Bölüm - 26

10.2K 1.2K 986
                                    

Koca bir bölüm ve sırf Jikook... Beğenirsiniz umarım! Çok uzatmayacağım bugün konuşasım yok :D

Bölüm hikayemi okuduğunun farkına bile varmadığım birtanecik MaishyL e ithaftır! Keyifli okumalar hepinizeeeeee :'))








***

Bunu yapmak zorunda olduğumu anla. Beni anla ki yargılama. Hepsi ikimiz için. Yepyeni bir başlangıçla gelecek mutlu bir hayatı yaşayabilelim diye birlikte. Seni seviyorum, Jimin.

Notta yazanı okuduğumda kendimi fazla tuhaf hissetmiştim. Birinin uzaktan sürekli beni koruyup sevmesi düşüncesi üzerimde bırakması gereken mutluluk ve güven verici o hissi bırakmamıştı. Aksine kendimi o kadar enerjisi sömürülmüş hissettim ki bu sinirlerimi bozdu. Nasıl biri insanları canice katlederek gösterebilirdi ki sevgisini? Aklım almıyordu. Gerçekten mantıklı düşünemiyordum artık.

Eğilerek incelediğim ekranı önüne geçip kapatan Namjoon bana döndüğünde "Gerçekten bir aşık sanırım" demişti. Kafasını yana yatırıp benim yerime düşünüyormuş gibi yaparken ciddiyetle "Gerçekten kimse gelmiyor mu aklına?" diye sordu.

Milyonuncu tekrarını yapıyordum ama hayır. Bırakın şahsıma aşık olabileceğinden şüphelendiğim birilerini beni koruyup kolladığını düşündüğüm tek bir insan bile tanımıyordum. Kimse benimle şefkatli bir şekilde ilgilenmezdi ki.

Lise ve ortaokul yıllarımda eziyet görmüş olabilirdim. Yetimhane dönemlerimde Minseok sayesinde biraz daha rahattım belki ama daha küçücük çocuk olduğum zamanlarda bile insanlarla iletişim kurmayı sevmediğimden bir arkadaş ya da sadece selamlaştığım birilerine dahi sahip değildim.

Beni gördüğüne sevinen bir tek marketteki yaşlı adam olmuştu. Belki yetimhaneyi ziyaret etsem hala orada çalışıyorlarsa eğer büyümeme şahit olan ajummalar da beni gördüklerine mutlu olurlardı. Aklıma kimse gelmiyordu. Yetimhane dönemlerimle durumun bağlantısının olmadığını görebiliyordum ama yine de... Çevremdeki insanlar hakkında kafa yormak zorunda hissediyordum kendimi.

Biri daha ölmüştü çünkü. Tüm bunların sebebi olsa da olayları enine boyuna düşünmeyip sevgilisiyle aşk yaşayan aptal Park Jimin sayesinde yine. Ah biri beni eski halime döndürmeliydi. Busan'a geldiğimden beri aklı seksen karış havada hissediyordum.

Aklımdaki uçukluğun sebebi olan Jeon Jungkook da benim gibi karşısındaki ekranı izlemişti. Moralinin bozuk olduğunu hala görebiliyordum ve bunun hakkında bir şey yapamamak da beni üzüyordu. Birden bire neden öyle bir ruh haline girdi anlayamamıştım. Her şey üst üste gelmiş de kocaman bir kaosun ortasında yalnız başıma kalmışım gibiydi. Gerçekten fazlasıyla çaresiz hissediyordum kendimi.

"Pekala, o zaman" Namjoon yeniden lider rolünü üstlenince ofistekilerle birlikte ağzından çıkacakları dinlemek için ona bakmıştım. Biraz alnını ovup düşündükten sonra "Bu hafta sonu bolca enerji depolayın. Tae ve Hoseok şu numarayla ilgilensinler. Bu onların ödevi olsun" dedi. Yüzünü bana döndürdüğünde "Sen de eskiden gittiğin yerlere falan git. Tanıdığın insanları bul ne bileyim. Geçmişini ayrıntılı düşün, Jimin" diye bana da bir ödev verdi.

Geçmişimi kurcalamayı hiç istemesem de artık bencillik etmenin sırası değildi. Düzgünce düşünmeli ve ona göre hareket etmeliydim. Katil birilerini daha öldürebilirdi. Her an gelecek ölüm haberini duymaya hazır beklemek çok kötü hissettiriyordu. Çaresiz hissetmekten bıkmıştım.

Ama en azından bugün için önceliğim Jungkook olacaktı. Görmeye alışkın olmadığım hüzün suratından göç etsin istiyordum. Onu gülümserken görmek olabilecek en güzel manzaralardan biriydi ve gözlerimi bundan mahrum etmek istemiyordum. Ayrıca neden böyle olduğunu da merak ettiğim için... Şey bugünlük ciddi meseleleri bir kenara bıraksak fena olmazdı.

Give Me Love ° JikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin