26.Bölüm-Furkan'ın sırrı

5.3K 408 36
                                    

“Hoşgeldin Furkan AŞİYAN,
Seninle güzellikle konuşacağım. Ya ihaleden çekilirsin. Ya da ailenin ve sevdiklerinin yok oluşunu birer birer seyredersin..”

Furkan elindeki kağıdı yüksek sesle okuduktan sonra karşısında onu şaşırmış bir şekilde dinleyen, Bilal ve Necati'ye baktı. Aklına gelen ailesi ile hızlıca telefonunu çıkarıp tuşladı. Telefonun açılmasını beklerken eline kağıdı tekrar alarak incelemeye başladı.

“Efendim”

Furkan, karısının sesini sakin bir şekilde duyunca rahatladı. Durumu çaktırmamaya çalışarak sordu.

“Şey, ben diyecektim ki, ha.. teyzemler geldi mi?”

“Yok henüz yoldalarmış. Az sonra burada olurlar. Sen bunun için mi aradın.”

“Evet, bunun için aradım. Neyse canım kendine iyi bak. Görüşürüz.” Diyerek telefonu kapattı.

“Necati bu adam rahat durmayacak. Elini kolunu bağlayacak bir kanıt bulmamız lazım. Böyle ailemi tehdit etmesi hiç hoş değil. Hemen güvenlik şirketini arayarak konağın çevresinde tedbir almam lazım.”

Telefonla bir kaç yeri aradıktan sonra koltuğuna oturdu. Başını elleri arasına alarak sıktı. Uzun bir yolculuk ve uykusuzluğun sonunda başı ağrımaya başlamıştı. Bilal genç adamın halini görünce üzüldü. Yanına giderek elini omzuna koyarak sıktı.

“Sakin ol Furkan, biz yanında olacağız. O adam ailene zarar veremez.”

Furkan, ellerini yüzünden çekerek Bilal’e minnetle baktı. Kardeşi için endişelenip, kendisine çıkışması lazımdı.

“Ne olursa olsun ailemi de, kardeşini de koruyacağım Bilal” diyerek tebessüm etti.

“Ranya benim kardeşim olduğu kadar senin de karın ve onu koruyacağına eminim. Ama Ranya’ya belli etme, panik atağı var.”

“Yaa, tamam Bilal belli etmemeye çalışırım.” Dedi memnuniyetle. Necati’ye bakarak devam etti.

“Ortak ben gidiyorum, hem başım ağrıyor hemde uykusuzum. Birde teyzemler gelecek. Görüşürüz” diyerek şirketten Bilal ile birlikte çıktı.

**

Ranya oturduğu koltuktan kardeşlerin konuşmasını izliyordu. Arada Melike teyze'de kızlarına katılıyordu. Ranya’nın gözleri onların üzerinde gezerken bazen konuşmaya katılan teyze kızı Müge'ye kayıyordu. Kızın rahat davranışları ve aşırı açık giyinmesi rahatsız ediciydi. Mini siyah eteği oturması ile iyice kısalmıştı. Üzerine giydiği ip askılının göbeği tamamen açıktı. Semiha hanım ise kızına rağmen biraz kapalıydı. Oda açık ve yaşına göre genç giyinmeye çalışmıştı.

“Teyze, hoşgeldin”

Ranya, Furkan’ın sesini duyması ile gözlerini hızla kocasının olduğu yere çevirdi. Kocası uzun bacakları ile bir kaç adımda teyzesinin olduğu yere gidip sarıldı.

“Oğlum, hoş buldum. Çok özledim seni, sende hoş geldin.”

“Sağol teyze, bende seni çok özledim. Gelmekle iyi ettin. Düğüne bile gelmedin.”

Düğün lafı ile Semiha hanımın ve Müge’nin yüzü düşmüştü. Semiha hanım fazla çaktırmadan yeğenine tebessüm ederek baktı.

“İşlerin yoğunluğu yüzünden gelemedik oğlum, şimdi de kendimizi affetmek için geldik.” Diyerek şefkatle yanağından öptü.

Furkan, teyzesinin karın ağrısını bildiği için üstelemedi. Oda tebessüm ederek durumu geçiştirdi. Kuzenine bakarak uzaktan elini uzattı.

