Bana sövün ama oylarınızı eksik etmeyin bebekler :D değişikli bölümler serimize bir yenisini ekliyorum... hadi bismillah :D
bölümü sonunda bize yetişen bbieberbts ponçirellasına ithaf ediyorum :')) hepinize keyifli okumalar...
***
Bedenini bacaklarımın arasından çekmeden, kafası göğsümde dakikalarca ağlamış yorulup sustuğundaysa minik bir koala gibi yapıştığı kollarımda uyuyakalmıştı. Bense aklıma gelen ihtimallerin canımı yakmasını engelleyemeyip yorulsam dahi gün ışıyana kadar ağlamamı durduramamıştım. Dün gece olduğu gibi o gece de yumuşak saçlarını okşayıp Tanrı'ya dua etmiştim sabaha kadar. Ama bu kez ikimiz için.
Bir yanım bana veda etmesinden, içimdeki miniğin elini bırakıp da gitmesinden deli gibi korkuyordu. Diğer yanımsa durumun bu olduğu takdirde eninde sonunda gideceğini bağırıyordu. Mutsuzdum, evet. Ama hepsinden önce kendimi fazlasıyla korkmuş hissediyordum. Olayları açığa çıkarmak, tüm bu cesetlerin ardındaki ismi bulmak istemeyecek kadar korkuyordum.
İçimde bir yerlerde hiç susmayan bir parçaysa geceden beri yorulmadan onun Jungkook olmadığını söyleyip duruyordu. "O maskesinin arkasından seninkilere bakan gözler Jungkook'a ait olsalardı bilirdin." Söylediği cümle buydu. Haklıydı belki de ya da ben görmek istediğim şekilde görüyordum. Ama yine de Jungkook'un sakladığı bir şeyler olduğunu düşünüp bu olaylarla alakası olmadığına inanmayı seçmek istiyordum.
Kısacası sabaha kadar düşünmüş ve arafta sıkışıp kalmış bir ruh gibi bocalamaktan başka bir sonuç elde edememiştim.
Derin bir nefes alıp kanepede iyice geri çekilerek yavaşça bacaklarımı Jungkook'tan kurtardıktan sonra odaya gitmiştim. Kalın bir yorganı bedenini rahat bir pozisyona getirdiğim Jungkook'un üzerine örttüğümde karşısına geçip masum görüntüsünü birkaç dakika seyrettim.
Tüm bunların arkasındaki isim, Jungkook olamazdı.
İstediği zaman dünya üzerindeki en seksi ya da en yaramaz erkek olabiliyordu ya da havalı görünüp böbürlenerek bana üstünlük taslıyordu belki ama uyurken bambaşka birine dönüşüyordu Jungkook. Uzun sayılabilecek kirpikleri birbirlerine kenetlendiğinde dünya üzerinde izlenmeye değer en masum görüntü çıkıyordu ortaya.
Gerçekten ensemde dolaşıp duran şu sadist katil Jungkook olamazdı.
Gülümsedim. En başında yaptığım gibi tüm deliller onu gösterse de Jungkook'un bir alakası olmadığını varsayarak gerçek katili bulmaya çalışacaktım. Aklımdaki şüpheleri silip ona gerçekten güvenerek bunu yapacaktım. Başka bir derdinin, her hareketinin altında bambaşka bir nedenin var olduğunu düşünecek ve onu suçlamayacaktım.
Kendi kendime kararımı destekleyerek ayaklanıp pastaneden alacağım kahvaltılıklarla ikimiz için güzel bir şeyler hazırlamayı düşünerek zaten dün değiştirmediğim kıyafetlerimin üzerine montumu giyip evden çıktım. Hızlı adımlarımla pastaneye geldiğimde sabahın körü olduğundan kimsenin orada bulunmadığını fark etmiştim. Sadece Hea Ra oradaydı ve kasanın arkasında uyukluyordu.
Boğazımı temizleyip yerinden huzursuzca kımıldamasına neden olduğumda yavaşça araladığı gözleriyle bana bakmıştı. Sonra ayaklanıp "Ah Günaydın, Jiminie" diyerek neşeli bir şekilde konuşan kıza, kendimi gülümsemeye zorlayıp günaydın dedim.
Bir yandan siparişlerimi alıp diğer yandan konuşma başlatmaya çalışan Hae Ra yaptığının anlamını çözemediğim bakışlarıma maruz kalmıştı. Sonunda elindeki poşete koyduğu poğaçalarla birlikte kasanın arkasından çıkıp yanıma gelince "Zamanın var mı?" diye sordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Give Me Love ° Jikook
FanfictionO zeytin gözler, ailemdi benim. Beni onların muhteşem dünyasıyla tanıştıran biricik dostum Gözde'ye -@jikookbtsx- ithaftır. 💜 07.01.2017 - 09.03.2017