"Tanrım bu bir ceset."
Üstelik normal bir ceset de değildi. Çıplak, penisinin olması gerektiği yerde oluk oluk kan bulunan bir erkek cesediydi. Gördüğüm o görüntü fazla korkunçtu.
"Notta ne yazıyor?" Namjoon olayın ciddiyetini anlayıp sorduğunda benim bu durumla ne alakam olabileceğini düşünüyordum. Sonra zaten donmuş olan kanımı daha da donduran o cümleler Taehyung'un dudaklarından dökülünce korku dolu gözlerimle Jungkook'a bakmıştım.
"Gitmeni istemiyorum Jimin."
Cümleyi duyar duymaz kafasını bana çevirmişti ışık hızıyla. Şaşkınlıkla araladığı dudaklarını suratımda nasıl bir ifade gördüyse birbirine bastırdı. Gözlerine yine anlam yüklü bakışlar yerleştirmişti ama o anlamları yorumlayamıyordum. Ne düşünmem gerektiğini bilmiyordum ya da nasıl hissetmem gerektiğini kestiremiyordum. Sadece... bu basit ve öylesine olamayacak kadar büyük bir tesadüftü.
Kanımı donduran bir tesadüf.
Daha sadece bir gün önce o cümlenin birebir aynısı Jungkook'un dudaklarından dökülmüştü ve şimdi bir ceset fotoğrafıyla birlikte gönderilen o notta yine o cümleyle karşılaşıyordum. Elbette korkmuştum. Ama şaşkınlığım korkumu baltalıyordu.
Gözlerimdeki ifadeyi silerek hala ciddi suratıyla bana bakan Jungkook'tan uzaklaştırdım bakışlarımı. Benim gitmemi istemeyen biri. Bunu neden bana böyle bir fotoğraf göndererek iletiyordu ki? Birinin benim yüzünden öldüğünü bilmek... düşüncesi dizlerimdeki gücü sömürünce biraz gerileyip arkamdaki masaya popomu dayadım.
Taehyung elindeki kutuyu Namjoon ve Hoseok ile incelerken Yoongi yanıma gelmiş, omzuma koyduğu güven verici kollarıyla beni sarsmıştı. Bakışlarımı diktiğim ayaklarımdan kaldırıp normalden daha beyaz görünen yüzüne baktım. Bana o kadar güven verici bakıyordu ki içimden bir his ağlamam için beni dürttü.
Gözlerimin dolduğunu o an hissetmiştim. Sanki Yoongi de bunu görmüş gibi hemen önüme geçip diğerlerinin görüş alanından çıkardı beni. Zaten gözleri üzerimde gezinen bir tek Jungkook vardı. Gözlerini üzerimde hissetmeyi en son istediğim kişi. Onunla arama girdi diye Yoongi hyunga minnettar olmuştum.
Aslında neden böyle hissettiğimi bilmiyordum. Belki eski dosyaların birinden kaçırılmış bir cesedin fotoğrafıydı o. Yani demek istediğim belki de ben burada kalayım diye cinayetler işleyen kaçık bir insan yoktu ortada.
Bunun olmamasını o kadar içten diliyordum ki... Bir kez daha benim yüzümden birilerinin ölmesine göz yumamazdım. O yangından biraz daha erken çıkıp ailemi kurtarabilirdim ve bunu yapmamış olmam omuzlarıma taşıyamayacağım kadar ağır bir yükü bırakıyordu zaten.
Arada sırada içimden yükselen bir ses o zamanlar sadece üç yaşında küçük bir çocuk olduğumu ve ailemin ölümüyle hiçbir alakam olmadığını bağırıyordu ama vicdanım o sesi susturuyordu. Ve ben bir kez daha vicdanımın eline koz veremezdim.
Bir insanın daha benim yüzümden ölmesine izin veremezdim.
"Sakın ağlayayım deme Jimin"
Yoongi hyungun uyaran sesi kulaklarıma çalındığından gözlerimdeki yaşları geri itmeye çalıştım. Onun karşısında daha önce hiç ağlamamıştım. Aslına bakarsanız insanların karşısında daha önce hiç ağlamamıştım. Taehyung'un bile. Bu kez de ağlamamalıydım ama içimdeki o his o kadar kuvvetliydi ki onu görmezden gelemiyordum.
"Daha ne olduğunu bile bilmiyoruz. Belki biri bizi bir eşek şakasıyla uğurlamak istemiştir?"
Eğer bu bir şakaysa o şakayı yapanın kemiklerini bin bir parçaya ayıracağım, der gibi çıkmıştı sesi. Ama içten içe bunun bir şaka olmasını dilediğini de biliyordum. Omuzlarımı daha kuvvetli sıkıp gözlerimin tam içine baktığında bir kez daha anladım. O bana gerçekten de çok fazla değer veriyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Give Me Love ° Jikook
FanfictionO zeytin gözler, ailemdi benim. Beni onların muhteşem dünyasıyla tanıştıran biricik dostum Gözde'ye -@jikookbtsx- ithaftır. 💜 07.01.2017 - 09.03.2017