"Kang Ji Won. O en başından beri tuhaf bir kişiliğe sahipti. Birkaç kere hayvanlara eziyet ettiğini görmüş, ona kızmıştım. Ama Tanrı aşkına o 5 yaşındaki küçük bir çocuktan başka bir şey değildi. O yüzden başta tuhaf davranışlarına sesimi çıkaramadım. Ama sonra bu davranışları arttı. Ji Won'un çocukluğu o kadar güzel o kadar masumdu ki kimse yaptıklarını ona konduramazdı. Ben de konduramadım. Başta hep inkar etsem de biliyordum, o bir canavardı."
İçeri girdiği andan itibaren hikayesini anlatmaya başlayan kadın, sanki üzerindeki yük çok ağırmış gibi çöken omuzlarını derin bir nefes alırken bir anlığına kaldırdı. Anlatırken o anları yeniden yaşıyor gibiydi sanki.
"Bir canavarın annesi de olsam anneydim sonuçta. Onu daha o küçük yaşında bir tımarhaneye kapatmam gerekirdi, bunu biliyordum ama yapamadım. O deli değildi, sadece eğitilmesi gerekiyordu. Buna inanmak istedim." Nefes bile almadan karşımdaki kadını dinliyordum. Bu fazla heyecanlıydı.
"Başta ona yaptığı yanlış şeyler yüzünden bağırdım ve cezalar verdim. Bu pek fayda ediyor gibi durmuyordu. Birinden destek almalıydım fakat eşim, o zamanlar üzerinde gücünü artırmaya çalıştığı şirketiyle fazla meşguldü. Sürekli yurt dışına iş gezileri yapıyorken onun yüzünü bile zor görüyordum."
Yanındaki adamdan aslında iki yaş küçük olması gereken kadın, hayatın omzuna bindirdiği sorumluluklar yüzünden en az beş sene daha yaşlı görünüyordu ondan. Titrek titrek aldığı nefesleri, anlatırken dolan gözleri, cılız bedeni ve çökmüş omuzlarıyla bize hikayesini anlatırken bir an ona acımıştım. Bir canavarı beslemiş hatta saklamış olsa da ona acımıştım. Fakat bu hiçbir şeyi değiştirmeyecekti. Bizden gizlediği gerçekler, onun yakasına yapışacaktı.
En azından kulağına giden ilk cinayette gelip her şeyi anlatması gerekirdi.
"Tek başıma Ji Won'u büyütmeye çalıştım ama o normal olmamaya devam etti. Başta onu insanlardan saklamak istedim ama çoktan çevremdeki herkes onu tanıyordu. İçten içe onun da diğer çocuklar gibi olmasını istesem de o asla yaşıtları gibi bir çocuk olmadı. Ben, korktum. Bir gün hayvanlar yerine insanlara zarar verecek diye korktum."
Gözünden bir damla yaş süzüldüğünde neden hikayesini dinlediğimizi anlamıyordum. Bize vereceği isme ya da adrese gidip Hae Soo'yu bulmalı ve Ji Won denen herifi bir an önce içeri tıkmalıydık. Aslında zamanla yarışıyor olmamız gerekmez miydi?
"Ve sonra oldu. Korktuğum şey oldu. Üstelik öldürdüğü kişi ablasıydı. Hae Soo. Her zaman Ji Won'dan daha küçük olduğu sanılırdı çünkü ondan daha kısa ve çok daha fazla zayıftı. Bu da Ji Won'un onun üzerinde etkisi olmasını sağlamıştı sanırım. Onu sadece fiziksel özellikleriyle geçiyordu."
Kurbanların isimleri, fiziksel özellikleri, göz alıcı karakterleri ya da yaşları... Tüm bunların tesadüf olmadığını biliyorduk fakat kadın hikayeyi anlatmaya başladığında her şey yerine tam olarak oturuyordu yavaş yavaş.
"O Ji Won'un aksine daha normal olduğundan ona olan ilgim de çoktu. Babası da ben de Hae Soo'yu çok sever ve onunla yakından ilgilenirdik. Ji Won'un onu kıskandığından ve kendini onunla kıyasladığından haberim bile yoktu. O okula başladığında öğretmenleri, arkadaşları tarafından da sevilince Ji Won onu daha çok kıskanmış olmalı."
Bütün hata ne kadar acırsam acıyayım karşımdaki kadındaydı. Belki oğluna bize bahsettiği gibi canavar diye bile hitap etmiş olabilirdi. Onu insanlardan soyutlamak istemesi, korkunç biriymiş gibi izlemesi, kızması ya da ona farklı olduğunu hissettirmesi... Tüm bunlar yapmaması gereken şeylerdi ve o anlattığı kadarıyla hepsini yapmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Give Me Love ° Jikook
FanficO zeytin gözler, ailemdi benim. Beni onların muhteşem dünyasıyla tanıştıran biricik dostum Gözde'ye -@jikookbtsx- ithaftır. 💜 07.01.2017 - 09.03.2017