22.Bölüm-Vuslat

6.4K 421 49
                                    

Selamun aleyküm arkadaşlar..

BURAYI LÜTFEN OKUYUN!!!!

Dini nikah mevzusuna açıklık getirmek istedim. Atilla ve Rehnüma arasında resmi nikah var ama dini nikah olmadığı için birbirlerine haram sayılıyorlar. Birbirlerine helal olmaları için dini nikah lazım, çünkü resmi nikah birbirine helal kılmıyor. O yüzden resmi nikah olsa da dini nikah her halde lazım. Yani helal olması için geçmiş sigası ile kabul ettim demelidir. İnşallah anlatabilmişimdir....

Keyifli okumalar....

*****


Alarmın çalması ile genç adam huzursuzca uyandı. Daha yatalı yeni olmuştu sanki, yaklaşan lansmana çizimleri yetiştirmesi gerekiyordu. O yüzden sabahlara kadar çiziyor. Sonra dayanamayıp kendini yatağa atıyordu. Yorganı üzerinden atarak doğruldu. Ayaklarını terliğe geçirerek başını elleri arasına aldı. Eskisi kadar güzel çizemiyordu, sanki gittikçe köreliyordu. Ellerini başından çekip karşıdaki aynadan kendisini izledi. Son zamanlarda çok çökmüştü. Görüntüsüne bile inanamıyordu. Telefonunun çalması ile elini komidine uzattı. Ekrana bakmadan açıp kulağına götürdü.

“Efendim”

“Çok az kaldı. Bekle beni, bu iş kısa zamanda bitecek. İntikamımı almaya geleceğim.”

Atilla, yüzünü ekşitip telefonu kulağından çekip ekrana baktı. Bir anlığına afallamıştı. Kimdi bu sabah sabah...

“Kimsin lan, öyle ucuz tehditlerle beni mi korkutacaksın.” Diyerek ayağa kalktı.

Telefondaki adam, kulakları sağır edecek şekilde kahkaha attı. “Sana bir şey yapmayacağım ki, duydum ki karın ve kızın yanında değilmiş. Onların nerde olduğunu bulmam da an meselesi, bir adamın zayıf tarafı kızı ve karısıdır. Bekle beni Atilla.”

Atilla, telefonda ki sesi tanımış gibiydi. İçinden “Vedat sanki, ama o hapiste nasıl olur.” Diye geçirdi. Yine de emin olmak adına sordu.

“Vedat sensin değil mi? Bana bak beni asla korkutamazsın.” Diye gürledi. Genç adamın sesi konakta çınlamıştı. Kahvaltıya yeni oturan aile üyeleri kulaklarına gelen ses ile merdivenlere doğru baktılar.

“Beni bulmakta sana düşüyor Atilla, bence karın ve kızınla son kez görüş. Bir daha onları görmeyebilirsin.” Diyerek kapattı.

“Bana bak uzak dur onlardan...” Atilla kulağına gelen kapanma sesi ile telefonu hışımla yatağa fırlattı. Sinirle tuvalet masasındakileri yere fırlattı. Aklına Rehnüma’nın gelmesi ile yatağa fırlattığı telefonu alıp Rehnüma’yı aradı.

Telefon sonuna kadar çalıp açılmayınca Atilla’yı korku bürüdü. Bir kez daha telefonu tuşlayıp aradı. Bir kaç kez çaldıktan sonra telefon açılmıştı.

“Efendim Atilla”

Rehnüma’nın uykulu sesi kulağına gelmesi ile rahat nefes aldı. Sesini duyması ile içi rahatlamıştı.

“Rehnüma iyi misin?”

“Uyuyorum Atilla, geç yatmıştık. Ama aradığın iyi oldu. Babam gelecek bugün.” Diyerek yataktan kalktı Rehnüma. Yanında mışıl mışıl uyuyan kızına baktı. Saçlarını okşayıp alnından öptü. Sağına ve soluna bakıp, uyuyan kızlara baktı. Onları uyandırmamak için sessizce konuşmaya başladı.

“Neden aradın Atilla, sesin başta çok kötü geliyordu. Bir şey olmadı ya” diyerek önüne gelen saçlarını arkaya attı.

“İyiyim ben, lansman yaklaşıyor belki sesini duyarsam iyi hissederim kendimi dedim.” Diyerek gülümsedi Atilla. Karısını çok ama çok özlemişti.

“Zor durumdasın değil mi? Çizim yapamıyorsun ve o yüzden bunalıyorsun.”