“Hoşgeldin Müge”

Müge kendisine uzatılan ele bakarak sinirlendi. Sinirlendiğini belli etmemeye çalışarak bir anda Furkan’ın boynuna sarıldı. Sıkıca sarılmıştı. Furkan şaşırmış bir an afallamıştı. Müge’yi kollarından tutarak ayırmaya çalıştı.

“Furkan canım, özledim seni neden bu kadar soğuk davranıyorsun anlamadım.”

Kelimeleri uzata uzata konuşması Ranya’yı iyice sinirlendirmişti. Müge’nin sarılması zaten genç kızı şaşkına uğratmıştı. Sinirine hakim olmaya çalışarak kocasına ve Müge’ye baktı. Rabia hanım ve Melike teyze bir onlara bir Ranya’ya bakıyorlardı. Semiha hanım ise bu durumdan çok memnundu.

“Evli olduğu için olmasın mı Müge’ciğim. Çünkü artık bir karısı var.”

Ranya daha fazla sinirine hakim olamamış patlamıştı. Dakikalardır Müge’nin vıcık vıcık kocasına sarılmasına dayanamamıştı. Müge bozulmuş bir surat ile Furkan’dan ayrılarak Ranya’ya baktı. O  bu lafın altında kalacak birisi değildi.

“Ben kuzenim olduğu için öyle dedim. Kardeş niyeti ile sarıldım.”

Ranya, Müge’nin dedikleri ile yaptığının arasındaki bağlantıyı kuramamıştı. Neden öyle yaptığını ise bal gibi biliyordu. Kaynanasının ve anneannesinin yanında konuyu uzatmak istemiyordu. Tebessüm etmekle yetindi. Bunun acısını sonradan alırdı.

Furkan, karısının kendisini kayırması ve sahiplenmesi hoşuna gitmişti. Tebessüm ederek annesine, anneannesine sarılıp öptükten sonra Ranya’nın yanına geldi. Yanağından öperek kulağına yavaşça fısıldadı.

“Kıskandığını belli etme karıcığım, düşmanın bunu her fırsatta kullanır.”

Furkan kendine has yakışıklı gülümsemesi ile ayrıldı. Ranya’nın beline elini koyarak koltuğu gösterdi. Furkan’ın etkisinden çıkamayan Ranya kocasının gösterdiği yere usulca oturdu. Konuşma boyunca üzerinde Furkan’ın bakışlarını hissettikçe midesine yumru girdi. Bir türlü konuya adapte olamıyordu. Özellikle Furkan’ın elini belinde her hissettiğinde dipsiz denizlere çekiliyor gibi hissediyordu. Yemeğin hazır olması ile bir nebze dahi olsun rahatlamıştı.

**

Rehnüma, okuduğu kuranı kerimi yavaşça kapatarak yerine koydu. Başını açıp, saçlarını havalandırarak kendisini yatakta izleyen kocasının yanına usulca girdi. Atilla incitmekten korkarcasına karısının başını göğsüne yaslayıp başını öptü. Saçlarını okşayarak karısını sevmeye başladı.

“Ne hissediyorsun?”

Atilla, karısının suali ile bir müddet durdu. Karısının sorduğu soruyu anlayamamıştı.

“Nasıl”

“Yani ikinci kez baba olacaksın. Neler hissediyorsun?” dedi utanarak.

“İkinci kez baba olsam da, sevdiğim kadından çocuğum olacak. O yüzden ben bu mutluluğun tarifini yapamayacağım. Büyüsü bozulsun istemiyorum.”

Rehnüma, duydukları ile memnuniyetle gülerek kollarını kocasının gövdesine doladı. Söyledikleri hoşuna gitmişti. Başını biraz daha kocasının göğsüne yasladı.

“Ben oğlum olsun istiyorum. Her şeyi ile sana benzesin istiyorum.” Dedi sevinçle şakıyarak.

“Ya kızımız olursa..”

Rehnüma, kocasının masum masum sorması üzerine bir müddet bekledi. Kocasına nasıl açıklayacağını düşündü. Aklına gelenleri yavaşça sıraladı.

“Her şey Allah’tan, ama bir kızım var. Oğlum olsun istiyorum.”

“Ayşe Nefise’yi sen doğurmadın bir tanem, kendin doğurduğun illaki farklı olur.” Dedi Atilla karısının saçlarını okşarken.

