Neyi kaçırıyordum?
Masada olduğunu onu oraya bıraktığım andan itibaren unuttuğum kahveyi elime alıp çoktan alıştığım soğuk tadını boğazımla buluşturmadan önce günlerdir önünde deyim yerindeyse kamp kurduğum ve her bir atomuna kadar ezberlediğim aptal haritaya baktım.
Bakış açımı değiştirmem gerekiyordu, bunun farkındaydım. Ama hayatımda ilk defa bu kadar tıkanmış hissederken neyi kaçırdığımı da göremiyordum. Bu içimde saçlarımı yolma isteği uyandırsa da derin bir nefes alıp odaklanmaya ve olayları yeniden ve yeniden düşünmeye çalıştım.
Cinayetlerden ilki Susong- Dong'ta işlenmişti. Ya da öyle tahmin ediliyordu çünkü cinayet mahalli asla kesin olarak bulunamadı.
Emniyet Müdürlüğü'nün neredeyse dibinde bulunan ceset bu cinayetleri işleyen kaçık heriften herkesin korkmasına neden olduğunda ilk defa onlara korkmamaları gerektiğini söyleyemedim çünkü haksız sayılmazlardı. Katilin daha ilk cinayetinde özgüven patlaması yaşayıp dibimize kadar girdiği gerçeğini göz önünde bulunduracak olursaydık hayatımda ilk defa ben bile korkmuştum. Elbette bunu ekibime hissettirmemek için elimden gelen her şeyi yapıyordum fakat ne kadar başarılı olduğumu bilemiyordum tabi.
Aklımdaki saçma düşünceleri savıp odaklanmaya çalıştım. Son zamanlarda dikkat sorunu yaşıyordum ve sebebi birkaç saatlik uykuyla günlerdir ayakta olduğum gerçeğiydi. Gözlerimi sertçe kapayıp burun kemerimi sıktıktan sonra kafamı sağa sola sallayarak düşünceleri kendimce beynimden uzaklaştırdım.
Evet, tamam. Hadi başlayalım!
Sevgili katilimizin ilk hedefi kimsesiz bir fahişeydi. Onu, Emniyet Müdürlüğü'nün hemen karşısında bulunan minik bir marketin duvarına yaslanmış, çoktan ferini kaybetmiş gözlerini binaya dikmiş oturur pozisyonda bulan yaşlı kadın, pazardan dönerken poşetinin yırtıldığını ve içinden dökülenleri toplarken kadını gördüğünü zaten pek de uzakta olmayan polis merkezine anında gelerek anlattığında başlamıştı her şey.
Bu işlenen ilk cinayetti ve cesedin burnumuzun dibinde bulunması bir yana oturur pozisyonda içinde çalıştığımız binaya bakıyor olması hepimiz tarafından bir tehdit olarak algılanmıştı. Sanki katil çok yakınımızdan bizi sürekli izliyormuş gibi...
Otopsi raporuna göre kadına tecavüz edilmemişti, hiçbir yerinde yara yoktu. Boğazı hariç. Aslında ölüm nedeni boğulmasıydı. Rapora göre katil onu kalın bir halatla öldürmüş olmalıydı. Bu da onun ya bir hırdavatçıda çalıştığını ya da yakın zamanda o tarz bir yerden alışveriş yaptığını gösteriyordu ki şehirde binlerce hırdavatçı ve oralardan alışveriş yapan bir o kadar da insan olduğunu göz önünde bulundurursak bu sonuç elimize koca bir hiçlikten başka bir şey vermemişti.
Elbette çevredeki kameralara en ince ayrıntısına kadar bakılmış, oralarda bulunan esnafa sorular sorulmuştu fakat cesedi ya da onu oraya bırakanı gören kimse yoktu. Ve işin garibi kamera kayıtlarına bakıldığında bile katile dair kesin bir fotoğraf ya da profil belirlenememesiydi.
O ceset bir an için orda yoktu ve bir saniye sonra orada öylece konumlanmış bize bakıyordu.
Kusursuz, diye geçirdim içimden. Ama elbette kusursuz cinayet yoktu. Katil de bir insandı ve eninde sonunda hata yapacaktı.
Ailesi olmayan ve cinayet mahalli belirlenemeyen kadının bulunmasının üzerinden üç gün geçmemişti ki civardaki polis karakolunun birinin önünde aynen birkaç gün önce bulunmuş kadın gibi konumlandırılmış başka bir kadın cesedi daha oradaki bir polis tarafından fark edilmişti. Tip aynıydı: Boğazında göze çarpan morluk, kadının mesleği ve kimsesiz oluşu. Tehditkar bir şekilde polis karakolunun hemen önünde konumlandırılmış ceset... İki cinayet de kesinlikle aynı kişi tarafından işlenmişti. Adli tıp raporları bunu doğruladığında kullandığı ipin bile aynı olduğunu öğrenmiştik. Ne halta yarayacaksaydı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Give Me Love ° Jikook
FanfictionO zeytin gözler, ailemdi benim. Beni onların muhteşem dünyasıyla tanıştıran biricik dostum Gözde'ye -@jikookbtsx- ithaftır. 💜 07.01.2017 - 09.03.2017