“Bana ajan mı tuttun. Nerden biliyorsun bunları” diye şaşkınlıkla sordu Atilla.

“Oda meslek sırrı olsun” diye güldü. Sonra konuşmaya devam etti Rehnüma “Atilla sana dediğim çizimleri aldın mı? Onların sana yardımı olur.”

“Aa ben onları unuttum. Onları alayım, inan bana çok yardımı olacak. Yine her zamanki gibi beni kurtardın karıcığım. Seni çok seviyorum, çok özledim.”

Rehnüma, utanarak bağdaş kurup dudaklarını dişlemeye başladı. Yarım ağızla cevap verdi. “Bende”

Atilla, karısının utanması ile tebessüm etti. Aklına gelenle Rehnüma’ya hızlıca sordu.

“Sen biraz önce babam çıkıyor mu dedin. Ben yanlış mı anladım.”

“Hayır doğru duydun. Babam gelecek ve ben ilk kez göreceğim. Babamın benden haberi yokmuş. Ağabeyim sürpriz olsun diye dememiş. Çok heyecanlıyım.”

Atilla, heyecanlanan karısını sakinleştirmeye çalıştı. Yatağın üzerine oturup konuştu.

“Emin ol, Umut amca seni görünce çok sevinecek. Bende hemen ilk fırsatta gelir seni isterim.”

İsteme lafını duyan Rehnüma afallamıştı. Sadece nikahın kıyılmasını beklerken isteme lafı da nereden çıkmıştı.

“İsteme mi?”

“Evet, seni isteyeceğim. Sonra yüzük takacağım. Sonra kına gecesi yapacağım. Sonra telli duvaklı gelin olarak seni baba evinden alıp, kendi evime getireceğim. Ama bunlar bir hafta içinde olacak. Lansman dan sonrasına bırakamam.”

Rehnüma, duydukları ile sanki nefes alamaz hale gelmişti. Heyecanla derin nefes alarak bekledi. Her genç kız gibi oda böyle gelin olmak istiyordu. Ama kendi durumu farklı olduğu için bunları aklından çıkarmıştı. Şimdi ise hayalinin gerçekleşecek olması bile genç kızı mutlu etmişti.

“Ama bir haftada bunların hepsi nasıl gerçekleşecek. Bir hafta az bir zaman.”

“Sen merak etme, ben her şeyi şimdiden ayarladım. Sen bana güven.”

“Atilla, sen mükemmel birisin. İnan sevincimi kelimelere dökecek cümle kuramıyorum.”

“Seni öyle nikah kıyıp getireceğimi mi sandın. Tüm hayalini gerçekleştireceğim.”

“Teşekkür ederim Atilla”

“Her şey senin için, ha Umut amca nasıl çıkıyor. Sormayı unuttum.”

“Aşiyan şirketin sahibi bizle ortak olmayı teklif etmiş. Birde Ranya ile evlenmeyi teklif etmiş. Eğer arada kan bağı olursa babamı kurtarabileceğini ve kaya şirketine karşı birlik olabileceğimizi söylemiş. Ranya’da kabul etti. Sanırım birbirlerine aşık oldular. Yoksa bu kadar hemen kabul edilmezdi. Anlayacağın yakında düğün var.”

“Çok şaşırdım, Furkan AŞİYAN bu cemiyette çok zengin bir iş adamı. Para ile yapamayacağı iş yok. Adam parmağını kaldırsa paraları çoğalıyor. Ne diyelim, hayırlısı olsun. Demek ki aşk girince işin içine her şey değişiyor.” Diyerek şaşkınlığını dile getirdi Atilla.

“Evet çok zengin, Ranya nasıl yapacak o cemiyette merak ediyorum. Hayırlısı olsun dediğin gibi, neyse Atilla ben kapatıyorum. Sen dediğim yerden çizimleri al. Allah yardımcın olsun.”

“Teşekkür ederim, bende seni ve kızımı öpüyorum. Kendinize dikkat edin.”

Atilla, telefonu kapatarak ayağa kalktı. Acilen düğünü yaparak Rehnüma’yı yanına almalıydı. Gözü önünde olması onun için iyi olacaktı. Kapının çalıp açılması ile içeriye Duru girdi. Yere saçılan parçalara bakarak telaşla oğlunun yanına geldi. Eline yüzüne bakarak, yarasının olup olmadığına baktı.

“Oğlum iyimisin. Yaran filan yok değil mi? Sesleri duydum, gelmeyeyim dedim ama kendimi tutamadım. Ne oldu oğlum”

Atilla ayağa kalkarak annesinin kollarından tutup gülümsedi. Endişelendirmemek adına sorusunu cevapladı.