“İşte farklı olmasından sonra Ayşe Nefise’nin üzülmesinden korkuyorum. Şuan farklı düşünebilir, biraz daha büyüsün istiyorum. Benim ona gerçekten değer verdiğimi anlamalı ki, üzülmesin. Bilmiyorum belki de ben yanlış düşünüyorum.”

Rehnüma’nın söyledikleri Atilla’nın çok hoşuna gitmişti. Özellikle Ayşe Nefise’ye değer vermesi ile bir kez daha karısına aşık olmuştu. Karısının saçlarını öperek sıkıca ama bir o kadar yumuşak sarıldı. Gözlerini kapatarak huzuru ve mutluluğu dinledi.

“Ayşe Nefise senin gibi anneye, bende senin gibi eşe sahip olduğum için çok şanslıyım. Allah’a binlerce kez şükretsem yine bu bana verilen nimetin hakkını ödeyemem. İyi ki varsın hayatım”

Rehnüma, kocasından duydukları üzere tebessüm edip kocasına iyice sarıldı. Başını kaldırarak kocasının yanağını usulca öptü. En iyi teşekkür etmek buydu. Genç kadın huzurun kollarında, huzurla uyudu.

**

Ranya, gün boyu koşuşturmaktan yorulmuş bir şekilde kendisini odasına atmıştı. Furkan’ın çalışma odasında işi olduğu için, fırsattan istifade hemen banyoya girerek duş alarak rahatladı. Saçlarını havluya sararak odaya girdi. Odanın ışığını açmadan gece lambalarını yakarak yatağın üstüne oturdu. Loş ışıkta oturmayı çok seviyordu. Furkan gelmeden hızlıca saçlarını tarayıp kapatmalıydı.

Havlu ile saçlarını kuruladıktan sonra eline tarağı alıp taramaya başladı. Çok geçmemişti ki, odanın kapısı açıldı. Ranya saçlarını ne ile kapatacağını bilmeden öylece kalakalmıştı. Arkasına bakmadan heykel gibi durdu. Nefes alsa sanki odaya bomba gibi düşecekti.

Furkan, işlerini bitirmiş uykusu geldiği için odaya gelmişti. Kapının altından süzülen loş ışıkla Ranya’nın uyuduğunu zannetmişti. İçeriye girdiğinde Ranya’yı saçlarını tararken görmüştü. İlk kez saçlarını gördüğü için hayranlıkla izledi. Nefes almayı unutmuş, adeta büyülenmişti. Simsiyah saçları bir şelale gibi belinden akıyordu. O kadar uzundu ki yatağın üzerine geri kalan kısmı yığılmıştı.

Saçların büyüsüne kapılarak Ranya’nın yanına vardı. Yanına oturarak genç kızın elinden tarağı aldı. Ranya, zorla yutkunarak elindeki tarağın gitmesini izledi. Furkan’ın ne yapacağını tahmin etse de, yine de başka ne olabilir diye düşündü.

Furkan’ın elini ve tarağı başında hissedince tüm vücudunu alev bastı. Nefes almayı unutmuş gibiydi. Furkan o kadar güzel ve nazik tarıyordu ki, genç kız ortamın büyüsüne kapılmıştı. Furkan’ın nefesini ise ilk defa bu kadar yakından, ensesinde hissediyordu.

Furkan, büyülenmişçesine özenle saçları taramaya başladı. Ranya’nın saçları genç adamı absürt etmişti. Tarama işi bittikten sonra başını saçlara yaklaştırarak kokladı. Duyduğu güzel koku ise başını döndürmüştü. Elini kaldırıp tam Ranya’nın omzuna atacakken ne yaptığını son anda anladı.

Kendine hakim olmalıydı, yoksa iş başka boyutlara varacak gibiydi. Hızla Ranya’nın yanından kalkarak kendisini aceleyle banyoya attı. Elini yüzünü soğuk su ile yıkayarak kendine gelmesini sağladı. Küçüklüğüne ihanet edemezdi. O hiç bir kızı sevmemek ve ondan etkilenmemek adına kendi kendine söz vermişti. Şimdi Ranya’ya aşık olmaya başlayarak ihanet etmiş oluyordu.

