Uyuyorsun. Belki de çok başka diyarlara seyahate hazırlanıyorsun. Kolların bedenimi sarıyor ama aslında çok uzaktasın. Anlıyor musun anlamıyor musun?
Afferdersiniz bayım. İçimdeki çocuğu kaybettim, gördünüz mü hiç? Benim gibi siyah giyimli değildir kendi. Kırmızı pabuçlarla yeşil çimlerde koşan, buz gibi o beyaz karlara çıplak elle sevgi gösterisinde bulunmaktan çekinmeyen bir kız. Hayır mı? Oysa muhakkak yakınınızdan geçmiş olmalıydı. Elinde rengarenk bir şemsiyesi vardı. Şemsiyesi asla açılmazdı. Aksine yağmur görünce ıslanmak için delicesine çırpınırdı. Görüşelim bir ara derdi bana. "Görüşelim mutlaka ve anlatayım sana. Dünya sen gibi karanlık değil muhakkak ikna olacaksın." Ben ne kadar siyahsam o, o kadar renkliydi. Göz altlarımda ne kadar hüzün birikmişse yanaklarında o kadar neşe dolu allar vardı. Ben ne kadar karanlıksam o, o kadar aydınlıktı ve karanlıktan korkardı. Bu yüzden beni terketmiş olmalı.
Hayır bayım mutlaka görmüş olmalısınız inanın. Çünkü kaçıp sığınacağı tek aydınlık sizin içinizdeydi.
Afferdersiniz bayım. İçimdeki çocuğu kaybettim, gördünüz mü hiç? Yağmur dolu gözlerinden tanırsınız.