“Lansman yaklaşıyor ve biraz bunaldım. O yüzden, yoksa aksi bir durum yok. Ben duş alıp geleceğim.” Diyerek göz kırptı. Banyoya gidecekken annesinin sözleri ile geri durdu.

“Elin yüzünden yapamıyorsun değil mi? Yara geçti ama halen izi kaldı. O yüzden mi oğlum.” Dedi Duru gözleri dolarak.

Atilla, kendisine bile diyemediğini şimdi annesinden duymak gururunu incitmişti. Elini sıkarak gözlerini kapattı. Duru, oğlunun titreyen elini avuçları arasına alarak okşadı.

“Kimse ile paylaşmıyorsun. Okyar bu durumu bize demese, bizim bile haberimiz olmayacak. Tedavi olursun, böyle kalacak diye bir durum yok oğlum.”

Atilla, annesine dönerek elini çekti. Annesinin gözyaşlarını silerek güldü. “ Okyar her zaman ki gibi abartmış olayı, ben iyiyim. Hem Rehnüma’nın çizdiği çizimler varmış, onlarla çıkacağım lansmana, sende endişelenme. Hadi  sen git evdekiler merak etmiştir. Bende geliyorum.”

**

Rehnüma, kapattığı telefona gülerek baktı. Dudağını dişleyerek Atilla ile konuşmalarını aklından geçirdi.

“Ooo bakıyorum Rehnüma hanım, sabah sabah kocanla konuşmalar, birde pis pis gülüyorsun. Ne dedi de böyle gülüyorsun. Dökül bakalım.”

Rehnüma, Mihrimah’ın sesi ile hayal aleminden çıkıp ona baktı. Hepsinin gözlerinin açık bir şekilde Rehnüma’ya bakması ile Rehnüma küçük çapta şaşkınlık yaşadı.

“Siz beni mi dinlediniz.”

“Ben Mihrimah’ın sesine uyandım.” Dedi Ranya

“Aynen bende Mihrimah’ın sesine uyandım.” Diye Ranya’ya katıldı Mihriban ve Remle.

“Ee ne oldu anlatsana ne dedi Atilla, sabah sabah rüyasında mı görmüş seni.” Dedi Mihrimah

“Şey, beni hemen istemeye gelecekmiş. Bir hafta içinde düğün yapacakmış.”

“Eee bu çok güzel haber, senin adına çok sevindim Rehnüma’m, sonunda tamamen Atilla’nın karısı olacaksın.” Diye kardeşine sarıldı Remle.

“Evet, Remle bende çok mutluyum. Ağabeyim kimliğimi halletmeye çalışıyor. Hem Rehnüma SARRAF olacağım hemde Rehnüma GİRAY. Sonunda özümü buldum.”

“Yaa, daha birbirimizi yeni bulduk. Hemen evlenmesen ne iyi olurdu” diye kardeşine sarıldı Ranya

“Diyene bak, kızım unuttun herhalde dün akşam resmen Furkan AŞİYAN’a verildin. Yani sende yakında Ranya AŞİYAN olacaksın. Ay ne heyecanlı” diye güldü Mihrimah.

“Mihrimah çok konuştun. Başını kapat, anneme bakalım” diyerek ayağa kalktı Mihriban.

Mihrimah’ın dedikleri ile dün olanları hatırlayan Ranya’nın yüzü düşmüştü. Hiç bir şekilde Furkan’a bir sevgi besleyemiyordu. Kendisine aşık olması ile inandırıcı değildi. Yakışıklı ve uzun boylu olmasından başka çekici bir özelliği yoktu. Sırf babasının ve şirketin kurtulması için bu evliliği kabul etmişti.

“Aaa ama böyle suratınızı asmayın. Yine baba evinde toplanıp bir araya geliriz. Atilla’da, Furkan’da buna izin verecek adamlar, ikisi de kötü değil. Sadece ikisi de size çok aşık” diye güldü Remle. İkisini kolları arasına alarak sarıldı.

“Yapma Remle, halen bize ablalık mı taslıyorsun. Hepimiz aynı anda doğduk.” Diyerek Ranya’ya bakıp gülümsedi Rehnüma.

“Sus bakalım, ben ilk önce doğmuşum. Benden on beş dakika sonra Ranya doğmuş. Seninle ise aramızda bir saat var Rehnüma hanım, ablan sayılırım.” Diye kıkırdadı Remle.

“Resmen bize meydan okuyor. Gününü gösterelim Rehnüma.”

Ranya’nın göz kırpması ile ikisi de Remle’yi yatağa geri yatırdı. İkisi de Remle’yi gıdıklamaya başladı. Kahkahalar atan Remle gülmekten konuşamıyordu. Seslere uyanan Ayşe Nefise gülerek Remle’nin başına geldi. Yüzüne gelen saçları eli ile itti.

“Anne, teyzem ağlıyor.”

“Ağlamıyor kızım, sadece gülüyor. O yüzden yaş geliyor. Gel sende gıdıkla.”

Annesinin ve Ranya teyzesinin yapması hoşuna gitmişti. Annesinin yanına gelerek gıdıklamaya başladı. Birden doğrulan Remle, yastık alarak kardeşlerine fırlattı.

“Kızım bebek olmasaydı oda benden taraf olurdu. Resmen bana savaş açtınız.”

Rehnüma ve Ranya kahkaha atarak onlarda eline yastık aldı. Birbirlerine gülerek vurmaya başladılar. Kızlarının sesini duyan Hayat odaya gelerek kapıdan kızlarına baktı. Onların bir arada olmasına, birbirleri ile olan bağlılığına ve mutlu olmalarına. Özlediği tablo artık önünde idi, ve kısa zamanda iki kızı Ranya ve Rehnüma'da gelin olup gidecekti.

“Sende gel anneanne”

Kendisine seslenen Ayşe Nefise’ye baktı. Tamamen Ayşe Nefise’yi sahiplenmişlerdi. Gülerek yanına oturdu. “ Ne yapmam gerekiyor yavrum”

Ayağa kalkıp teyzelerine yastık vurarak gösterdi. “Bak böyle vuracaksın anneanne.” Bir tane yastık alarak anneannesine verdi.

Hayat, gülerek kızlarına yastıkla vurdu. Ayşe Nefise’ye bakarak sordu. “Oluyor mu? Yapabiliyor muyum”

“Evet anneanne” diye güldü Ayşe Nefise.

Kızlar annelerinin gelmesi ile şaşırmışlardı. En çokta onunda yastık savaşı yapmasına şaşırmışlardı.

“Anne, hastalanacaksın.” Diye durdu Rehnüma. Annesine bir şey olmasından korkuyordu.

“Bana şuan bir şey olmaz. Sizlerle mutluyum ben.”

Rehnüma, tebessüm ederek annesine sarıldı. Hayat, kızının saçlarını okşayarak öptü.

“Yaa bende sarılacağım.”

Ranya, annesinin sol kolunun altına girerek sarıldı. Remle’ye dil çıkarıp Rehnüma’ya göz kırptı.

“Remle bize ablalık taslıyor anne, bir şey de kızına” dedi Rehnüma

“Çekilin bende sarılacağım.”

Remle, kardeşinin sözlerine aldırış etmeden ortalarına geçerek annesinin göğsüne başını yasladı.

“Gel annem, bende sana sarılacağım.”

Ayşe Nefise, gülerek annesinin kucağına oturup sarıldı. Hayat, kucağındaki kızlarına bakarak hepsinin başını öptü.

“Hepinizi bir arada görüp böyle kucaklamak istedim. Rabbim dualarımı kabul etti. Hepiniz yavrularınızla yanımdasınız. Ölsem de gam yemem.”

“Daha dur anne, Ranya’nın çocuğu olacak. Rehnüma'nın çocuğu olacak. Sonra sen torunlarını evlendireceksin. Daha bir sürü göreceğin günler var inşallah.” Dedi Remle

“Remle’ye katılıyorum. Daha birbirimizle bir sürü vaktimiz olacak.”

Kızlar babalarının sesini duyması ile küçük çapta çığlık attılar. Ranya ve Remle annelerinden ayrılıp babalarına sarıldı. Umut, iki kızına sarılıp, saçlarından öptü.

Rehnüma, olduğu yerden kalkamamıştı. Heyecandan göğüs kafesi yırtılacak gibiydi. Babasının sözlerini hatırladı. Diana iken kendisini kızı olarak asla kabul etmiyordu. Gözlerinin dolması ile annesinin göğsüne iyice sığındı. Hayat, kızının halini anlayarak başını okşadı. Kulağına eğilerek konuştu.

“Baban seni özledi. Yanındayım kızım, hadi sende kalk.”

“Baba bak sana sürprizimiz var.” Dedi Ranya. Annesinin tarafını göstererek. Umut, arkası dönük olan karısına ve ona sarılan kıza baktı. Aklına gelen tek isim kızı Rehnüma idi. Ona dediği tüm sözlerden dolayı pişmandı. Kızını tanıyamadığı için pişmandı. Kızına hasret ve özlemle seslendi.

“Kızım Rehnüma'm yavrum.”

Umut dolan gözlerine mani olamadı. Kızının ona bir adım atmasını bekledi. Hayat, kızının kolundan tutarak ayağa kaldırdı. Sessizleşen Ayşe Nefise’yi Ranya kucağına aldı. Rehnüma babasına dönerek ağlamaya başladı. Babasını çok ama çok özlemişti. Yıllar geçse de halen babası çok yakışıklıydı. Gözlerini silerek babasına seslendi.

“Baba”

“Kızım, bir tanem” diyerek kollarını açtı. Adım atacak takati kalmamıştı.

Rehnüma, gülümseyerek babasına koşup sarıldı. Kokusunu içine çekerek hasretini gidermeye çalıştı. Babası sağlam kale gibiydi. Yıllardır savunmasız kalan genç kız babasına kavuşması ile kendisini korunma altına almıştı. Artık babasının kanatları arasındaydı.

Umut, kızından ayrılıp alnından öptü. “Özür dilerim bir tanem, seni tanıyamadım. Özür dilerim babam”

“Öyle deme babacığım, bak yanındayım. Artık beraberiz. Asıl sen beni affet, sizleri bırakıp gittim.”

Kızını bir kez daha alnından öptü. “Babalar kin tutmaz. Dediğin gibi artık bir aradayız.” Diyerek güldü.

“Sonra kucaklaşın, babam çok açıktı. Karnını doyursun, sizlerde giyinip aşağıya gelin.”

Ağabeyinin konuya atlaması üzerine hepsi gülmüştü. “Ağabeyim bizi kıskandı baba” diyerek güldü Rehnüma.

“Hiç te bile, sizde beni ne yaptınız. Koskoca adam oldum. Halen sizi mi kıskanacağım.”

“Benim oğlum kıskanmaz, biz inelim o zaman, sizde gelirsiniz.”

Yanına Hayat’ın gelmesi ile aşk ve sevgi ile karısına sarıldı. Karısının gözlerindeki ışıltıyı görmesi ile musmutlu oldu. Alnından öperek karısına tebessüm etti.

“Seni unuttuğumu sanma, önce can sonra canan. Evlat sevgisi her şeyin üstünde maalesef hanım, yapacak bir şey yok.”

“Başımızdasın ya, biz başka bir şey istemeyiz Umut.” Dedi kocasına aşkla bakarak..

**

“Ee beni nasıl çıkardınız? Ben biraz daha kalırım sanıyordum.”

Ranya, babasına kaçamak bakış atarak önüne döndü. Bilal annesine bakarak söz hakkını ona verdi. Hayat ne diyeceğini bilemez halde bocalarken Hamza duruma el attı.

“Umut kahvaltı masasındayız. Şimdi konuşacak konu mu bu? Lütfen karnımızı doyuralım.”

Bir şeylerin ters gittiğini anlayan Umut, konunun anlatılmasına ısrar etti. Biliyordu ki bu konu şimdi kapanırsa bir daha üzeri açılmayacaktı. En iyisi şimdi her şeyin dökülmesi idi.

“Baba Aşiyan şirket bizimle ortak oldu. Hem şirketi hemde seni kurtardı. Birde..” diyerek Ranya’ya baktı. Babasına nasıl diyeceğine karar veremedi.

“Birde ne oğlum, söylesene çatlatma adamı” dedi Umut.

“Birde Ranya ile evlenmek istiyor. Köyde iken görmüş beğenmiş, hemde bu vesile ile akrabalık bağı olur dedi. Bizde Ranya’ya sorduk kabul etti.”

Umut, duydukları ile şok olmuştu. Kızına bakarak yüzünü inceledi. Sanki bu evliliği istemiyor gibiydi. Belki de kendisini kurtarmak için bu evliliği kabul etmişti.

“Ama ben kabul etmiyorum. Şirket için kızımı istemediği birisine veremem. Bilal oğlum sen nasıl kabul ettin. Benden sonra bu evin reisi sensin, nasıl göz yumarsın.”

Babasının ağabeyine kızmasına dayanamayan Ranya çatalını bırakarak babasına seslendi.

“Baba, bu konu seninle nasıl konuşulur bilmiyorum ama ben Furkan ile evlenmek istiyorum. Yani bu evliliği istiyorum.”

Umut, başı yerde duran kızına baktı. Gönlü bir türlü el vermiyordu. Sanki bir durum vardı ve kızı saklıyordu.

“Kızım içim sinmiyor, bu işin içinde bir iş var gibi geliyor. Furkan AŞİYAN çok zengin bir iş adamı, magazin hep onun peşinde. Rezidanslarda, yalılarda oturuyor. Sen onunla yapamazsın.”

Ranya, dolan gözlerini ardı ardına kapatıp açtı. Boğazındaki yumruğu öksürerek giderdi. Babasının ve şirketin iyiliği için bu evliliği yapacaktı.

“Baba sen kızını tanıyorsun. Ben o hayatın içinde kaybolmam inşallah, özümde kalırım. Ben Furkan’ı seviyorum. Oda beni seviyor, mutlu olacağımı biliyorum.”

Umut, kızının aşık oldum sözüne inanarak başını eğip düşündü. Halen içine sinmeyen durum vardı. ‘Belki babalık iç güdüsü ile kıskanıyorum diye düşündü.’

“Tamam ilk önce Rehnüma, sonra sen. Herhalde Furkan bu sıraya uyar. Öncelik onlara mahsus, Atilla’ya sözüm var.”

Rehnüma, utanarak başını eğip gülümsedi. Atilla’nın babası ile konuştuğundan haberi yoktu. Elini sıkan kardeşi Ranya’ya tebessüm ederek baktı.

“Annem ile babam evlenecek mi?”

Ayşe Nefise’nin, merak dolu bakışlarına herkes tebessüm etti. Umut yanında oturan kızın başını okşadı.

“Tabikide yavrum, annen gelinlik giyecek düğün olacak.”

“Peki bende gelinlik giyebilir miyim?”

Umut, Ayşe Nefise’nin başını öpüp tekrar okşadı. “Sana en güzel gelinlik alacağım. Sen en güzel olacaksın.” Dedi göz kırparak

Umut’un söyledikleri hoşuna gitmişti. Ayaklarını sallayarak annesine baktı.

“Annee, ben senden daha güzel olacağım.”

“Tabikide kızım, sen çok güzel olacaksın. Saçlarını yapıp, taç takacağız. Prenses gibi olacaksın.” Diyerek kızının yanaklarını öptü.

Annesinin sözleri ile gözleri daha da ışıldadı. Prenses kelimesi çok hoşuna gitmişti. Mutlu ve huzurluydu. Artık annesi ve babası ile birlikte olacaktı.

**

Tayfun İstanbul’un altını üstüne getirmiş bir türlü sevdiği kızı bulamamıştı. Sokak başında beklerken Alçin kapıdan çıkmamıştı. Herkes çıkmış, onun çıkmasını geç saatlere kadar beklemişti. Tüm sokakları gezmiş, sahili didik didik aramıştı. En son Sude'den aldığı haberle, İstanbul’u terk edip başka şehirdeki kursa başlamıştı. Nereye gittiğini bile ablasına dememişti.

Tayfun, anahtarla kapıyı sessizce açarak içeriye girdi. Herkes çoktan uyumuştu. Yavaş adımlarla salona geçti. Şömine başındaki koltuğa oturup yanan ateşi izledi. Arkasından gelen adım seslerine aldırış dahi etmedi.

“Tayfun, kardeşim burada ne yapıyorsun. Neredeydin sen, telefonları bile açmadın.”

Atilla’nın sesi ile gözlerini kapattı. Derin nefes alıp verdi. Eliyle yanını gösterip, Atilla’nın oturmasını sağladı.

“Gitmiş, hemde kimseye yerini demeden gitmiş.”

Atilla, Tayfun’un perişan halini görerek içi sızladı. Bu denli aşık olacağını düşünmemişti. Elini omzuna atarak dostça sıktı.

“Ona zaman tanımalısın. Birden hemen olmaz. Alçin çok farklı bir cemiyetin içindeydi. Aşırı açıktı ve şimdi onun pişmanlığı içinde. Şuan ki hayatı ile senin hayatın aynı değil. Biraz zamana bırak, kaderinse gelir seni bulur.”

“Doğru diyorsun da Atilla, gel de kalbime söz geçir. Bir türlü aklım almıyor.” Diyerek başını avuçları arasına aldı.

“Zamana bırak, sana söz veriyorum ikinizin arasını yapacağım. Ama şimdilik arkasına düşme. Hem bu arada Alçin’de düşünmüş olur.”

Tayfun, sevinçle kuzenine bakarak tebessüm etti. “Söz mü Atilla, yapacaksın değil mi?”

Atilla, gülerek elini Tayfun’un sırtını sıvazladı. “Söz Tayfun, hem Rehnüma arkadaşı olduğu için aracı olur. Hem kendini üzme artık.”

“Sağol Atilla, iyi ki varsın. Teşekkür ederim.” Diyerek Atilla’ya sarıldı.

**

(Bir hafta sonra)

Düğün bitmiş Rehnüma ve Atilla balayına, Ranya ve Furkan ise evlerine gidiyordu. Rehnüma ve Atilla mutluluğa kulaç açarken, Furkan ve Ranya arasında büyük uçurumlar açılıyordu. Gelinlikler içinde iki gelin, birisi mutlu, diğeri ise hüzünlüydü..

Her şey bir hafta içinde olmuştu. Atilla’nın, Rehnüma’yı istemesi komedi halinde olmuştu. Rehnüma, Atilla’nın kahvesine bir şey koydurmak istememişti. Ranya ve Mihrimah, Rehnüma’dan habersizce bir tane limonu Atilla’nın kahvesine sıkmışlardı. Tuzlu kahve bekleyen Atilla, limonlu kahvede yüzü şekilden şekile girmiş komik bir hale bürünmüştü. Limonlu kahveyi duyan aile üyeleri ise gülmekten Rehnüma’yı isteyememişlerdi.

Ardından yüzükleri takılmış, ve dini nikah kıyılmıştı. Sevdiği karısına kavuşan Atilla kimsenin olmadığı yerde karısına sarılarak ayrı kaldığı günlerin acısını çıkarmıştı. Artık mutlu ve huzurluydu. Sevdiği ile bütünleşmişti.

Atilla ve Rehnüma’dan bir gün sonra Furkan ailesi ile gelerek Ranya’yı istemişti. Üst üste gerçekleşen istemeler herkese ağır gelmişti. Ama Furkan’ın yaptığı iyiliğe karşı kimse bir şey diyememişti. Ranya’nın isteme merasimi çok monoton geçmişti. Furkan’ın ciddi bir şekilde oturması yüzünden, Atilla’ya yapılan şakayı Furkan’a yapamamışlardı. Sadece Furkan’da değil, herkes de ciddiyet hakimdi.

Düğünü ise Furkan’ın acele etmesi yüzünden hemen olmasına karar verilmişti. Atilla ile konuşulup düğünü beraber yapacaklardı. Rehnüma bir o kadar mutlu iken, Ranya hiç mutlu değildi. Ama üzüntüsünü kimseye belli etmemeye çalışıyordu.

Düğün basına kapalı yapılmıştı. İki çiftin nikahı arka arkaya yapılmıştı. Hayat ve Umut iki kızını birden evlendirdiği için aşırı derecede üzgünlerdi. İkisi de kızlarının mutlu olduğunu biliyor o yüzden kendilerini öyle teselli ediyorlardı. Damatlarının kızlarını mutlu edeceklerini biliyorlardı.

Arabanın durması ile Ranya gözlerindeki yaşı yavaşça silerek etrafına baktı. Arabanın kapısının açılması ile dışarıya çıktı. Gelinliğin eteklerini düzelterek Furkan’ın peşinden ilerledi. Asansöre binerek en üst kata çıktılar. Furkan kapıyı açarak kenara çekilip, Ranya’nın geçmesini bekledi. Ranya ilk defa eve adımını atıyordu. Koridorda duvarın dibinde bekledi.

“Evi gezebilirsin, merak ediyorsundur.” Dedi Furkan

Ranya zaman kazanmak adına ilk önce mutfağa girdi. Mutfak büyük ve şıktı. Lavabonun önünde pencere vardı ve denize karşı manzaralıydı. Ranya oradan çıkıp salona girdi. Devasa büyüklükteydi, büyük camın önüne gelerek balkona baktı. Oradan da deniz ve bir köprü gözüküyordu. Genç kız onun hangi köprü olduğunu çıkaramadı. Salon da beyaz ve gri hakimdi. Sade ve çok güzeldi.

“Bu odaların sahipleri var, izinsiz bakmak hoş değil.” Dedi Ranya

Furkan tamam dercesine mimikte bulunarak yatak odasının kapısına ilerledi. Kapıyı açarak Ranya’nın gelmesini bekledi.