Ranya, Furkan’ın neden hızlıca kalkıp gittiğini anlamamış, defalarca kendine sorup durmuştu. Yaşadığı bu ambiyanstan çok etkilenmişti. İlk kez kalbi Furkan’a doğru atmıştı. Saçını tepesinde toplayarak, başına yemeni alarak yatağa girdi. Kendi tarafındaki ışığı kapatarak düşüncelere daldı. Halen Furkan’ın tepkisini merak ediyordu. Müge ile bir bağlantısı olduğunu düşünerek için için kıskanmaya başladı. Müge’yi kocasından uzak tutmalıydı. Göz kapakları uykuya yenik düşmüş ve tamamen kapanmıştı.

Furkan, banyodan çıktığında Ranya çoktan uyumuştu. Yatağa girip gece lambasını kapattı. Odaya süzülen ay ışığının altında Ranya’nın olduğu tarafa baktı. Ranya’ya haksızlık ettiğini düşünse de, kendisini sevmediği için bu düşüncesini yersiz buldu. Arkasını dönerek gözlerini kapattı.

**

Rehnüma oturduğu yerde heyecanla ayaklarını yere vurarak kendince ritim tutturdu. Heyecanına hakim olamıyordu. Bir an önce içerdeki hastanın çıkmasını istiyordu. Elleri ile oynamaya başlayınca elinin üstünde hissettiği el ile başını çevirdi. Sevdiği adamı, çocuklarının babası olan adama aşkla baktı.

“Sakin ol bir tanem, neden bu kadar heyecanlısın.”

Rehnüma, dudaklarını kemirerek bakışlarını başka tarafa çekti. Oda neden bu kadar heyecanlı olduğunu bilmiyordu.

“Bilmiyorum, ilk kez hamile olduğum için olabilir.”

Atilla, karısının utangaç bakışları ile başka tarafa baktığını görünce tebessüm etti. Kolunu karısının zayıf bedenine sararak kendisine yavaşça çekti. Başörtüsü üzerinden nazikçe öptü. Karısını bırakmadan gülerek konuştu.

“Ben seninle ne yapacağım bal gözlüm..”

Atilla’nın sözleri kendisine masum masum bakan karısının soru dolu bakışları ile yarıda kaldı.

“Neden ki”

Atilla, karısının fazla tatlı olmasına dayanamayarak yanağından öptü.

“Hem tatlısın, hem güzelsin, hemde bir o kadar utangaçsın. Biliyor musun hayatım, haya seni çok güzelleştirdi. Öyle ki sana bakmaya doyamıyorum.”

Rehnüma, kocasından işittiği iltifatlar ile iyice utanmıştı. Yüzünü kocasının göğsüne bastırarak sakladı. Dudaklarını dişleyerek bir an önce içeriye girmeyi diledi. Onu bu durumdan dışarı çıkarak ismini seslenen hemşire kurtarmıştı.

Atilla ile beraber içeriye girdi. Doktor hanım işinin ehli sevimli bir bayandı. Kaynanası Duru ve annesinin arkadaşıydı. Figen hanım Rehnüma’yı görünce tebessüm ederek yer gösterdi. Rehnüma'da tebessüm ederek Figen hanımın gösterdiği yere oturdu.

“Hoşgeldin canım nasılsın”

“Hoş bulduk Figen hanım, iyiyim çok şükür. Siz nasılsınız”

“Bende iyiyim canım, annenler nasıl”

“İkisi de çok iyi, size selamları var.”

Figen hanım tebessüm ederek yerinden kalktı. Rehnüma’nın yanına giderek Atilla’ya kısa bir bakış attıktan sonra konuştu.

“Seni içeriye alalım, ultrasondan bebeğimize bakalım. İstersen kocan da girebilir.”

Rehnüma, ayağa kalkarak kucağında tuttuğu çantayı sıktı. Atilla’nın gözlerine bakarak hızla cevap verdi.

“Hayır, ben olsam yeterli.” Diyerek Atilla’ya yaklaştı. Gülerek içerdeki odaya giren doktor hanıma baktıktan sonra mahcup bir halde Atilla’nın gözlerine baktı.

“Şey.. Atilla sen olursan çok utanırım. Sen burada durur musun?”

Atilla, tebessüm ederek karısına yaklaştı. Alnından öperek iki eliyle yanaklarını okşadı.

“Seni burada bekleyeceğim. Hadi doktor hanımı bekletme” dedi gözlerine kadar aşkla tebessüm ederek.

