Bölüm her zaman yaptığı yorumlarla feels geçirmeme neden olan - vallahi yalan değil jikook moment görmüş gibi feels geçiriyorum sürekli ajshgdj - seikotorolex ponçiğine ithafımdır! kalp kalp kalp
Keyifli okumalar ve bölüm sonundaki notta beni takınız lütfen teşekkürler ajkds
***
"Hadi gidip şu işe gerçek bir giriş yapalım ha ne dersiniz?"
Hoseok bunu söyledikten sonra Taehyung ile birlikte bir süre araştırma yapmıştı. Sonunda bitirdiklerinde Tae ayağa kalkıp bilgisayardan çıkardığı birkaç fotoğrafı yanına gittiği tahtaya yapıştırdı. Bunu yaparken diğerleriyle birlikte gözümü ona dikmiştim.
"Evet. Byun Baekhyun, ikamet ettiği ev ailesine ait. 27 yaşında sıradan bir ofis çalışanı. İş yerinin adresini de evinin adresini de bir kağıda yazdım. Bakıldığında temiz birine benziyor. Birkaç trafik cezası dışında kayda değer bir şey bulamadım."
Bu, gruplara ayrılıp iki ayrı adrese gitmemiz gerektiği anlamına geliyordu. Yoongi ileri atılıp "Jimin ve Jungkook aile ile konuşmaya gitsin" dedi. "Biz de iş yerine gidip ayrılalım. O kadar insanla konuşmak uzun zaman alacaktır. Ne kadar fazla olursak o kadar iyi."
Tae elindeki kağıtlardan birini bana verip "Bir şey yakalarsanız hemen arayın. Bilgisayarımı yanıma alacağım" dedi. Onu başımla onaylayıp diğerlerini ofiste bıraktığımda Jungkook'la birlikte asansöre bindim. Asansör aşağı inene kadar düşünüp durmuştum.
Ailesine ne soracaktım ki?
27 yaşında kocaman adam olduğu halde hala ailesiyle birlikte yaşıyor olması birbirlerine ne kadar değer verdiklerini gösterirdi ve ben gidip ailesine hem oğullarının öldüğünü hem de onlara sormam gereken sorular olduğunu mu söyleyecektim?
En az diğer insanlar kadar normal bir hayat yaşayan o kişinin ne gibi düşmanları vardı diye mi soracaktım? "Oğlunuz, erkeklik organı vahşice kesilerek öldürüldü, sizce bunun ne gibi bir anlamı olabilir" diye mi soracaktım?
Ya da karşılarına geçip onu nerede nasıl bulduğumuzu mu anlatacaktım?
"Oğlunuz benim yüzümden öldürüldü. Hem de sırf Busan'da kalayım diye. Beni affedin lütfen" mi diyecektim? Kendimi zaten yeterince suçlu hissediyordum bir de ailesiyle görüşecek olursam nasıl olur düşünemedim. Bu canımı sıkıyordu. Keşke iş yerindeki çalışanlarla konuşmak için giden ekipten olsaydım.
"Jimin"
Bana yeniden adımla hitap edince kafamda dolaşıp duran soruları bir süreliğine susturup Jungkook'a döndüm. Arabaya ulaşmamıza birkaç metre kala durmuş bana bakıyordu. "Efendim?"
Benden biraz ileride olduğundan yanıma yaklaştı ve "Dışından düşün" dedi. "Seninle birlikte kafa patlatmak istiyorum"
Yine ve yine tatlı ilgisiyle kalbime sarılıyordu.
"İçinden konuşmak istediğin zamanlarda benimle konuşsan, olmaz mı? İçin olmak hoşuma giderdi."
İçimden konuştuğum zamanlar kendim olduğum zamanlardı. En güçsüz yanım kendimle baş başa olduğumda ya da insanların arasında da olsam kendimle baş başa olmak için sürekli düşündüğüm zamanlarda ortaya çıkardı.
O güçsüz yanımı kimseye göstermemiştim. Zaten kim o yanını birine göstermek isterdi ki?
Aslında bu ardına gizlendiğim bir kalkandan başkası değildi. Tıpkı kimse bana nasıl olduğumu ve ne hissettiğimi sormasın diye sürekli gülümsemem gibi. Ama bu defa o kadar canım yanıyordu ki gülüşlerimle gizleyemiyordum bunu. Ya yorgun olduğumdan ya da gülüşlerime gizlediklerimi bilmek için saf ilgisiyle kalbimi sarmalayan bu çocukla karşılaştığımdan gizlemek de istemiyordum eskisi kadar. Yalnızlığa alışmış olsam da içimin kendimin bile keşfetmesini istemediğim karanlık bölgelerinde "Biri duvarlarımı eritsin" diye bağıran başka bir ben olduğuna emindim. Son zamanlarda sesini çok duyar olmuştum o içimdeki 'ben'in. Çünkü bugüne kadar bunu yapmasını istediğim bir tek o olmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Give Me Love ° Jikook
FanfictionO zeytin gözler, ailemdi benim. Beni onların muhteşem dünyasıyla tanıştıran biricik dostum Gözde'ye -@jikookbtsx- ithaftır. 💜 07.01.2017 - 09.03.2017