“Burası yatak odası” dedi zoraki yutkunarak

Ranya, yatak odası kelimesini duyması ile vücudu hafiften titremeye tutuldu. Gelinliğinin eteklerini tutarak yürümeye başladı. Odanın kapısına geldiğinde tuttuğu nefesini sesli bir şekilde bıraktı. Furkan’a bakmadan odaya girdi. Burası salondan da büyüktü. Sağ tarafta iki kapı vardı. Girişin yanında yatak ve sol taraf boydan boya cam vardı. Karanlık olduğu için ne olduğu belli olmuyordu. Karşı tarafta da cam ve büyük balkon vardı. Orası da denize ve yola bakıyordu.

Ranya, arkadan Furkan’ın gelmesi ile tuttuğu gelinliğinin eteklerini bıraktı. Derin bir nefes alarak arkasına döndü. Furkan’ın bakışlarında anlamlandıramadığı bir ifade vardı. Aldığı nefesi vererek konuştu.

“Benim seninle evlenmemdeki amaç babamı ve şirketi kurtarmaktı. Sakın bunun gerçek bir evlilik olacağını zannetme, çünkü ben seni sevmiyorum. Herkes gerçek evlilik olduğunu bilse de, biz gerçek olmadığını bileceğiz.”

Furkan, duydukları ile tebessüm ederek boynundaki papyonu çıkardı. Ranya’ya bakarak adım adım ilerledi. Ranya korkusuzca olduğu yerde dik durmaya uğraştı. Furkan’ın ceketini çıkarması ile gözlerini kocaman açtı. Furkan yürüyerek Ranya’nın yanına gelerek kulağına eğildi. Genç kız hissettiği sıcaklık ile kulağı gıdıklanır gibi olmuştu.

“Bende bunları söyleyecektim. Hatta hayalini bile kurma, çünkü ölene kadar bu böyle sürecek.” Diyerek doğruldu. Kapıdan çıkarken arkasını dönmeden konuştu.

“Valizini giysi odasına koydular. Kapılardan birisi giysi odasına giriyor. Diğer kapı ise banyoya açılıyor. Bugün ayrı yatacağız, annemler gelince mecburen yatakta yatacağız. Ona da bir çare buluruz. Ben annemin odasında olacağım.”

Furkan, kapıdan çıkarak kapıyı kapattı. Ranya sürgü kapıyı açarak balkona çıktı. Soğuk havadan bir anlığına irkilse de aldırış etmedi. Denize bakarak gözlerinden akan yaşı sildi. Ne olursa olsun ailesine karşı mutlu olduğunu belli etmeliydi. Her şeye dimdik ayakta durmalı ve babası için sabretmeliydi.

**

Rehnüma ve Atilla balayına Ağva'ya gelmişlerdi. Atilla önceden yer ayırttığı için zorluk çekmemişler, hemen odalarına gitmişlerdi. Başta yemek yemişler, sonra Rehnüma’nın ısrarı ile namaz kılmışlardı. Atilla söz vermişti, dinini öğrenecek ve amel edecekti.

Atilla, duasını ederek ayağa kalktı. Beyazlar içinde oturan karısına bakarak aşkla tebessüm etti. Yanına giderek ayağa kaldırdı. Rehnüma’nın yanakları kızarmış, al al olmuştu. Atilla elini kaldırıp baş parmağı ile usulca sevdiği karısının yanaklarında gezdirdi. Alnından öperek gözlerine baktı.

“Hayatıma hoşgeldin”

İki gözünü öperek sessizce fısıldadı. “Bana aitsin, benim eşimsin.”

Yanaklarını öperek yine sessizce fısıldadı. “Ömrüme ömür katansın, mutluluk sebebimsin, ilacım ve nefesimsin. Seni seviyorum.”

Rehnüma, terleyen elini gelinliğine sildi. Biraz daha ayakta dursa heyecandan düşüp bayılabilirdi.

“Bende seni seviyorum” diyebildi zoraki. Dudaklarını biraz daha kemirse et namına bir şey kalmayacaktı.

Atilla, karısının bu halini tatlı bularak tebessüm etti. Parmaklarını Rehnüma’nın dudağı üzerine koyarak durmasını istedi.

“Kanatacaksın, acıyacak.”

Rehnüma, tam ağzını açıp bir şey diyecekken Atilla hızlı bir hamle ile Rehnüma’nın konuşmasına fırsat vermeyip, genç kızı şaşkına uğrattı...

**

İnstagram adresi: yabanguluhikayeleri

Facebook kapalı grup: yabangülü hikayeleri

Yorum ve votelerinizi bekliyorum.

Hatalarım varsa affola...

MANKEN-(Hayat Serisi-2)(tamamlandı)(Düzenlenecek) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin