yalvarırım bırak onu, lütfen ne olur bırak.”

Rehnüma’nın yalvarması bir türlü fayda sağlamamıştı. Duru ve Zeynep’te ağlayarak yalvarıyorlardı. Tayfun, yeğenine bir şey olacak korkusu ile ne yapacağını planlamaya çalışıyordu. Ayşe Nefise’nin korku dolu gözleri ve ağlayışları, Rehnüma’nın içini parça parça etmişti.

“Ne olur bırak kızımı, o daha çok küçük, beni al ama onu bırak. Senin hesabın benle.”

Vedat, sinir ve öfke ile bağırdı. “Kocana söyle, hemen gelsin. Çabuk ara.”

Rehnüma, elinin tersi ile gözyaşlarını sildi. Korku ve heyecanla elini cebine attı ama telefonu yoktu. Genç kadın içerde unuttuğunu anlayınca Tayfun’a baktı. Tayfun çoktan Atilla’ya haber vermişti.

“Polise haber vermesin, yoksa kızı ölür.” Diyerek bağırdı Vedat.

“Atilla gelecek, ama sen yeğenimi bırak. İstersen beni rehin al ama çocuğu bırak. Çok korktu.”

Tayfun’un yalvarması üzere Vedat güçlü ve sesli bir kahkaha attı. Vedat'ın kahkahası ile Ayşe Nefise sesli bir şekilde içli içli ağlamaya başladı. Vedat elindeki silahı kızın başına sertçe dayayarak bağırdı.

“Atilla’nın on dakikası var. Yoksa kızı öldürürüm.”

“Öldüremezsin, o daha çok küçük. Hem kızımı öldürünce eline ne geçecek. Senin derdin benimle, ne olur bırak kızımı.”

Vedat, pis pis sırıtarak Rehnüma’nın arkasında ki, baya uzağındaki ağaca baktı. Oraya adamını yerleştirmişti. Kendisi kızı öldürürse, oda Rehnüma ve Atilla’yı öldürecek ve böylece GİRAY ailesinin üyelerini dünyadan gönderecekti.

Atilla, arabasını hızlıca durdurup bahçe merdivenlerinden hızlıca indi. Vedat'ın bağırması ile merdivenlerde durdu.

“Dur! Yoksa kızını öldürürüm. Yavaşça karının olduğu yere git. Yoksa kızın ölür.”

Atilla ellerini kaldırarak Vedat'ı sakinleştirmeye çalıştı.

“Tamam tamam geçiyorum.” Diyerek Rehnüma’nın yanına geçti.

“Polisler vardı, onları nasıl atlattın.” Diye merakla sordu Atilla

“Kolay olmadı, bayıltınca hepsini işim kolaylaştı. Ama sizi büyük bir sürpriz bekliyor. Ben sizi kandırdım. Kızınızı öldüreceğim. Üzülmeyin, sizlerde peşinden gideceksiniz.”

Herkes ‘hayır’ diyerek bağırdı. Ayşe Nefise bağıra bağıra ağlıyordu. Vedat kahkaha atarak silahın emniyet düğmesini açarak tetiğe yüklendi. Duyulan üç silah sesine Duru, Zeynep ve Tayfun’un feryatları karışmıştı. Atilla şoka girmiş bir şekilde yerde yatan karısına, kızına ve Vedat'a uzun uzun baktı....





MANKEN-(Hayat Serisi-2)(tamamlandı)(Düzenlenecek) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin