Üzdünüz beni sabah :'( uyandım sınıra yaklaşmamış bir vote sayısı... geçilmez bugün bu sınır diyerek yazmadım bölümü... 9 gibi başlamıştım bakın anca yayımlıyorum şimdi aksdha
nasıl oluyor inanın bilmiyorum ama bölüme "şununla başlayacak şununla bitecek" diye başlıyorum sonra hoop ortaya benim bile feels geçirdiğim ponçirik momentler çıkmış ajhsgdj deliriyorum öyle olunca. kelimeler sağolsun :')) bu da çok ponçirella başladı umarım beğenirsiniz :'))
bölüm Selenelion a ithaftır! yorumlarını eksik etmeeeee!
sınır yine 42 olsun geçemiyoz zaten :D hadi keyifli okumalar güzel geceler size *-*
***
Eskiden geceleri sabahlardan daha çok severdim çünkü bilirsiniz o zamanlar uyanmak için pek bir sebebim yoktu. Çok fazla geceye, sabah uyanmamayı dileyip de kapamıştım gözlerimi hatta. İnsanlardan, onları muhatap almak zorunda kalmaktan, her günümün bir öncesini tekrarlamasından sıkıldığım için uyanmayı anlamlı bulmuyordum. Ya da uyanmak istemiyordum.
Ama son zamanlarda uyandığım zaman gözlerime çarpan manzaranın bu kadar güzel olması ya da gözlerimi kapamadan önce gördüğüm son yüzün ona ait olması beni heyecanlandırıyordu. Sabahlara ondan önce uyanıp yüzünü biraz inceleme fırsatı yakalayayım diye mutlulukla açıyordum gözlerimi.
Uykudan uyanır uyanmaz bana gülümsemesini sonra da o tapılası sesiyle günaydın demesini dört gözle bekliyordum. Gecelerim daha huzurlu sabahlarım da daha anlamlıydı sayesinde.
Dün gece beni çıkardığı tepede havanın soğuk olmasından dolayı çok kalamasak da eve geldikten sonra biraz oyalanarak onun tek kişilik yatağında beraber uyumuştuk. Artık alıştığım huzur dolu kokusu burnuma dolduğu zaman sarhoş olan beynimin uykuyla kucaklaşması zor olmamıştı. Sadece uyumadan önce cılız bir fısıltıyla kurduğu "Ne olursa olsun uyuyacağın yer burası olsun Jimin" cümlesi beni biraz heyecanlandırsa da cümleyi kurduktan sonra işaret ettiği göğsüne kafamı koyar koymaz uyumuştum.
O kadar huzurluydu ki...
Yine ondan önce uyanmış olmanın getirdiği avantajı kullanıp yatakta biraz geri kaçmış, dirseğimi dayadığım yastıktan destek alarak huzurla kaplanmış yüzünü inceliyordum. Zaten çaktırmamaya çalışsam da anladığından ya da beni utandırmaktan hoşlandığından yakalanmaktan korktuğum da söylenemezdi.
Beni utandırması bile hoşuma gidiyordu. Onun yanında kızarmak, heyecanlanıp titremek... sanki hepsi anlamlıymış gibi geliyordu. Jeon Jungkook her alışkanlığımı yok yedip yenisiyle değiştirmek gibi bir yetiye sahipti ve ben bu durumdan hiç de şikayetçi değildim.
"Yine benden erken uyanmışsın"
Biraz sonra gözleri hala kapalıyken kurduğu cümle kızarmama neden olmuştu. Gözkapakları kırpışsa bile gözlerini açmamakta inat ediyordu sanki. Kollarını belime dolayıp beni kendine çekerken de eğer hayal etmediysem saçlarımın üzerine minik bir öpücük bırakırken de her şeyi görüyormuş gibi dursa da gözleri kapalıydı.
Kollarını sardığı bedenim "Biraz daha böyle kalalım" dediğinde titremişti. Ah Tanrım, evet. Başlıyoruz.
"Bugün pastanede yapalım mı kahvaltımızı?"
Kafamın üzerinde duran çenesini iteleyip onunla göz göze gelmeye çalışarak sorduğumda biraz geri çekilip bana üstten bir bakış attı. Başka bir yere dokunsa sanki israf olacaklarmış gibi bakışları benimkileri esir almıştı yine. Öyle güzel bakıyordu ki büyülendiğimi falan sanıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Give Me Love ° Jikook
FanfictionO zeytin gözler, ailemdi benim. Beni onların muhteşem dünyasıyla tanıştıran biricik dostum Gözde'ye -@jikookbtsx- ithaftır. 💜 07.01.2017 - 09.03.2017