Bolumu birilerine ithaf etmiyorum. Finale az kaldi, o yuzden bundan sonraki her bolumun siniri 60 oy. Finali daha fazla kisiyle yapmak ve yeni baslayanlarin bana yetismesini beklemek istiyorum... Dun bolum yayimlamadigim icin uzgunum. Bahanem yok. Umarim bolumu begenirsiniz... Keyifli okumalar~
Emine'yi ısıracağım o yayımladı bölümü... Beceremedim ben :'( son bir şey bölümü Kodaline- All I Want ile dinleyin sonlara doğru :*
***
Hissizlik.
Kalbimin orta yerinde çıkan o yangın sanki içindeki tüm duyguları kül etmiş gibi bana koskoca bir hissizliği bahşetmişti. Canımın acıdığını, yaşadığımı ya da hareketlerimi bile hissetmiyordum. Sanki bana sunulan imkanın tamamı buymuş da daha ilerisine gidemeden uzaktan izlediğim bir bedene hapsolmuşum gibiydi.
Yapmak istediğim, arkasından koşup ona öğrendiklerim hakkında sorular sormakken telefonumu çıkarmış ve aklıma gelen ilk ismi, Taehyung'u aramıştım. Dünkü psikolojisinin aksine benimkine tamamıyla uyumlu bok gibi psikolojisini de aldıktan sonra yanıma gelmiş sonra da bugün 2016'nın son günü olmasını umursamadan beni polis merkezine sürüklemişti.
Çünkü biz böyle yapardık.
Hakkında düşünmeyi ertelemek istediğimiz bir durumla karşılaştığımızda başka şeylerle meşgul olup zihnimizi dağıtarak canımızı çıkartana kadar çalışır sonra da akşam birlikte içerdik. İçinde bulunduğumuz şu sap durumuna, evet Tae de Hoseok'la ufak çaplı bir kavga yaşamıştı, akşam Yoongi hyungun da ekleneceğine emindim.
Ama polis merkezine geldiğimden beri hiç de kafamı dağıtmış hissetmiyordum çünkü ekibin tamamı, Jeon Jungkook da dahil olmak üzere ofisteydi. Tam. Bir. İroni.
Benden gitmemi isteyip kendisi gittikten birkaç saat sonra karşılaştığımız ilk yer, polis merkeziydi. Olan biteni anlattığım Tae ile birlikte asansöre bineceğimiz sırada Jungkook koşar adımlarıyla kapıya kadar gelmiş bizi gördüğündeyse kabine binmemişti.
Haspam!
İçimden ettiğim küfürler tatmin etmeyince sesli bir şekilde Jungkook'a sövmeye başladığım sırada Tae de bana Hoseok'un arkasından atarak eşlik etmişti. Harikaydı gerçekten. Hissiz başlayan günüm, traji komik bir duruma dönüşmeye başlamıştı ve ben bu ani duygu değişimlerinden bıkmıştım.
"Herkesin suratı neden sirke satıyor böyle?"
Seok Jin hyungun "annelik" rolünü üstlenen Namjoon hyung sorduğunda üçümüz de -Tae, Hoseok, ve ben, aynı anda omuz silkmiştik. Jungkook ayakkabılarına eğdiği bakışlarını oradan çekmemekte epey ısrarcı görünüyordu. Arada kaçamak bakışlarla onu süzüyordum ve durumu benim yaptığım gibi yapıp hafife almış gibi görünmediğini fark etmiştim.
Bakışlarımı Jungkook'tan kaçırıp üzerine diktiğim Yoongi gözlerini devirdikten sonra kollarını göğsünde bağlayarak "İşte bu yüzden çocuk yaşta sevgili olayına karşıyım" demişti. "Birazdan dudaklarını büzüp 'Önce o terk etti' diye kendilerini savunacaklar diye korkuyorum."
Tae homurdandı, Hoseok ölüme meydan okuyarak Yoongi'ye gözlerini devirdi ve bense sadece yeniden Jungkook'u izlemeye başladım. Belki de aradan sadece birkaç saat geçtikten sonra bir kez daha karşılaştığımızdan olayın ciddiyetinin farkında değildim. Ama o fazla ciddiye almış gibi dudaklarını dişliyor, tırnaklarını seyrediyor ya da ayaklarıyla zeminde saçma sapan şekiller çiziyordu.
Evet ofise girdiği ilk andan beri gözlerim onun üzerindeydi ve Jungkook bu süre boyunca bakışlarımı hissetse de karşılığını vermemişti. Durum beni derin, gürültülü bir nefes almaya zorladığında ayakta dikilen Namjoon hyunga çevirdim kafamı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Give Me Love ° Jikook
FanfictionO zeytin gözler, ailemdi benim. Beni onların muhteşem dünyasıyla tanıştıran biricik dostum Gözde'ye -@jikookbtsx- ithaftır. 💜 07.01.2017 - 09.03.2017