Rehnüma, elinde tuttuğu çantayı kalktığı yere bırakarak içerdeki odaya girdi. Hemşirenin yardımı ile heyecanla sedyeye uzandı. Figen hanım gelerek karnına sıvı dökerek, cihazı sıvının üzerinde gezdirdi. Rehnüma ilk kez yaşadığı bu durumla içi gıdıklanır gibi olmuştu. Nefesini tutarak tavana baktı. Doktorun sesi ile başını çevirdi.

“Bak Rehnüma, şu boşlukta gördüğün senin bebeğin” dedi tebessüm ederek.

Rehnüma, ekranda bir şey göremediği için sağ kolu üzerinde hafif doğrulup ekrana baktı. Doktorun gösterdiği yerde sadece nokta görüyordu. Tekrar şaşkın bakışlarla doktor hanıma dönerek sordu.

“Nerde ben neden göremiyorum. Dediğiniz yerde sadece nokta var.”

Figen hanım, heyecanlı ve meraklı olan anne adayına gülerek baktı. Keyfi yerine gelmişti. İşaret parmağını ekrana koyarak tekrar gösterdi.

“İşte senin gördüğün o nokta bebeğin, şuan çok küçük bir susam tanesi kadar. 1.22 mm ve 5 hafta 4 günlük hamilesin.”

“Beş haftamı, ben 3 hafta filan sanıyordum. 5 haftalık olmasına rağmen küçük değil mi? Bir sorun mu var.” Dedi korku ile yerinden doğrularak.

Figen hanım elindeki cihazı bırakarak Rehnüma’nın kollarından tutarak yatırdı.

“Canım bu çok normal, bu evrelerde küçük olur. Hemen büyüyüp gelişiyorlar. Bunu sende fark edeceksin. O yüzden endişelenme” diyerek makinadan çıkan bebeğin resmini Rehnüma’ya uzattı.

“Bu bebeğinin resmi, sen karnını silerek kalkabilirsin. Ben alacağın ilaçları yazayım.” Diyerek içeriye geçti.

Atilla, heyecan ve merakından oturmamış odanın içinde dört dolanıyordu. Figen hanımı görünce yerine oturarak konuştu.

“İkisinin durumu nasıl, iyiler mi? Rehnüma hamile olmasına rağmen çok halsiz oluyor.” Dedi endişe ile.

“Hamilelikte olur böyle şeyler, ama Rehnüma'da düşük tehlikesi var. Bebek çok aşağıda, gereken ilaçları yazacağım. Onları düzenli kullansın, birde kalkmasın, ağır kaldırmasın. Bir tencere kaldırması bile etki edebilir. Anlatabildim mi Atilla”

Atilla duydukları ile üzülmüştü. Bir aksilik olduğunu sezinlemişti. Dik durmaya çalışarak Figen hanıma baktı.

“Tamam doktor hanım, ben elimden gelenin fazlasını yaparım inşallah. Annemleri bilgilendiririm.”

“Birde her ihtimale karşı kendinizi düşüğe hazırlayın. Bazen yattığı yerden düşük olabiliyor. Ama bunu Rehnüma’ya belli etmeyin. Sadece düşük tehlikesi var deyin. Üzüntü ve stres de düşüğü tetikliyor.”

Atilla, Rehnüma’nın içeri girmesi ile sustu. Tebessüm ederek doktorun uzattığı kağıdı alarak Figen hanım ile tokalaştı. Haftalık kontrollerin olduğunu söyleyerek çifte tebessüm etti.

**

Ranya kendisini son kez aynada inceleyerek baktı. Pembe belden kloş inen ve kollarında ve eteğinde lacivert dantel olan elbise üzerine çok yakışmıştı. Başına lacivert dolama takmış ve yüzüne hafif makyaj yapmıştı. Görüntüsünden hoşnut olunca lacivert topuklu ayakkabılarını ayağına geçirerek yatak odasından çıktı. Günlerdir koşturmaktan ve misafirlere ikram hazırlamaktan canı çıkmıştı. Müge ve Semiha hanımla aynı ortamda bulunmamak için mutfağa Gönül hanıma yardıma giriyordu.

Son günlerde Furkan’ı bile göremiyordu. Herkes uyuduktan sonra eve geliyor ve yine herkes uyurken şirkete gidiyordu. Genç kız kocasının bir derdi olduğunu düşünüyor ve durumu iyicene merak ediyordu. Sanki biraz özlemiş gibiydi. Dalgın düşünceler arasında merdivenlerden inerek salona geçti. Masadakilere bakmadan günaydın diyerek yerine oturdu.

“Kızım hasta mısın? Pek keyfin yok gibi.”

Ranya başını kaldırarak kayınvalidesine baktı. Zoraki tebessüm ederek konuştu.

“İyiyim anneciğim, biraz uykusuz gibiyim.” Dedi tabağındaki zeytinle oynarken.

“Kaç gündür kocasını görmüyor, o yüzden keyifsizdir kızım, şimdi ilacını alır.” Dedi Melike teyze kızını kolu ile dürterken.

Ranya, başını tabağına eğerken Müge’nin yüz ifadesi gözünden kaçmamıştı. Sabır dileyerek çayından bir yudum aldı. Burnuna Furkan’ın parfüm kokusu gelmişti. Genç kız hayal gördüğünü düşünerek çayından bir yudum aldı. Furkan’ın sesini duyması ile hızla başını sağına çevirdi. Furkan yanında oturmuş kahvaltı yapıyordu. Hatta annesinden istediği tuzluğu uzanarak alıyordu.

İçtiği çay genç kızın genzine kaçmıştı. Öksürüklere boğulurken, zoraki bir şekilde suya uzanmaya çalıştı. Sonra ağzına dayanan bardaktan su içerek, suyu içeren kişiye baktı. Tekrar Furkan’ı görünce öksürmeye başladı. Furkan elindeki bardağı bırakarak karısının başını yukarı kaldırdı.

“İyi misin”

Ranya, başını indirerek salladı. Halen Furkan’ı beyninin bir oyunu olarak görüyordu. Tatmin olmak için çekinerek sordu.

“Sen şirkete gitmedin mi?”

Furkan tebessüm ederek başını karısına çevirdi. Şaşkınlığını ve geçirdiği şoku anlayabiliyordu.

“Evde çalışacağım. Şirkette önemli bir işim yoktu. Hemde son zamanlarda seni ihmal ettiğim için evde kalmak istedim.” Dedi. Son kelimesini çekinerek söyledi. Ranya’nın tekrar şok olmasını istemiyordu.

Ranya, göz ucuyla kızaran ve moraran Müge’ye bakıp, Furkan’a gülerek baktı. Elini Furkan’ın eli üzerine koyarak konuştu.

“İyi düşünmüşsün, senin içinde iyi olur. Bayadır yoruldun.”

Furkan, başını sallayarak tebessüm etti. Kahvaltısını yaparak biraz işleri olduğunu ve çalışma odasında olacağını söyleyerek ayağa kalktı. Biraz sonra Ranya’da kalkmış odasına gitmişti. Başı ağrıdığı için ilaç almış birazda alnına masaj yapmıştı. Koltukta otururken kapı çaldı. Gel dedikten sonra içeriye Rabia hanım girdi. Ranya kayınvalidesini görünce ayağa kalktı.

“Otur kızım, seninle konuşmaya geldim.” Dedi yanına oturarak.

Ranya, bir şey sormadan meraklı bakışlarla kayınvalidesini süzdü. Ne diyeceğini merak etmişti. Ellerini tutan ele bakarak Rabia hanıma baktı.

“Bak kızım seninle konuşmam gereken bazı şeyler var. Müge her ne kadar benim yeğenim olsa da, yıllardır Furkan’a kalbinde sevgi besledi. Onu çok sevdi ve elde etmek için çok uğraştı. Şimdi sen kocan ile ilgilenmezsen o bunu kullanır. Mesela evdesin erkekler yok. O yüzden başını aç, saçlarına şekiller ver. Biraz süslen püslen, Furkan’ın dikkatini çek. Yoksa Müge rahat durmaz.”

Ranya, duydukları karşısında şok olmuştu. Hemde Müge’ye çok kızmıştı. İçten içe kocasını kıskanmış, hatta onun yanında olmak istemişti. Düşüncelerinden kaynanasının sesi ile doğruldu.

“Elbisen ayaklarına kadar uzun ama olsun. Şimdi başını açalım, uçlarına maşa atalım. Biraz makyajını belirli yapalım. Sonra dün yaptığın tahinli kek ile çay götür. Furkan tahinli keki çok sever.” Diyerek ayağa kalktı. Gelininin başını açarak saçlarını havalandırdı. Gördüğü manzara karşısında şok olmuştu.

“Be-ben mi?”

Rabia hanım gözlerini Ranya’nın saçlarından çekerek gözlerine baktı.

“Tabi ki sen kızım, hem çok güzel saçların var neden saklıyorsun. Evde kocanın yanında açabilirsin. Dinimizde yeri var.” Diyerek gelininin elinden tutarak tuvalet masasına götürdü. Eline aldığı makyajlarla yüzüne ustaca, yaşından beklenmedik şekilde makyaj yaptı. Genç kız kayınvalidesinden böyle şeyleri beklemediği için şaşkınlıkla hareketlerine uyum sağlamaya çalışıyordu. Saçlarının ucuna maşa yaptıktan sonra genç kızı ayağa kaldırdı.

“Mükemmel oldun kızım” dedi Rabia hanım hayranlığını dile getirirken.

Ranya, ise farklı ve güzel olan görüntüsü karşısında şok olmuştu. Düğününde bile makyaj yapmamıştı. Şimdi kaynanasının yaptığı hafif makyaj ile kendisini güzel bulmuştu. Özelikle ela gözleri ortaya çıkmış, yeşil gibi parlıyordu.

“Hadi şimdi aşağıya inelim, Furkan’a çayını götür. Ben Gönül’e dedim, hazır etmiştir.” Diyerek ikisi aşağıya indi.

Ranya, Gönül hanımın elinden tepsiyi alarak Furkan’ın çalışma odasının önüne geldi. Kapıya vurduktan sonra içeriye girdi. Furkan kendinden geçmiş bir şekilde elindeki resme bakıyordu. Diğer elinde ise kitap vardı. Ranya gözlerini kısarak elindekinin ne olduğunu anlamaya çalıştı. Furkan’ın yanına masa önüne gelince elindeki tepsiyi yavaşça masa üzerine bıraktı.

“Ben sana çay ve kek getirdim.” Dedi bir yandan da resim olduğuna kanaat getirdiği resmi görmeye çalışıyordu. Asıl önemli olan Furkan’ın gözleri dolmuş olmasıydı. Ranya bir kaç kez Furkan’ın o resme baktığını görmüştü. İçten gelen dürtü ile kabına sığmayacak şekilde kıskandı. Kendisini duymayan Furkan’a tekrar seslendi.

“Ben diyorum, sana çay ve kek getirdim.”

Furkan, başını kaldırarak ses baktı. Karşısında Ranya’yı saçları açık ve makyajlı görünce şaşırdı. Afalladığı için elindeki resim yere düştü. Aklı karışmış ve bulanmıştı. Kalbi hızlı hızlı atmaya başladı. Furkan’ın halini gören Ranya açıklama yaptı.

“Annen yaptı, sesimi çıkaramadım. Evin içinde saçlarımı açmamı söyledi.”

Ranya, daha fazla Furkan’ın bakışlarına maruz kalmamak için eğildi. Yerdeki resmi hem almak hemde merakını gidermek istedi. Yüz üstü düşen resmi çevirerek ayağa kalktı. Resmi çevirdiğinde gördüğü kişiler ile şok oldu. Furkan’a bakarak, tekrar resme baktı. Ne diyeceğini bilemez bir haldeydi. Şaşırmış bir şekilde elindeki resmi Furkan’a doğru uzattı.

“B-bu resim sende..”

Furkan, genç kızın sözlerini tamamlamasına fırsat vermeden hızlıca çekip aldı. Bir kez daha resme bakarak kitabın arasına koydu.

“Seni ilgilendiren bir konu değil. O benim sırrım.”



*****

Selamun aleyküm..

Kitap bir kaç bölüm sonra final olacaktır. Tam bölüm sayısını bende bilmiyorum. Ardından biraz dinlenmek istiyorum. Aklımda bir tarihi kurgu var, osmanlı dönemine ait, becerebilirsem onunla dönmeye çalışacağım.

Kapak yapabilen, kendisine güvenen arkadaşlarım bana özelden ulaşırsa çok mutlu ve bahtiyar olacağım. 😇

Yorum ve votelerinizi bekliyorum. Hatalarım varsa şimdiden affola.. Allaha emanet olun. Hayırlı geceler 💕❤

MANKEN-(Hayat Serisi-2)(tamamlandı)(Düzenlenecek) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin